Azerbaycan Ermenistan Anlaşması: İran dan ikircikli yaklaşım Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Oral Toğa / Araştırmacı, İran Araştırmaları Merkezi (İRAM)
Washington’da, ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan arasında imzalanan anlaşma, Güney Kafkasya’da yeni bir sürecin habercisi niteliğindedir. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana taraflar arasında kronikleşmiş olan sorunlar ve karşılıklı güvensizlik ortamı bu metinle kapsamlı bir şekilde siyasi çözüme kavuşturulmaya çalışılmıştır. Anlaşma, yalnızca ateşkesin kalıcı hale getirilmesini değil, aynı zamanda egemenlik tanımalarının karşılıklı teyidini, diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasını ve ekonomik-ticari bağlantıların canlandırılmasını da içermektedir. Bu yönüyle, tarafların uzun süredir birbirine kapalı olan diplomasi kanallarını açan ve bölgesel barış için “yapısal” bir çerçeve sunan bir düzenleme niteliği taşımaktadır.
ZENGEZUR KORİDORU
Metnin en dikkat çekici kısmı ise Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu (TRIPP) olarak adlandırılan Zengezur Koridoru düzenlemesidir. Buna göre Azerbaycan ile Nahçıvan arasında doğrudan bir ulaşım hattı kurulacak, hattın hukuken Ermenistan’ın egemenliği altında kalması garanti edilecek, ancak işletme ve geliştirme hakkı 99 yıl süreyle ABD merkezli bir konsorsiyuma devredilecektir. Dolayısıyla, anlaşma bir yandan tarafların normalleşme sürecini kurumsallaştırırken diğer yandan ABD’nin bölgesel düzenin kalıcı unsurlarından biri haline gelmesine zemin hazırlamaktadır.
Bu yeni çerçeve, Güney Kafkasya’da barış ve istikrar arayışları açısından tarihi bir fırsat yaratmış görünmektedir. Öte yandan gözler, Zengezur Koridoru'na sürecin en başından beri en üst perdeden muhalefet eden İran’a dönmüş ve İran’dan gelecek tepkiler merak konusu olmuştur.
İRAN’IN TEPKİSİ
12 günlük çatışma ardından İran’da gerek iç gerek dış politikada daha yumuşak bir siyaset eğilimi görülmektedir. Anlaşmaya İran’ın yaklaşımı hem resmî açıklamalarda hem de Farsça basındaki tartışmalarda iki farklı yön öne çıkmaktadır. Resmî düzlemde Tahran, Azerbaycan ile Ermenistan arasında kalıcı bir barışın tesis edilmesini ilkeli olarak desteklediğini duyurmuştur. İran Dışişleri Bakanlığı, tarafların egemenliğine saygı temelinde sağlanacak bir anlaşmanın bölgesel istikrar için olumlu sonuçlar doğurabileceğini vurgulamıştır. Aynı zamanda İran resmî söylemi tamamen çatışmacı bir dil kullanmaktan kaçınmış; “yolların açılmasına” ilkesel olarak karşı olmadığını, aksine bölgesel ticaret ve ulaşım hatlarının çeşitlenmesinin fayda sağlayabileceğini belirtmiştir. Ancak bu açılımın, ilgili ülkelerin tam egemenliği çerçevesinde ve dış aktörlerin vesayeti olmaksızın gerçekleşmesi gerektiği de dile getirilmiştir. Bu yaklaşım 19 Ağustos 2025’te Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın Erivan ziyareti sırasında da teyit edilmiş; Pezeşkiyan, Ermenistan’ın egemenliğine desteğini yinelemiş ve hattın dış aktörlerin vesayeti altında şekillenmesine karşı olduklarını vurgulamıştır.
TAHRAN’I BOĞMA PROJESİ Mİ?
İran medyası ve güvenlik çevreleri, özellikle Trump Uluslararası Barış ve Refah Yolu düzenlemesini sert eleştirilerle karşılamıştır. Muhafazakâr gazeteler, Ermenistan topraklarındaki bir hattın 99 yıl süreyle ABD merkezli bir konsorsiyuma devredilmesini “egemenliğin kiralanması” olarak nitelemiş ve bunun İran’ın bölgesel konumunu zayıflatmayı amaçlayan bir strateji olduğuna işaret etmiştir. Bu yorumlarda, ABD’nin Zengezur Koridoru üzerinden Güney Kafkasya’ya kalıcı biçimde yerleşmesinin, NATO etkisini İran’ın kuzey sınırına kadar taşıyacağı vurgulanmıştır. Böylece TRIPP, sadece ekonomik bir transit düzenlemesi değil, aynı zamanda jeopolitik bir kuşatma aracı olarak değerlendirilmiştir.
Reformist çevreler ise daha dengeli bir söylem üretmiş ancak temel kaygılarda benzer bir çizgiye yönelmiştir. Bu platformlarda yayımlanan yorumlarda temkinli fakat uyarıcı bir üslup benimsenmiştir. TRIPP’in Ermenistan’ın egemenliğini aşındırabileceği ve İran’ın kuzeybatıdaki transit rolünü ikincil plana itebileceği ileri sürülmüştür. Ayrıca İran’ın Ermenistan üzerinden Avrasya’ya açılan tek kara hattının bu düzenlemeyle stratejik önemini yitirebileceği dile getirilmiştir. Bazı yorumlarda, ABD’nin bölgede uzun vadeli bir ekonomik ve güvenlik varlığı tesis etmesinin İran’ın Rusya ile koordinasyonunu zayıflatabileceği ve Türkiye-Azerbaycan eksenini güçlendirebileceği değerlendirilmiştir. Bu nedenlerle TRIPP, İran basınında çoğunlukla “Tahran’ı coğrafi olarak boğma projesi” şeklinde yorumlanmıştır.
GÜNEY KAFKASYA’DA NE DEĞİŞİR?
Sonuç olarak İran’ın tepkisi çifte bir çerçeveye sahiptir: diplomatik dilde barışa destek, stratejik okumada ise kuşatma endişesi. TRIPP’in hayata geçirilmesi, İran için yalnızca ekonomik kayıp değil, aynı zamanda jeopolitik bir tehdit anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Tahran’ın bundan sonraki süreçte, alternatif transit hatlarını hızlandırmaya, Ermenistan ile ikili işbirliğini derinleştirmeye ve Rusya ile koordinasyonu güçlendirmeye çalışacağı öngörülebilir. İran’ın bu anlaşmaya bakışındaki ikirciklilik, bölgedeki barış söylemi ile jeopolitik gerçekler arasındaki gerilimin en somut göstergesidir.
Anlaşma, Güney Kafkasya’da barış için önemli bir dönüm noktası olma iddiası taşımaktadır. Metin, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki düşmanlığı azaltma potansiyeli sayesinde İran’ın kuzeybatı sınırlarında istikrar beklentisini güçlendirmektedir. Bunun yanında, bölgesel ticaret ve ulaşım ağlarının yeniden açılması Tahran’ın kendi altyapı projelerini öne çıkarması için yeni imkânlar sunmaktadır. İran’ın jeopolitik kaygıları tamamen ortadan kalkmasa da barış sürecinin ilerlemesi, güvenlik risklerinin azalması ve bölgesel ekonomik entegrasyonun hızlanması gibi alanlarda dolaylı menfaatler elde etmesi mümkündür.


