Birinci yılın sonunda NESİL Hayreddin Karaman
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Birinci yılı bitirince, elde edilen sonuç ve tecrübenin verdiği birikimle “Nesil Bir Yaşında” başlıklı bir yazı yazmış, tepkiler ile bunlara karşı tavrımızı şöyle ifade etmiştik:
NESİL BİR YAŞINDA
Dergimiz bir neslin hem mektebi hem de mesaj vasıtası olmak niyetiyle, bir yıl önce neşir hayatına girmiştir. Derginin kurucuları, bu Nesil deryasından bir avuç idi; niyetleri dağılan, birbirinden habersiz kalan kolları dergi vasıtasıyla bağlamak, bir kalbe bağlı damarlar haline getirmekti. Kalp İslâm idi, mutlak mânâda İslâm’a hizmet idi. Nesil de bugün adına “İmam-Hatip’liler” dediğimiz, Ashab-ı Suffeden, (tarihteki) Akıncılardan bugüne kesintisiz devam eden, kendini İslâm’a hizmete adamış, varlığını Allah’a teslim etmiş bir manevî ordunun son halkası idi.
Ekonomik, kültürel, siyasî... savaşı yürüten ordunun çeşitli kolları ve maksada uygun bir bütün teşkil eden metodları vardır. Bu kollar gövde ve beyinle ilgisini kestiği, metod ve vasıtalar gayeleştiği gün zaten başarı ümidi söner, düzen kargaşaya döner. Dergi, Hudâ’ları ve gayeleri bir olan bu kollarda el ve gönül birliğini de temin etmek istiyordu. (İstiyor ve isteyecek...) Geride bıraktığımız bir yıl içinde alınan netice ve kaydedilen intibalar ne oldu?
Kalbi İslâm ile çarpan, peşin hükümleri kemikleşmemiş, aklını hissine kurban etmemiş nesil mensuplarımız mezkûr maksatlarla çıkan NESİL’i heyecanla karşıladılar, maddî-manevî desteklerini esirgemediler, takdirleri ve yapıcı tenkitleri ile yolumuza ışık tuttular. Evvel Allah onlardan aldığımız güçle yolumuza devam edeceğiz. Yolumuz, İslâmî grupları İslâm’ın ve ilmin rehberliğinde birleştirmek, vasıta ve metod ayrılıklarının rahmet olduğunu hissettirmek, bu birlik ve duygu içinde İslâm’a hizmete yönelmektir.
Bu arada tabii olmayan muhalefetlere, yıkıcı propagandalara da maruz kaldık. Bu tavrın sahipleri, daha çıkış mektubumuzdan başlayarak “öküzün altında buzağı aradılar.” Sözü en menfî mânâya zorladılar. Dergide iddia ve ithamlarına delil bulamayınca kehânete başvurdular ve “Bunlar mezhepsizliği, vehhabiliği yaymak, reform yapmak... için ortaya çıkmışlardır. Filân grubu tutar, filân gruba cephe alırlar. Şimdilik bu maksatlarını gizliyorlar (Dergide bunları gösteren bir şey yok) ama bu böyledir, ileride göreceksiniz...” dediler. Böyle deyip gezdiler, öyle deyip yazdılar.
Biz bunların kaynaklarını ve gerçek sebeplerini bildiğimiz için, kendimizden asla şüphe etmedik, “Acaba?” demedik, yalnızca üzüldük ve zaman zaman umumî efkârı aydınlatacak kısa cevaplar neşrettik. Bu menfî propaganda ve asılsız ithamların tesirinde kalan bazı meslektaşlarımız mekteplerinde Derginin dağıtılması ve okunmasını önlemeye kalkıştılar. Bunları da üzüntü ve sabırla karşıladık; zamanın, buzları eriteceğine inandık ve inanıyoruz. Esasen bizim metodumuz birliğe ve birlikte hizmete dâvet olduğu için başka bir yol takip etmemiz ve ezcümle Dergiyi bir kavga organı haline getirmemiz düşünülemezdi.
Bu münasebetle şu prensipleri bir daha tekrarda fayda görüyoruz:
1. Dergimiz “İmam-Hatip Nesli” adı altında bütün hizmet gruplarına hitap etmekte, onları birliğe, beraberliğe ve böylece İslâm’a ve insanlığa hizmete çağırmaktadır.
