Bağımlılıkla mücadele: Hemen, şimdi, acilen İsmail Kılıçarslan
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Aslında her türden bağımlılıkla mücadelede “hemen, şimdi, acilen” bir şeyler yapılmalı ama ben son bir ayda beş tane uyuşturucu ile ilgili köşe yazınca ağırlıklı olarak buradan devam edeceğim bu yazıda da.
Şu öneriyi derinleştirelim: “Bağımlılıkla Mücadele Başkanlığı” adıyla kurulacak bir başkanlık, son derece acil bir ihtiyaç olarak tam karşımızda durmaktadır. İlgili bakanlıkların 2-3 yılda bir “acil” koduyla toplanıp pasta börek yiyerek dağıldıkları kurullar eliyle bu mücadelenin sürdürülemeyeceği açıktır. Aile, iç işleri, sağlık, milli eğitim ve adalet toplanacak da, koordine olacak da, görev paylaşacak da bağımlılıkla mücadele edeceğiz he mi? Tel dolapta peynir de olacaktı, yer misin?
Sigara bağımlılığını dışarıda tuttuğumuzda bile memlekette alkol, uyuşturucu, kumar, porno, oyun ve dijital dünya bağımlılarının sayısının 10 milyonu geçmiş olabileceği ifade ediliyor. Bu, ciddi bir kurumsal mücadele yürütülmeden baş edilecek bir şey değil. O yüzden “Bağımlılıkla Mücadele Başkanlığı” bir zorunluluktur Türkiye için. Çünkü çok katmanlı bir sorunla karşı karşıyayızdır.
Bu, burada bir dursun.
Gelelim memleketin bağımlılıkla mücadele konusunda yüz akı olmaya doğru ilerleyen yapısı YEDAM’a yani Yeşilay Danışma Merkezlerine. Bu merkezler “bağımlılık önleme” hizmeti veriyorlar. Yani bağımlılığın toplumsal yaygınlaşmasına engel olma, bağımlılığın yol açtığı sosyal sorunların hem birey hem de toplum açısından ortadan kaldırılması odaklı olarak hizmet veriyorlar.
Türkiye’de sayısı 105’i bulan YEDAM’lar, hem bağımlıya hem de ailesine rehberlik ederek “yangından insan kurtarma” işinde hizmet veriyorlar. Hem bağımlıların hem de ailelerin tamamen anonim kaldıkları, gizliliklerinin korunduğu bu merkezlerde şu ana kadar 420 bin insana hizmet ulaşmış. Bu insanların 160 binine sosyal hizmet ulaşmış. İlgili sağlık yönlendirmeleri yapılmış. Halihazırda 1300 bağımlı YEDAM’ın uzun süreli atölyelerinde kendilerine “yeni bir amaç” bulmakla meşgul.
Bağımlıları “riskli ortamlardan uzak tutmak”, hem bağımlıya hem de ailesine yol göstermek, ruhsal sorunlarını azaltmak, madde kullanma ya da bağımlılığa dönme isteklerine ket vurma becerisi kazandırmak, meslek edindirmek ve en önemlisi danışanları destek sisteminin içinde tutmaya devam etmek gibi amaçlar merkezileşiyor.
Yeşilay’ın yaptığı önemli bir başka şeyse bağımlıların yatarak tedavi almalarını da sağlayan Yeşilay Rehabilitasyon Merkezleri açmak oldu biliyorsunuz. Bursa, Diyarbakır ve Kayseri’de açılan merkezlerin sayısını çoğaltmaya çabalıyor kurum.
Tam da olması gibi bir kısmı yatarak tedaviyi kapsayan ve bağımlı bireye 6 aylık tedavi süreci uygulayan bu merkezlerde başarı oranları oldukça yüksek seyrediyor.
Başa döneyim. Türkiye’de bağımlılıkla mücadele konusunda iyi örnekler çoğalıyor ama tüm bu sürecin sürdürülebilir, başarılı bir süreç olarak ilerlemesi için bir resmi yapı ve “ciddiye alma iradesi” gerekiyor.
Biz bugün alt sınıf sorunu olarak görmezden geldiğimiz bağımlıkları, bilhassa uyuşturucu bağımlığını yok saymaya devam edersek durum “ulusal felaket” boyutuna geldiğinde çok geç olacak.
Bağımlılık endüstrisi çok zalim. Her gün yüzlerce çocuğumuzu, yüzlerce insanımızı ağına düşürüyor. Şurada bir polis dijital kumar bağımlısı oluyor, ötede bir delikanlımız uyuşturucu kullanıyor derken sokağımıza, caddemize taşan bir yakın tehditle karşı karşıyayız.
Umut ederim ki toplumun ve yöneticilerin tamamı için her türden bağımlılık bir “yakın tehlike” olarak tanımlanmaya başlar ve gereği yapılır. Yoksa Allah muhafaza etsin, işimiz zordur. Çok zordur.


