Bayram, dua ve mazlumlar Ömer Lekesiz
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Bizleri yeni bir hac vaktinde Kurban Bayramı’na eriştiren Rabbimize şükürler olsun.
Hac ile kaim olan bu kurban vakte tabi emirlerdendir; bu nedenle hacdakilerin ibadetlerinden, zikirlerinden ve dualarından orada bulunamayan müminlere de -inşallah- ondan bir pay vardır.
Hac, süre olarak on günden ibaret olsa da haccetme kararının verildiği andan, gidiş – dönüş yolculuğu, Kabetullah ile Arafat’a bulunuş dahil, Peygamber Aleyhisselam’ın Medine’sini ziyaretten eve dönünceye kadar… yaklaşık kırk günlük bir süreye yayılır. Bu sebeple hacda olanlar ve orada olmayıp da kalpleriyle onlara katılanlar için
hac uzun bir duadır.
Rabbimiz duayı, isteme (talep) ve onun kabulü şeklinde iki unsura ayırmıştır. Müfessirlerin büyük bir kısmının, istemeyi kulluk ve ibadet etme şeklinde tefsir etmelerine rağmen, ilgili İahî ibaredeki istemenin (Mü’min Suresi, 40/60) zahirinden hareketle, onun mala, mülke, eşe, evlada, sıhhate, huzura... dair salt dünyevî talepleri ihtiva ettiğini söyleyebiliriz.
Uzun bir dua olması bakımından, hac da evvelinde bu bağlamda bir dünyasallığa açık durur. Nitekim, “Rabbimiz bana bu yıl haccetmeyi nasip et; bana hac yolunu kolaylaştır; haccı gereğince ifa edebilmem için bana sıhhat ve güç ver; hacda bana, geride bıraktığım aileme imkan genişliği ver” şeklindeki dualar, belirttiğimiz bağlamda ferdî (nefsânî) dualar olarak öne çıkarlar.
Ama haccın toplamı içinde yapılan öyle dualar var ki, bunlar sıradan (ferdî / nefsî) talepleri aşan ve hatta nefsi, isteyen değil bilakis istemeyen konumuna ulaştıran dualardır. Allahualem, bunların asıl etkisi
istememeyi de istemeden isteme
mertebesine yerleşebilmekten kaynaklanmaktadır. Tavaf, Sa’y ve Vakfe bu tarz dualara mahsus özel zarf (mekan) olmaları bakımından, burada izlediğimiz tefekkür şeklinin doğruluğunu teyit etmektedirler.
Bu duaların en önemli yanı,
bilgi yoluyla üretilmiş dualar
olmamalarıdır.
Bilgi yoluyla üretilmiş duayı şu örnekle somutlaştırabiliriz:
Malumdur, kandil gecelerinde televizyonların hemen tamamında aşr-i şerif, mevlüd ve ilahiler okunduktan sonra, bir hoca kürsüye çıkıp, dua eder. Ekran başındakiler bu duaya aminlerle katılırlar ama bunların çok büyük bir bölümü o duadan hiç etkilenmezler. Zira, o dualar bilgi yoluyla üretilmiş (kurgulanmış), o ortama, maksada has uygun kelimelerle tahkim edilmiş dualardır.
Bu örnekten hareketle söyleyebileceğimiz şey, dua esasında hacda bunun fevkinde olanın yapılmasıdır.
Burada, muhtemel bir yanlış anlaşılmayı peşinen önlemek için şu parantezi açmalıyız:
İmam
Gazzâlî, İhyâü Ulûmi’d-Din
’in yedinci kitabı olan
Haccın Sırları’nda
, hac için evden çıkıştan, eve dönüşe kadar her aşamada (hal ve hareket değişiminde) yapılacak olan duaları (ki bunların çoğunluğu bizzat Peygamberimiz Aleyhisselam’ın dualarıdır) kaydetmiştir. Haccın rükünleriyle de birebir ilişkili olan bu dualar, ihmal edilmemesi gereken dualardır. Bunlardan başka, Diyanet’in hac rehberlerinde yer alan dualarla, hac için rehberlikle görevlendirilen kişilerin kendi gruplarına yapılmasını tavsiye ettiği dualar da son derece önemlidir ve bu konuda onlara tabi olunması gerekir.
Şimdi konumuza tekrar dönecek olursak: istemeden (kurgulamadan) dua edebilmenin en pratik yolunun, her hal ve şartta dua üzere bulunmaktan geçtiğini belirtmeliyiz.
Bu hususu, bir işe başlarken, Besmeleyi düşünerek / tasarlayarak çekmek yerine, daha iş duygusundan hareketle işe başlamadan hemen önce onu çekebilme örneğiyle açabilir ve Allah’a hamd etmeyi, şükretmeyi, bir talebimizi (örneğin sıhhat ve afiyet isteğimizi) kurgulamadan Rabbimize iletmeyi de bu örneğe dahil edebiliriz. Bunun manası ise, duayı bir vakte (bir eyleme, bir mahalle) tabi kılmak yerine, mahiyeti itibariyle boş olan vaktin tamamını dua ile doldurmak / var kılmaktır.
Bu yılda, gidinler ve gitmeyenler olarak hactan, duadan payımızın ve ifasıyla idrak ettiğimiz kurban emrinin
kalplerimizin kırıklığı
na bitiştiği malumdur.
Çünkü
Gazze, Keşmir
ile
Doğu Türkistan’daki
mazlumların uzun süredir maruz kaldıkları fiili ve kültürel soykırım devam etmekte, aramızdan bazıları bu nedenle bayram kelimesinden özellikle uzak durmaktadır.
Bize rağmen akıp giden zamandan, Allah’ın rızasına daha çok yaklaşmaya sebep ve bu sayede mümin kimliğinin nişanı olan bir vakitteki dualarımıza mazlumları da
katmamız
önemlidir. Zalimlere rağmen hac vaktini idrak etmeyi ve kurbanı bayram yapmayı mazlumlarla bütünleşmeye vesile kılmak, yine bu vesileyle dualarımızda onlarla mahsus olan payı artırmak da bizim kardeşlik sorumluluğumuzdur.
Kurban Bayramınızı bu mülahazalarla kutluyorum.