2. Rehberimiz grup talimatı, donmuş sloganlar ve coşturulmuş hisler değil, İslâm’dır. İslâm’ın teşvîk edip geliştirdiği ilimdir. Hareket ve hükmümüzün temeli, kaynağı bunlardır.
3. İslâm deyince, herkesin kafasında dilediğince şekillendirdiği bir mum kütlesi düşünülemez. İslâm mücerret değil, müşahhastır. Onun esaslarını Allah ve Rasulü koymuştur: Çerçevesini, şekil ve şemailini büyük müctehidlerimiz, alimlerimiz (mezhep imamlarımız) çizmiş asırların ihtiyacına göre uygulanmasını, ehliyet sahibi Ulema ve Ülü’l-Emr’e bırakmışlardır. İşte Nesil’in İslâm anlayışında rehberi Allah, Rasulullah, müctehid imamlar, âlimler ve ilimdir. Nesil’e göre bu çerçevenin dahili meşrû, harici memnudur.
4. Nesil’in mezhepsizlik, reformculuk, vehhâbilik ve benzeri cereyanlarla asla alâkası yoktur. Muhtevasını İslâmî esaslar dairesinde her zaman tartışmaya açık ve müdafaaya hazırdır. (Soru-Cevap-Tartışma) köşesi, bu nevi münakaşalar için ihdas edilmiş, iyi niyetli tenkitlere açık tutulmuştur.
5. Metodu birlik ve beraberlik içinde, İslâm’a hizmet olan bir derginin siyâsî ve gayr-ı siyâsî bir grubun içinde (yalnız birisi içinde) yer alması düşünülemezdi. Bu sebeple Nesil aynı gayeye yönelmiş bütün grup ve kuruluşlara hitap etmek, onları hizmette birleştiren el olmak istedi; bu çetin, dikenli, çileli yolu tercih etti. Kur’ân-ı Kerîm “Mü’minler ancak kardeştir” buyuruyordu; Nesil de “Mü’minim, İslâm’a hizmet etmek istiyorum” diyenleri kardeş bilmeyi, bağrına basmayı prensip edindi.
Rasul-i Mücteba (s.a.) Efendimiz, “Cennetin yolunda birtakım güçlükler ve engeller vardır” buyuruyor. Cennet rıdvan içindir; Allah’ın rızasına muhatap olmak içindir. Bu yolda çekilecek sıkıntılar da zevk bilinmelidir: “Zayi olmaz gül temennâsıyla vermek hâre sû” denilmelidir.
Bu düşünce ve duygular içinde ikinci yılını idrak eden NESİL okuyucularını ve mensuplarını muhabbetle selâmlar ilgilerini esirgememelerini diler. (Nesil/ Cilt:2/ Sayı:1/ Ekim 1977/ s.:3-4)
Derginin yayın kurulu yakın arkadaşlarımızdan oluşmuştu, bütün yazıları önce ilgilisine okutuyor, sonra onun raporunu da değerlendirerek kurulda okuyor, “red, kabul, düzeltme, erteleme gibi” kararlar alıyorduk. Yazar kadromuz hizmet nesli mensupları ile sempatizanları arasından seçilmiş oluyordu. Yukarıdaki yazıda zikredilen “Soru-Cevap Tartışma” köşesini ben yönetiyor ve cevapları da çoğu kez ben yazıyordum.
Not:
NESİL’in yazarları:
Hayreddin Karaman, Bekir Topaloğlu, Yaşar Fersahoğlu, Ali Osman Koçkuzu, Süleyman Uludağ, Mustafa Kara, İsmail Lütfi Çakan, İsmail Karaçam, Saim Yeprem, Ahmet Kahraman, Muhammed Eroğlu, Yaşar Kandemir, Ahmet Gürtaş, Mehmet Erkal, Hayati Hökelekli, Tahir Köseoğlu...
1977’de olup bitenden söz ediyoruz da sanki bugünkü gibi geliyor insana.
Sonra ne mi oldu?
Bir yazıda da onu anlatayım, inşaallah.


