Bir masa daha: ‘Bir çocuk’ dengeleri değiştirecek? Ersin Çelik
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Savaşlar, devam eden Gazze soykırımı, çatışmalar, depremler, iklim değişikliği, kuraklık, sel, susuzluk, açlık bir yana tüm dünyanın
adı konulmamış çok daha büyük bir krizi
var: Nüfus artışı küresel ölçekte yavaşladı ve doğurganlık hızla düşmeye başladı.
Bunun neresi mi kriz?
Dün İstanbul’da toplanan ve müzakereleri bugün de devam eden “Uluslararası Aile Forumu”, tüm dünyanın geleceğinin nasıl bir tehlike altında olduğunu gözler önüne serdi.
Detaylara geçeceğim. Önce krizin adını koyalım. Dün forumda SETA’nın henüz yeni tamamlanan “2025 Sosyal Panorama / Nüfus ve Aile” raporundan şu satırlar: “Doğum oranlarındaki azalma eğilimi başta olmak üzere demografik göstergeler; bireysel, ailevi, sosyal, ekonomik, siyasal ve askeri bakımdan hem bireyler hem aileler hem de devletler için bir uyarı sinyali vazifesi görmektedir” (Başak Işık Alpar / Muhtelif Boyutlarıyla Çocuksuzluk: Türkiye İçin Güncel Bir Değerlendirme).
Hem dünya hem de ülkemiz için
durum vahim
. Dünyada birçok ülkede doğurganlık hızı 1’in altına indi. Türkiye’de ise 2024 itibarıyla tarihimizin en düşük seviyesi olan 1,48’e geriledi. Bu rakam ülkemiz için 1960’larda 6’nın üzerindeydi. Yani geride kalan 60 yılda kadın başına en az altı çocuktan, tek çocuğa düşülmüş. “Nasıl olmuş” ya da “Ne olmuş da düşüşe geçilmiş” sorularının yanıtları var. Özellikle de sene-i devriyesinde olduğumuz
27 Mayıs darbesinden sonra ülkeyi yönetenlerin
, küreselcilerin nüfus planlaması dayatmasının ağır sonuçları bunlar. Fakat geçmişteki vahim sabotajlara mercek tutmak başka bir yazı konusu.
Günümüze bakacak olursak durum gerçekten de içler acısı. Sadece Türkiye için değil nüfus artış hızındaki düşüş
tüm dünyada alarm veriyor
. Resmi verilere göre İsrail hariç, kadın başına doğum oranı hâlâ üçlerde. Bu veri bile küresel aklın nasıl bir kurgu içinde olduğunu göstermeye yetiyor. (Bu da başka bir yazı. Çünkü Filistin tarafında çok başka veriler var.)
Dün İstanbul’da, Türkiye Cumhuriyeti Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının öncülüğünde yapılan “Uluslararası Aile Forumu” da işte bu küresel dayatmalara karşı ilk defa bir tavrın ortaya konması ve çözüm üretilmesi için eldekilerin,
akıldakilerin ortaya dökülmesi
açısından çok hayati bir hamle olarak kayıtlara geçecektir.
Ülkelerin bakanları, uluslararası kurumların temsilcileri, din adamları, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri, dünyanın sosyal geleceği ve insanlığın en güçlü kurumu için bir araya geldiler. Konuşmaları dinledim. Aile kurumunun karşı karşıya olduğu
küresel riskler
ele alındı. Herkes dertliydi. Herkes tedirgin.
***
Forumun ev sahipliğini üstlenen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın konuşması çok mühimdi.
Şu cümlelerini not aldım:
- “Günümüzde aile kurumu büyük meydan okumalarla karşı karşıyadır.”
- “Artık bireyselliğin ön plana çıktığı, sınırsız özgürlüğün yüceltildiği bir çağda yaşıyoruz.”
- “Dayanışmanın yerini yalnızlık, bağlılığın yerini geçicilik, sorumluluğun yerini ise sınırsız seçenekler alıyor.”
-“Aile kurumunu tehdit eden cinsiyetsizleştirme gibi küresel ideolojik akımlar hızla yaygınlaşıyor.”
