Al vergiyi indir faizi, indir faizi al vergiyi Özgür Bayram Soylu
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Mayıs 2023’te enflasyon %39, tüketici güven endeksi 91, kur 19 TL ve politika faizi %15 seviyesindeydi. Bugün gelinen noktada ekonomi, dalgalı döviz kuru ile yüksek faiz arasında yön arayan bir yapıda ilerliyor. Kur artışıyla birlikte maliyetler hızla yükselirken, bu artış doğrudan raf ve mutfak fiyatlarına yansıyor. Yüksek faiz politikası ise enflasyonu bir yandan düşürmeye çalışırken, reel sektörü baskı altına alıyor; yatırımcılar artan finansman maliyetleri nedeniyle yatırımı erteleyip faize yöneliyor. Vatandaşın borçlanma maliyeti yaklaşık 2,5 kat, şirketlerin borçlanma maliyeti ise yaklaşık 3,5 kat artmış durumda. Bu koşullar altında döviz kuru ve faiz baskısı, üretimi ve tüketimi aynı anda daraltıyor; ekonomik çarklar yavaşlarken, kırılganlıklar artıyor ve özellikle sabit gelirli kesimlerin refahı belirgin şekilde azalıyor.
Bugün geldiğimiz noktada reel faizin olduğu seviye ve enflasyon verileri birlikte değerlendirildiğinde
Merkez Bankası’nın güçlü bir faizi indirimine gitmesi ve piyasa beklentilerine yön vermesi önem taşıyor. “Döviz fırlar”cıların 250 baz puan indirimi zorbaladığı Merkez en az mart seviyesine (42,5) dönerek iyi bir başlangıcı hak ediyor.
KUR VE FAİZ ARASINDA BÜYÜYEN SERMAYE: KİM KAZANIYOR?
Son yıllarda yaşanan döviz kuru şokları, faiz baskısı ve borsa manipülasyonları, yalnızca küresel ekonomik gelişmelerin değil; aynı zamanda Türkiye’nin iç dinamiklerinin ve güçlü sermaye gruplarının yönlendirdiği sistematik spekülasyonların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Sayıca sınırlı ancak ekonomik etkisi büyük olan bu gruplar, piyasa göstergeleri üzerinde belirleyici rol oynuyor. Türkiye’de yaklaşık 12 ila 15 bin kişilik bu sermaye kesimi, bankacılık sistemindeki toplam mevduatların yaklaşık %60’ını kontrol ediyor. Bu bireyler, dövizdeki ani artışlardan kur farkı gelirleri elde ederken, yüksek faiz dönemlerinde TL bazlı yatırımlardan da ciddi kazançlar sağlıyor. Büyük portföyleri aracılığıyla borsa fiyatlarında yönlendirici etki oluşturabiliyor ve zaman zaman piyasa güvenini zedeleyen spekülatif hareketlere neden olabiliyorlar.
Demir doğrama atölyesi işleten Mehmet Usta, hammaddesini dolarla alıyor, işçi ücretini Türk lirasıyla ödüyor, krediyi yüksek faizle çekiyor. Bu arada, sadece dolar al-sat yapan bir birey hiçbir şey üretmeden onun kazandığından fazlasını kazanıyor.
Bu etkiler, sadece sahip oldukları ekonomik büyüklükten değil; aynı zamanda denetim eksiklikleri ve vergi sistemindeki boşlukların sağladığı avantajlardan kaynaklanıyor. Özellikle bireysel düzeydeki döviz kazançlarının vergilendirilmemesi, kayıt dışı gelirlerin artmasına ve kur temelli piyasa dengesizliklerinin derinleşmesine neden oluyor. 30 yaşındaki bir mühendis, 10 yıl çalışıp birikim yaparak ev almaya çalışırken; bir başkası aynı evi kur artışından bir gecede %40 değerlendirip satarak parasına para katıyor. Ve hâlâ vergi ödemiyor.
DÖVİZE VERGİNİN HİKAYESİ
Türkiye ekonomisinde artan dövize bağımlılık ve spekülatif kazanç odaklı finansal davranışlar, ciddi bir dengesizlik ortaya çıkarıyor. Yeni Şafak’ın gündeme taşıdığı dövize vergi sistemi, kur dalgalanmalarının etkisini azaltarak ekonomiyi düşük enflasyon, düşük faiz ve sürdürülebilir büyüme eksenine oturtmayı amaçlıyor. Hâlihazırda işletmeler kur kazancından %25’e kadar vergi öderken, sadece döviz alım-satımıyla kazanç elde eden bireyler vergiden muaf tutuluyor. Önerilen sistem, bireysel döviz kazançlarının da vergilendirilmesini öngörerek hem kamu gelirlerini artırmayı hem de piyasada öngörülebilirliği ve dengeyi sağlamayı hedefliyor. Bu yapı, sadece ekonomik istikrar aracı değil; aynı zamanda kur üzerinden yürütülen spekülatif işlemlere karşı bir güvenlik mekanizması niteliği taşıyor.
Enflasyon kontrol altına alınırken, hane halkı refahı artmış olacak. Spekülatif kazançların cazibesi azalırken, sermaye uzun vadeli ve üretime dayalı alanlara yönelecek. Böylece sistem, fiyat istikrarı ile birlikte adil, üretken ve sürdürülebilir bir ekonomik yapının oluşmasına katkı sağlayacak. Bu süreçte bireysel kur farkı kazançlarına %25 oranında vergi uygulaması, ekonomi üzerinde çok yönlü ve etkili sonuçlar üretecek. Öncelikle bu düzenleme, kur hareketlerine dayalı kısa vadeli spekülatif işlemleri caydırarak piyasadaki aşırı oynaklığı azaltmayı hedefliyor. Döviz piyasası üzerindeki denetim, böylece kamusal kontrol altına girerek istikrara kapı aralayacak. Türk lirasına olan güvenin artması; yatırımcılar ve tasarruf sahipleri cazip bir TL inşa etmiş olacak. Böylece yatırım tercihleri TL bazlı tahviller, mevduatlar, reel sektör yatırımları ve kamu destekli fonlar gibi ekonomiye katkı sağlayan alanlara kayacak.
Döviz kazançlarına %25 vergi getirilmesi, kur artışının yarattığı faiz baskısını hafifleterek kurda istikrar sağlayacaktır. Kurdaki denge, ithalat maliyetlerini düşürüp özellikle akaryakıt ve enerji gibi temel girdilerin fiyatlarının gerilemesine katkı sunacaktır.
Böylece yatırım ve üretim ortamı öngörülebilir hâle gelirken istihdam artacak, ekonomide kalıcı ve dengeli bir toparlanma süreci başlayacaktır.
Dövize yönelik baskının azalması, Merkez Bankası’nın gerektiğinde politika faizini rahatça indirmesinin önünü açacaktır. Aksi hâlde, yağmur altında şemsiyemizi çalıp satanları romantik bir yaz sağanağında izlemeye mahkûm âşıklara dönüşürüz.
Bizde demiri döven değil, dövizi şişiren kazanıyor.


