Açlık bizi hakikati anlatmaktan alıkoyamaz Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Sara Awad, Filistin’in Gazze şehrinde yaşayan 21 yaşında genç bir üniversite öğrencisi. Gazze İslam Üniversitesi’nde (IUG) İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyor. Bu yıl son sınıfa geçerek mezun olması gerekiyor ancak temel, insani bir ihtiyaç olan açlıkla mücadele ettiği şu koşullarda bu pek mümkün değil. Awad, soykırım yüzünden hayallerini öteleyen, kaybeden binlerce Gazzeli gençten biri. Kendisini bir “yazar ve hikâye anlatıcısıyı” olarak tanımlıyor. “Edebiyatla ve ona dair her şeyle derin bir bağım var. Amacım, ülkemi etkileyen toplumsal sorunlara ışık tutan ve hakikati dile getiren bir gazeteci olmak” diyen Awad’ın Truthout, PRISM, The Electronic Intifada, Washington Report on Middle East Affairs ve We Are Not Numbers gibi pek çok platformda yazıları yayınlanıyor. Ayrıca “The Intercept” isimli sitesinde her gün gıdaya ulaşabilmek için verdikleri mücadeleyi günlük olarak kaydediyor.
Her gün gıdaya ulaşmak için verdiğiniz mücadelenin günlüğünü tutuyorsunuz. Yaşadıklarınızı günlük tutarak anlatma fikri nasıl ortaya çıktı?
Yazmak, benim kaçış alanım. Yaşadığım hayatın gerçekliği nedeniyle, tüm bu korkunç koşulların ortasında yazmak benim konfor alanım oldu. Kendi zorlu gerçekliklerini belgelemek hiç kolay değil ama ben yazıyla mücadele etmeyi seçiyorum. Duyulmak, görülmek ve anlaşılmak istiyorum. İnsanların, birkaç kamyon unun geldiği gibi anlatılan ama aslında açlıktan ölmekte olduğumuz ve hiçbir yardımın bize ulaşmadığı yönündeki İsrail propagandasına kanmasına izin vermek istemiyorum. Bu durumu belgelemek benim için çok anlamlı. Sesimi paylaşmak ve insanların yaşadıklarımı anlamaya başlamasını görmek savaşın ortasında bana umut veriyor.
Sara Awad
Açlıktan yazamadığım zamanlar var
Gıdaya ulaşmak için verdiğiniz günlük mücadeleyi yazarken sizi en çok zorlayan şey nedir?
En zoru elbette açlık. Çünkü açlıktan yazıyorum -savaşın en zorlayıcı kısmından- çoğu zaman yazımı tamamlayamıyorum, midemde hissettiğim yoğun ağrı yüzünden. Bu, yazarken hiçbir şey yemememden kaynaklanıyor. Günde bir ekmek yeterli değil, bedenimin daha fazlasına ihtiyacı var. Bazen yazmaya ara vermek zorunda kalıyorum, ta ki bir şeyler yiyene kadar. Yaşadıklarını kelimelere dökmek o kadar zor ki, yazarken ağladığım zamanlar oldu. Hiç kimse böyle bir hayatı hak etmiyor.
Günlüklerinizi farklı ülkelerden ve kültürel geçmişlerden insanlar okuyor. Size nasıl dönüşler yapıyorlar?
Yazılarımı farklı kültürlerden insanların nasıl karşıladığı beni çok şaşırttı. Pek çok insan bana ulaşarak ne kadar derinden etkilendiklerini, bu kadar açlığa bir insanın nasıl dayanabileceğini anlamakta zorlandıklarını söyledi. İspanya’dan Avustralya’ya, İtalya’dan Endonezya’ya kadar farklı ülkelerden insanlar yazdıklarımı okudu, açlığım için üzüldüler ve durumuma dair acılarını ifade ettiler. Bu sarsılmaz ve büyük destek beni hem gururlandırdı hem de minnettar hissettirdi.
Biz Gazzeli gençler hayallerimizi kaybettik
Senin yaşındaki gençler için Gazze’de yaşam nasıl? En çok neyi özlüyorsunuz?
