Bir sinema ustası / lensler konuşabilseydi Agos
Agos sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Fotoğrafçı Berge Arabian, Agos'un kültür sanat sayfalarında kaleme aldığı 'lensler konuşabilseydi' başlıklı köşesinde, çektiği fotoğrafların hikâyelerini anlatıyor.
Bence her sanatçının bir aurası vardır. Gelin görün ki, yaratıcılığına hayran olduğunuz bir sanatçıyla tanıştığınızda o aura kendini hemen belli etmeyebilir, sizden çekinir, saklanır âdeta. İnsanı hayal kırıklığına uğratan böyle durumların yaşanmasında, ‘hayranlar’ olarak bizim de payımız yok mu? O kişileri zihnimizde öylesine yüceltiriz ki, eserlerindeki müthiş yaratıcılığı, sıcakkanlı bir mizacın şaşmaz göstergesi addederiz. Onların yanında ciddi olmak zorundaymışız gibi hissederiz kendimizi, konuşacak olursak çok esaslı, bilgece bir laf etmemiz gerektiğini düşünürüz.
Bu durumun, söz konusu büyük şahsiyetin kim olduğuyla hiç ilgisi olmayabilir. Sanatın hangi dalıyla meşgul olursa olsun, tavrımız karşısında kafası karışır. O tanışma, iki kişinin eşit zeminde yaşadığı bir insani deneyim olmaktan çıkar. Kekeleyerek, onun eserlerine dair hislerimizi özetleyeceğini düşündüğümüz birkaç boş laf ederiz; günlük konuşmalarımızda hiç kullanmadığımız kelimeler çıkar ağzımızdan. Hayranlık duyduğumuz biriyle karşı karşıya olmanın verdiği şaşkınlıkla, kulağa bir nevi jargon gibi gelen, karmakarışık, anlamsız şeyler söyleriz.
Ben kendi hesabıma, tesadüfi durumlar dışında, büyük sanatçılarla tanışmak istemiyorum artık. Ne zaman birileri beni bir ‘kahramanım’la tanıştırmak için bir buluşma ayarlasa, gülünç duruma düştüm. Hep aynı fiyasko... Buluşmadan önce heyecanlanıyorum; o kişi hakkındaki müthiş fikirlerimi nasıl ifade edeceğimi kuruyorum da kuruyorum. Ve her defasında, yan yana geldiğimizde, onlar oldukları gibi davranırken, ben heyecanımdan kendim gibi olamıyorum. En çok sevdiğim fotoğrafçıyla, çok ünlü bir şarkıcıyla, müthiş müzisyenlerle ve daha niceleriyle tanışmalarımda, hep aynı şey oldu. İşin kötüsü, böyle sinir bozucu karşılaşmalardan sonra, o sanatçıların eserlerine duyduğum ilgi kayboluyor, senelerdir beslediğim hayranlık birdenbire buhar oluyor.
Kimi zaman, sorunun yalnızca benimle ilgili olmayabileceğini de düşünüyorum. Sanırım bazı sanatçılar, nasıl sosyalleşeceklerini bilmediklerinden, sosyal etkileşime açık değiller. Sırf yaratıcılıklarından etkilendiğimiz için, belki de mizaçlarında hiç olmayan, sıcakkanlılık ve nezaket gibi birtakım insani özellikler atfediyoruz onlara. Sonra tanışıyorsunuz ama hiçbir etkileşim olmuyor, çünkü tanımadıkları insanlara dair herhangi bir şey merak etmiyorlar. Bazıları ise beklemediğiniz derecede soğuk davranıyorlar. Kim bilir, bazıları da belki kibirden böyle yapıyor, kendi hayatları açısından sizi tamamen önemsiz görüyorlardır. Bir arkadaşımın uzun yıllar önce söylediği bir şeyi hiç unutmuyorum. Şair bir dostumdan şikâyetçiydim; “Bu kadar güzel aşk sözcükleri yazabilen biri nasıl olur da kız arkadaşına böyle davranabilir?” demiştim. Şöyle yanıt vermişti: “Bazı sanatçıların entelektüel yönleri ile duygusal yönleri aynı ölçüde gelişmiyor, duyguları zihinlerinin çok gerisinde kalabiliyor.”
Diğer yandan, siz daha hiçbir şey yapmadan size kendini eşitiniz olarak açan sanatçılar da vardır. Bu tevazu hemen öne çıkar. İnsanlara duydukları ilginin, üstünlük taslayıp tepeden bakan bir ilgi olmadığını hissedersiniz. Sizin gibi insanlarla tanışmayı gerçekten isterler. Resmiyeti, belki sizin koyduğunuz mesafeyi aradan kaldırıp sıcak bir ortam yaratır, sizi onun içine çekerler; siz de hesaplı kitaplı konuşma, ağzınızdan çıkacak her kelimeyi tartma derdini unutuverirsiniz. Böyle durumlarda, insan o kişi hakkında ne düşündüğünü, ne hissettiğini, içinden geldiği gibi söyleyebiliyor. Büyük film yönetmeni Costa-Gavras’la tanıştığımda tam olarak öyle olmuştu. 2013 yılıydı. İstanbul Film Festivali için gelmişti; son dakikada haber verip, benden portresini çekmemi istediler. Vakit o kadar dardı ki, ona herhangi bir şey söyleyebileceğimi bile sanmıyordum. Ama fotoğraflarını çekerken fark ettiğim, nezaket dolu bakışlarından ve sakin, dingin yüz ifadesinde cesaret alarak, çekimin bitiminde elini sıkıp “Benim kuşağıma ilham verdiğiniz için teşekkür ederim” dedim. “Böyle hissetmenize sevindim” diye yanıt verdi, içtenlikle gülümseyerek. Yukarıda gördüğünüz fotoğrafı, bu karşılaşmadan hemen sonra, Emek Sineması’nın kapanmasını protesto eden göstericilere destek olmak için İstiklal Caddesi’ne çıktığında çektim.
İngilizceden çeviren: Altuğ Yılmaz


