‘Büyük, Güzel Yasa’ ve popülizmin farklı tezahürleri Kadir Üstün
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Bugünlerde Washington’un gündemi yine vergi indirimlerinin devamı, bütçe kesintileri ve sosyal güvenlik sisteminin fonlanması tartışma-larıyla meşgul. Başkan Trump’ın ‘Büyük, Güzel Yasa’ olarak adlandırdığı yasanın ilk versiyonu daha önce Temsilciler Meclisi’nden geçmişti. Bu hafta içinde üç Cumhuriyetçi senatörün muhalefeti dolayısıyla Başkan Yardımcısı J.D. Vance’in oyuyla Senato’dan geçen versiyon, Trump’ı 4 Temmuz Bağımsızlık Günü’nde yasama zaferi ilan etmeye yakınlaştırdı. Kongre’nin her iki kanadının da geçirdiği versiyonların tek versiyon haline getirilip oylanması gerekecek ve Cumhuriyetçilerin fazla fire verme lüksü yok. Trump’ın yoğun çabalarıyla eninde sonunda geçmesi beklenen yasa tasarısı, 2026 Kasım ara seçimlerinde Cumhuriyetçilerin başını epeyce ağrıtabilir zira özellikle sosyal güvenlik sisteminde öngörülen kesintiler hiç de popüler değil. Ulusal güvenlik ve sınır korumasına bütçe artırımı öngörürken sıradan Amerikan vatandaşlarının sosyal güvenlik yardımlarının kesintiye uğramasının sandıkta negatif tepki alması kuvvetle muhtemel.
VERGİ İNDİRİMLERİ VE SINIR DIŞI OPERASYONLARI
Trump’ın ilk döneminde Cumhuriyetçilerin geleneksel olarak savundukları vergi indirimlerini Kongre’den geçirmesi, Amerikan iş dünyasının işine yaramıştı. Birçok Amerikan şirketinin yurt dışındaki finansal varlıklarının önemli bir kısmını ABD içine getirmelerini teşvik eden vergi indirimleri, finans piyasalarını sevindirmişti. Covid-19 krizine varana kadar ekonomik göstergelerin son derece olumlu gitmesini sağlayan büyük vergi indirimleri, büyük şirketlerin ve yüksek gelirlilerin işine yaradığı için eleştirilmişti. Covid-19 krizinde de devletin görece cömert davranmasına yardımcı olan iyimser hava hem Trump hem de Biden dönemlerinde geçirilen ekonomik canlandırma paketlerinin yarattığı yüksek enflasyon yüzünden yerini tedirginliğe bırakmıştı. Ekonomik endişeleri Biden’a fatura etmeyi başaran Trump, seçmene ilk döneminde geçirdiği vergi indirimlerinin yarattığı iyimserliği hatırlatarak tekrar seçilmişti.
Bugünlerde ilk döneminde geçirdiği vergi indirimlerini devam ettirme sözünü yerine getirmeye yaklaşan Trump, bir yandan da Cumhuriyetçileri adeta ateşe atıyor. Vergi indirimi paketiyle yetinmeyip yeni bütçe artırımlarını da aynı yasa tasarısına dahil ettiren Trump, bu şekilde sınır dışı etme operasyonlarını yürüten Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza kurumunun yıllık 10 milyar dolarlık bütçesine önümüzdeki dört yılda 100 milyar dolar aktarmayı planlıyor. Vergi indirimleriyle ekonomiyi canlandırma sözü veren Cumhuriyetçiler, Trump’ın göçmenlik ve sınır güvenliği bütçe artırımına evet demek zorunda kalacak. Son altı aydır Amerikan siyasetinde büyük tartışmalar yaratan sınır dışı etme operasyonlarına büyük bir bütçe aktarımını başarmak isteyen Trump, birçok yeni harcamanın 10 yıl için 3,5 trilyon civarında ek borç getirmesi beklendiği için Cumhuriyet-çileri ikna etmekte zorlanıyor. Buna rağmen halen siyasi desteği güçlü olan Trump’ın bu yasayı geçirmesi bekleniyor.
SOSYAL GÜVENLİK KESİNTİLERİ
Amerikan devleti kendini bir sosyal güvenlik devleti olarak tanımlamadığı için sağlık ve eğitim devlet güvencesi altında değil. Buna rağmen ilk kez 1960’larda oluşturulan Medicaid ve Medicare yaşlı ve dar gelirli nüfusun sağlık sigortasını karşılayan ve son derece popüler sosyal güvenlik programları olarak öne çıkıyor. Bu programlar, Çocukların Sağlık Sigortası ve Obama zamanında geçirilen sağlık sigortası programlarıyla birlikte federal devlet bütçesinin %24’lük kısmına tekabül ediyor. Trump’ın vergi indirimleri ve yeni harcama kalemleri sonrasında bütçe açığı daha da fazla artacağı için sosyal güvenlik programlarından kesinti yapmak dışında pek bir alternatifi yok. Muhafazakâr Cumhuriyetçiler devletin sağlık ve eğitimden mümkün olduğunca elini çekmesi gerektiğine inanmalarına rağmen bir yandan da bu programların popüler olmasının sandıkta maliyet yaratacağının farkındalar.
Cumhuriyetçilerin Trumpçı siyasetin öncelikleriyle hareket etmek zorunda olmaları, yeni harcama kalemleri yüzünden aslında finansal muhafazakarlıktan taviz vermelerini mecbur kılıyor. Bir yandan da sosyal güvenlik harcamalarını kısıtlayarak mali muhafazakarlıkta ısrar etmelerinin siyasi maliyetiyle karşı karşıya kalabilirler. Trump’ın seçim vaatlerini yerine getirmek adına Cumhuriyetçileri bu ikilemle karşı karşıya bırakmasının 2026 Kasım seçimlerinde olumsuz bir karşılık yaratması mümkün. Cumhuriyetçi siyasetçiler yerelde halka neden sosyal güvenlik kesintilerine oy verdiklerini izah etmek zorunda kalacak. Bununla birlikte Trump’ın siyasi gazabından uzak kalıp onun popülaritesi sayesinde tekrar seçilmeyi hedefleyecekler. Bu şekilde Amerikan siyasetinde yerel siyasetin ulusal siyasete daha fazla endekslendiği bir istikamete gidildiğini söyleyebiliriz. Siyasi kutuplaşmayla birlikte düşünüldüğünde, Trump gibi peşinden sürükleyici etkisi yüksek siyasetçilerin daha etkili olduğu bir siyasi atmosfer oluşacak. Demokratların buna ne cevabı olacağına dair ipuçları ise Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi sol ilerici siyasetçilerin giderek popülerleşmesinde aranabilir. Bu bağlamda Amerikan siyasetinin sağ ve sol popülist siyaset arasında gidip geldiği bir döneme doğru ilerlediğini söyleyebiliriz.