-“Modern hayatın dayattığı yaşam biçimi, aile kurmayı bir yük gibi gösteriyor.”
-“Bu gidişatı sorgulamak, modernleşmenin, küreselleşmenin gölgesinde aileyi ve dinamik nüfus yapısını nasıl koruyacağımızı yeniden düşünmek zorundayız.”
-“Aileyi korumak” sadece bir sosyal politika değildir. İnsanlığın ortak sorumluluğudur. Aileyi yaşatmak, insanlığı yaşatmaktır.
***
Bahsettiğim yuvarlak masada bakanların tebliğleri kamuya açık değildi ama dinleyiciler olarak notlarımızı aldık.
Diğer ülkelerin bakanları da önemli tespitlerde bulundu.
Ürdün Sosyal Kalkınma Bakanı Wafa Bani Mustafa, “Aileyi ajandamızın baş köşesine koymalıyız” dedi.
Kırgızistan Çalışma, Sosyal Koruma ve Göç Bakanı, Ravshanbek Sabirov ise “Müşterek geleceğimiz için bir araya gelmeliyiz” ifadesini kullandı.
“Müşterek” gelecek… Bu nasıl olacak? Çok ilginçtir; reçete ‘Batı’dan, foruma davet edilen tek AB ülkesi olan Macaristan’dan geldi.
Anladığım kadarıyla da
ailenin yeniden güçlendirilmesi
ve nüfus artış hızının azalmasının önüne nasıl geçileceğine dair elinde en net veriler olan ülke Macaristan’dı.
Macaristan Kültür ve yenilik Bakanı Balazs Hanko dedi ki;
-“Avrupa Birliği demografik bir kış içinde, doğum oranı yılda 600 bine düşüyor,
50 yıl önce dünya nüfusunun yüzde 10’u AB ülkelerindendi, bugün bu oran sadece yüzde 5.”
-“Brüksel’in yönettiği AB’de aileye karşı baskı var! Geleneksel aileye ve aile değerlerine karşı bir saldırı, cinsiyet ve LGBT ideolojisinin agresif şekilde yayılması söz konusu.”
-“Macaristan’da LGBT reklamlarını yasaklıyoruz ve AB bize dava açtı. ‘Onur Yürüyüşü’ne de izin vermiyoruz!”
-“Macaristan’da 2010’dan bu yana evlilikler yüzde 31 arttı, boşanmalar yüzde 29 azaldı, kürtajlar yüzde 50 azaldı.”
-“Macaristan bu alanda öncü, 30’dan fazla aile politikası tedbiri uyguluyoruz.
Yardım değil vergi indirimi sağlıyoruz.”
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025’i “Aile Yılı” ilan etmişti.
Sözde kalmaması
ve ivedi harekete geçilmesi gerektiği ise herkesin malumu. Bu nedenle de dün İstanbul’da
dünyanın kurulu düzenlerine meydan okuyan
bir masa kuruldu. Bakın abartmıyorum. İlk defa, aileyi yeniden güçlendirecek, geleneğe sarılmaktan başka bir kurtuluşun olmadığını gösteren, evlilik birlikteliğinin önemine hep bir ağızdan dikkat çekilen müşterek bir akıl ortaya konuldu. Hiç abartmıyorum. Çünkü, 27 ülkenin aileden sorumlu bakanları ilk defa bir masanın etrafında buluşup
üremenin hızla artması için
politik ve sosyal önerilerini dile getirdiler. Türkiye, -son bir aydır- diplomasinin merkezi ve barış masalarının kurulduğu ülke rolüne “aileyi güçlendirme” hamlesini de ekledi.
Bu yazıyı yazmak için salondan çıkarken yanıma gelen nüfus politikaları uzmanı bir okurum şunları söyledi: “Davetli ülkeler bu forumu cesurca buluyorlar. 27 ülke ile bir eşik aşıldı. Dahası da şu; Çok zor ama nüfus artış hızını ‘tek bir çocuk’ artıran ülkeler dünyanın kaderini değiştirebilirler. O kadar stratejik.”
Notlarım şimdilik bunlar… SETA’nın “Nüfus ve Aile” raporundan da bir yazı çalışıyorum.


