Batı’nın afyonu insan hakları masalı Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Prof. Dr. Ömer Adil Atasoy - Hukukçu- Akademisyen
Gazze’de yaşanan acılar ve yükselen feryatlar; Uluslararası Adalet Divanı tarafından tescillenmiş olmasına rağmen, İsrail›in, insafsızca gerçekleştirdiği insanlık aleyhine suçlar ve soykırım suçları bütün dünyanın gözleri önünde canlı yayınlarda izleniyor.
ÖLÜM ARYASI
Gazze’deki bu soykırım ve vahşet, güya medeni dünya denilen ruhunu siyonizme satmış bir güruhun teşvik, yardım ve desteği ile devam ediyor. “Batılı Medeni Dünya!...” olarak isimlendirilen başta ABD olmak üzere bir kısım Avrupalı devletlerin siyonizmin orkestra şefliğinde, Netanyahu denilen insan olma vasfını kaybetmiş bir yaratığa söylettiği “Ölüm ve Yıkım Aryası!” bir yılı aşkın bir zamandan beri kulakları patlatırcasına devam ediyor.
Bu durum bize açıkça gösteriyor ki güya medeni Batının kendi dışındakileri avlamak ve uyutmak için tatlı bir zehir, insanları uyuşturan, benliklerini yok eden çağın afyonu olarak sunduğu “Insan hakları masalı” tam anlamıyla çökmüş bulunuyor.
Bunu medeni Batının (!) Filistin’de elbirliği ile gerçekleştirdiği soykırımda açıkça ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde görmekteyiz. Sözde medeni Batı kendi dışındaki tüm dünyayı “Insan hakları masalı” ile aldattı. Kalbinde kötülük ve art düşünce olmayan dünyanın geri kalanı; insanlığın eşitliği, insani değerlerin korunması ve güven altına alınması; başta yaşam hakkı, kendini geliştirme hakkı olmak üzere Batı'nın hazırlayıp sunduğu parlatılmış “İnsan Hakları Zokası”nı yuttu ve kendini Batıya teslim etti.
PARALİZE EDİLDİK
Kadim medeniyetimiz bakımından öncelediğimiz ve teyakkuz halinde bulunmayı elden bırakmamaya çalıştığımız “Medeniyet alanlarının karşıtlığı ve diğerinin düşmanca tavrına karşı korunması manası”nda kabullendiği Darül Harp ve Darül İslam yaklaşımının artık bundan böyle yeri olmadığı, her iki dünyanın “İnsan Hakları” anlayışını esas alan iki ve çok taraflı sözleşmeler çerçevesinde barış, karşılıklı güven ve eman içinde yaşama anlayışının yaşanacağı bir “Dünya Barış Toplumu”nu oluşturma amacının sihirli büyüsüne kapıldı. Bu umut veren düşünceye odaklandık ve ne yazık ki arkasındaki gizli ve sinsi oyunu görme, anlama konusunda duyularımız körleşti, adeta paralize edildik.
NE ZAMAN UYANDIK?
Ne zaman uyanmaya başladık derseniz? Medeni Batı'nın yarattığı ve beslediği “İslam karşıtlığı canavar”ı büyütülüp, beslenip dost bildiğimiz ülkelerde karşımıza çıkarılınca aklımız başımıza gelmeye başladı.
Böylece medeni Batının ikiyüzlülüğü, hatta bir bukalemun gibi renkten renge girmesi, çifte standart uygulama becerisi ile karşılaştık. “İnsan Hakları” ve insanca yaşama hakkının sadece kendileri için söz konusu olduğu gerçekliğini acı örnekleri ile bir daha anlamış olduk. Batının medeniyet ihracı cilası altında ifsat ettiği dünya insanlığının yaşadığı en şiddetli şoklardan birisine daha tanık olmuş olduk.
Bu durumun ortaya çıkmasında rol oynayan bazı olgu ve uygulamaları şu şekilde özetleyebiliriz: Batının özellikle ABD önderliğinde yarattığı tek kültürlülük akımı ve kadim medeniyetlere ait kültür değerlerinin yaşanabilirliğinin yok edilmesi; Batı kültür ve değerlerinin Siyonist Yahudi kültür ve inancı ile entegre olarak oluşturduğu ekonomik gücün, batıl Siyonist kültür ve inançların gerçekleştirilmesine yönelik irrasyonel ve “Hak geldi batıl zail oldu” ilahi hükmü gereğince bir değeri kalmamış amaç ve alanlara yönlendirilmesi; Hristiyan dünyası ve Siyonist Yahudi dünyası iş birliğinin kuvvetlendirilmesi amacıyla yaratılan suni inanç ve hezeyanlar; Dini manevi yaşantı ve eğilimlerin Allah inancı ve insani değerlerin inşası yerine sahte ve yapay, tahrif edilmiş inançlardan beslenen ruhi arınma, kişilik geliştirme iddiasındaki sahte inançlara, kültürel ve toplumsal alanlara yöneltilmesi; müzik ve plastik sanatların modern tapınma ve dini bir vecd içinde etki yaratacak şekilde "Modern Din" anlayış ve uygulamasına dönüştürülerek insan ve toplum hayatına, insanların alışkanlık ve tüketim davranışlarını etkileyici, yönlendirici unsurlar ve yaşam tarzı haline dönüştürülmesi; Batı dışı dünyanın kendi kültürel kodlarını ve değerlerini yeniden inşa ederek, insan ve toplum hayatına etki edecek şekilde sunabilmek konusundaki entelektüel düzeydeki yetersizliği, her alanda iyi ve özenilir örnekler ortaya koyabilmek konusundaki eksiklikleri; Batı dışı toplumlarda oluşmuş olan değerler sistemindeki belirsizlik, karmaşa ve kültürel bölünmüşlük, tartışmaların abartılarak, toplum kesimleri arasında çatışma alanları yaratacak şekilde körüklenmesi.
İMHA PLANINA KARŞI DURMALIYIZ
Sonuç olarak diyebiliriz ki umudumuz, medeniyet ve kültür birliği içinde bulunduğumuz kardeş toplum ve ülkelerle birlikte bu haksız ve hayâsız yok etme ve imha planına karşı birliğimizi, kendimize özgü insani değerlerimizi koruyarak, tüm dünya insanlığının selameti için bu yok edici saldırıyı durdurmak konusunda gerekli iradeyi ortaya koyabilmektir.


