Hangi başarı? Hayreddin Karaman
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bir “adam” çıksa ve şöyle dese:
“İmam hatip lisesi mezununu nerede istihdam edersiniz? İmam, vaiz... Girerse ilahiyat fakültesine girer hiç itirazım yok. Hukuk fakültesi boşa masraf.”
Buna ben cevap vermem; değmez, mantığı yok, diyeceğini diyememiş de “boşa masraf” demiş gibi bir durum var.
Ben cevap vermem de imam hatipli bir kızımız şu cevabı vermiş:
“Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden üniversite sınavında Türkiye 684.’sü olarak mezun oldum. Türkiye’nin bütün üniversitelerinde okuyabilirdim ama sizin gibilere kalmasın diye senin doktora yaptığın üniversitede siyaset bilimi okuyorum. Size inat hukuk okuyacağız; size inat siyaset, sosyoloji, psikoloji okuyacağız. Size inat imam hatip liselerinde okuyacağız! Siz de kininizde boğulacaksınız.”
Bu ülkenin insanına yazık değil mi, gençleri şu veya bu okulda okuyor diye ayıran, kimine meydanı açan, kimine kapatan, tahrik ettiği için insanımızı birbirine düşüren… bu şahıslar, nerede okumuş olurlarsa olsunlar, hangi rütbe, titr ve “başarıya” imza atmış olurlarsa olsunlar bu milletin onlara harcadığı boşa, hatta zarara masraftır.
Başarı dedim de bu konuda birkaç cümle kurasım geldi:
Maneviyat, ebediyet ve medeniyet körü bir takım, iki yüz yıldır bu milleti, var eden köklerinden sökmek, üç günlük dünyada köksüz, anlamsız ve gerçek manada mutlu olmadan yaşatmak için olanca imkanlarıyla mücadele ediyorlar. İnsanı bölüyorlar, yarısını (maddi kısmını) yaşatmak ve geliştirmek, diğer yarısını öldürmek için uğraşıyorlar, bir kısmı bu diğer yarıya da inanmıyorlar.
Kendileri bilir, kimseyi zorla kendi değerlerimize mecbur edecek halimiz de amacımız da yok. Ama bu gürûh kendi sakatlanmış değerlerine mecbur etmeyi de meşru sayıyor, vazife biliyorlar.
Biz (Müslümanlar) diyoruz ki:
İnsan iki unsurdan oluşmuştur: Ruh ve beden. Beden ölümlüdür, ruh bedenden çıkınca da başka âlemlerde mutlu veya mutsuz olarak yaşamaya devam eder. Başarı hem bedene hem ruha hakkını vermektir. En fazla yüz yıl civarında bedenle yaşıyoruz, bu dünya hayatında da bedenin ve ruhun ihtiyaçları var; bunlardan birini ihmal ederek veya fıtratından (yaratılıştan, mevcut donanımından) saptırarak bireye de topluma da insanlığa da hizmet edilemez ve bu anlayışa dayalı hiçbir eyleme kâmil manada “başarı” denemez.
Yalnız dünya için okuyan, kazanan, dereceler elde eden kimseler, oyuncaktan güzel evler yapıp sonra yıkan çocuk gibidirler.
Yalnız dünya için okuyan, kazanan, dereceler elde eden kimselerin eksikli başarılarından, kâmil insanlar istifade ederler (bilim ve teknolojiden herkes istifade edebilir, kötüye kullanmak da vardır) lakin fıtratından sapmış böyle kimseler muma da benzerler; gerçek başarının (iki cihanda mutlu kılan başarının) yolcuları bu mumların ışığından da istifade ederler, ama mumların kendilerine faydası yoktur, erir ve maddi olarak yok olurlar. Onlar inkâr etseler de ruhları vardır, o yok olmaz, ona yazık etmiş olurlar.
Biz imam hatipliler ve başka okullarda okusalar da bir yolunu bulup bizim gibi madde ve mânâda başarılı olmayı hedefleyenler nice engelleri aştık, “Muhtar Bile Olamazlar” dediler, onların başına muhtar da olduk ve Türkiye’ye çağ atlatmak üzereyiz.
Keşke bizi sevmeyen ve istemeyenlerin de baş ve kalp gözleri açılsa, yarım olmak ve yarım görmekten kurtulsalar!