Benim bakış açıma göre, bu durumdan en çok gençler etkileniyor. Hayallerimizi kaybettik. Kendimden örnek vermek gerekirse, üniversite eğitimimin son iki yılını kaçırdım. Şu an son sınıfta olup mezuniyetime hazırlanıyor olmam gerekiyordu. Ama hâlâ lisans eğitimime devam etmeye çalışıyorum ve ikinci sınıfta takılıp kaldım. Geleceğimiz belirsiz. Hedeflerimiz parçalandı ve yerini yiyecek bulma çabasına bıraktı. Hem kızlar hem erkekler bu boğucu durumda acı çekiyor. Günlük rutinimiz artık rutin değil, normalliğe dair her şeyi kaybettik.
Şuan Gazzeli gençlerin bir günü nasıl geçiyor?
Gençler ve tüm Gazze halkı için her gün daha ağır geçiyor. Genellikle erken uyanıyoruz, belki de bomba sesleri bizim alarmımız oluyor. Günümüze telefonlarımızı şarj ederek başlıyoruz, ki dünyayla iletişim kurabilmek için bu çok önemli. Bu arada, 2023’ten beri elektriksiz yaşıyoruz. Tek yaşam kaynağımız, kırılgan güneş panellerinden gelen sınırlı enerji. Su için, kavurucu yaz sıcağında bir litre su alabilmek adına yaklaşık yirmi dakika yürüyoruz. Öğleye doğru “Bugün yiyeceğimiz ne?” sorusunu sormaya başlıyoruz. Bu, Gazze halkı için en ağır ve en zor soru. Akşam 6-7 gibi yiyecek bulabilirsek şanslıyız. Onu pişirmek ise ayrı bir savaş çünkü 2023’ten beri yakıt bulunamıyor. Odun ateşine güveniyoruz. Gün, tüm bu mücadeleler arasında sıfır enerjiyle sona eriyor. Evet, çok fazla acı var ama hâlâ umut etmeyi, hayal kurmayı ve normale dönmeyi arzuluyoruz. Gazze’de pek çok genç serbest çalışıyor, belki de bu, bu pahalı hayat koşullarında geçim sağlamak için geriye kalan tek umut. Su, yemek ve savaşın boğucu ortamıyla baş ettikten sonra, en azından sakin bir yerde, bağlantı sorunları olmadan işlerini teslim edebilecekleri bir internet bağlantısı bulmak için kendi mücadelelerini veriyorlar.
Viral olan trajedilerden bahsedip günlük yaşamı unutuyorlar
Sizi tuttuğunuz günlükler sayesinde tanıdık. Ama tanımadığımız ve sizinle aynı durumda olan pek çok yetenekli Gazzeli genç var. Onlar adına neler söylemek istersiniz?
Haklısınız. Gazze’den benim gibi yetenekli ve hırslı pek çok yazar çıkıyor. Onlarla gurur duyuyorum. Bu kadar zor koşullara rağmen direnen Gazzelileri görmek beni gururlandırıyor. Bu, Gazze’nin gençlerinden dünyaya bir mesaj: Koşulları suçlamak, tembellerin bahanesidir. Bugün Gazze’de karşılaştığımız tüm toplumsal sorunlara rağmen hiçbir şey bizi hakikati anlatmaktan alıkoyamaz. Yazmak bizim görevimiz. Açlık bile bizi durduramaz.
Sizce uluslararası toplum ve medya, Gazze’de yaşanan insanlık dramını yeterince anlıyor ve doğru şekilde yansıtıyor mu?
Bana kalırsa birçok kişi sorunlarımızı çok iyi anlıyor ve savaşın ana meselelerini ön plana çıkarıyor. Savaşın önemli konularını yayınlıyorlar ve vurguluyorlar ama belki de Gazze’den gelen sesleri, sosyal sorunları unutuyorlar. Sadece bir süreliğine viral olan trajedilerden bahsediliyor, ardından günlük mücadeleler tamamen görmezden geliniyor. Umarım medya ve uluslararası toplum, günlük zorlukları daha iyi anlar ve gözlerini açık tutar; su ve elektrik gibi günlük rutinimizin detaylarına da dikkat ederler. Zihinsel durumumuza, bu acımasız savaşın ruh sağlığımız üzerindeki etkilerine de odaklanmalarını diliyorum.


