Harvard’ın Trump’la imtihanı Kadir Üstün
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Trump yönetimi kampüslerde antisemitizmle yeterince mücadele etmemekle ve çeşitlilik adı altında ayrımcılık yapmakla suçladığı Amerika’nın elit üniversitelerinin üstüne gitmeye devam ediyor. Daha önce Columbia Üniversitesi’ne odaklanan Trump yönetimi 400 milyon dolar civarında fonu iptal ettiğini açıklamış ve üniversite protesto ve güvenlik yönetmeliklerinde değişiklik yaparak ödün vermişti. Bir süredir Harvard Üniversitesi’nin üzerine giden yönetim 6 milyar dolarlık araştırma hibelerinin iptal edileceğini açıklamıştı. En son 100 milyon dolarlık federal kontratların iptal edildiğini açıklayan Trump yönetimi, üniversitenin uluslararası öğrenci kabul etme kabiliyetini de askıya aldı. Yönetimin Amerika’nın en elit üniversitelerin bu şekilde üzerine gitmesi, muhafazakarların liberalizmin kalesi gördüğü kurumlara baskı yaparak yeni bir kültür savaşı alanı yaratma çabasında olduklarını düşündürüyor.
KÜLTÜR SAVAŞLARININ YENİ ALANI OLARAK YÜKSEK ÖĞRETİM
Amerikan siyasetinde kültür savaşlarının önde gelen başlıkları arasında kürtaj, silah edinme hakkı, ırksal çeşitlilik ve cinsiyet gibi konular yer alıyor. Kitleleri mobilize etme gücü yüksek olan bu konulardaki siyasi kutuplaşmalar hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin seçim stratejilerinin önemli bir parçası oldu. Muhafazakarların uzun süre mücadele verdiği kürtaj meselesinde 2022 yılında Anayasa Mahkemesi’nin Roe v. Wade kararını iptal etmesi Amerikan kültür savaşlarında dönüm noktası oldu. Trump’ın mahkemenin kompozisyonunu muhafazakârlar lehine çevirmesi dolayısıyla bu ‘başarının’ kredisini almasına rağmen, kadın tepkisi ihtimaline karşı bu konuya odaklanmayıp başka konuları gündeme getirmeye başladığını gördük.
Trump’ın daha fazla öne çıkarmaya başladığı konular arasında üniversitelerin kabul politikalarındaki yer verdikleri çeşitlilik ilkesi vardı. Üniversite kampüslerindeki İsrail karşıtı gösterilerde Yahudi öğrencilerin baskı ve şiddet gördüğü iddiaları antisemitizmle yeterince mücadele edilmediği şeklinde formüle edildi. İsrail yanlısı grupların organize biçimde Filistin gösterilerini antisemitik eylemler olarak kodlamakta önemli ölçüde başarılı olması, federal hükümetin meseleye el atmasını meşrulaştırdı. Seçim kampanyası döneminde göstericileri sınır dışı etme sözü veren Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte hem üniversitelerin çeşitlilik programları hem de yabancı öğrenciler hedefe konularak üniversite yönetimlerine farklı ültimatomlar verildi. Muhafazakarların öteden beri liberal ilerici görüşlerin kalesi olarak gördükleri elit Amerikan üniversitelerini hedefe koyarak yüksek öğretimi kültür savaşlarının yeni alanı haline getirdikleri bir süreci yaşıyoruz.
HARVARD’IN DİRENİŞİ VE ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER
Columbia Üniversitesi, Trump yönetiminin federal fonları çekme tehdidiyle oluşturduğu baskıya iç tüzük ve politikalarını gözden geçirme sözü vererek cevap vermeye çalıştı. Washington’ın taleplerini karşılamaya çalıştığı şeklinde eleştirilere maruz kalan Columbia, bu süreçte bir rektörünün istifa etmesi sonucunda halen geçici bir rektörle yönetiliyor. Harvard ise kampüste antisemitizm iddialarını araştıracak bir komisyon kurup rapor hazırlanmasını sağladı ancak Trump yönetiminin taleplerine mahkemeye giderek cevap verdi. Yönetimi dava etmesine misilleme olarak uluslararası öğrenci kabul sertifikasını kaybetmekle karşı karşıya kalan Harvard’ın rektörü, Trump yönetiminin federal fonları çekmesinin üniversiteye zarar vermekle kalmayıp Amerikan ekonomisinin itici gücü olan araştırma ve inovasyon yeteneklerine zarar vereceğini savundu.
Trump yönetimine karşı direnen bir tavır sergileyen Harvard’ın hem maddi hem de hukukçu insan gücü son derece yüksek olduğu için mahkemelerden olumlu sonuç alması şaşırtıcı olmayacak. Ancak federal hükümetin dünyanın her yerindeki konsolosluklara yabancı öğrenci vizesi mülakatlarını durdurmaları yönünde verdiği talimat, Amerikan üniversitelerine çok sert bir darbe anlamına geliyor. Harvard’ın toplam uluslararası öğrencilerinin oranı %27’ye tekabül ediyor. Büyük çoğunluğu öğrenim harçlarını indirimsiz veren bu grubun öğrenimlerine devam edememesi, Harvard gibi birçok üniversitenin gelirlerine kritik bir etki edecek. Uluslararası öğrenci kabulleri sadece elit üniversitelerin değil birçok küçük üniversitenin da ana gelir kaynaklarından birini teşkil ettiği için onların Harvard ve Columbia’dan da daha kötü etkilenmesi söz konusu. Yüzlerce üniversite vize alamayan yabancı öğrencilerin gelirlerinden mahrum kalacağı için Trump yönetimine lobi yapacaktır ve yönetim bu karardan kısmen de olsa dönebilir ancak özellikle Harvard gibi liberallerin kalesi gördükleri okullar için bu uygulamaya devam edebilirler.
Trump yönetiminin üniversitelere çeşitlilik politikalarından vazgeçme ve uluslararası öğrenci sayısını sınırlama yönündeki baskıları, beyaz muhafazakâr kesimlerin liberal ve ilerici gördükleri elit üniversiteleri daha ulusalcı bir çizgiye çekme çabası olarak okunabilir. Giderek esmerleşmesinden rahatsız oldukları Amerika’nın bu gidişini durdurmak için göçmenlik ve çeşitlilik gibi politikaları şekillendirmeye çalışan bu gruplar, şimdilerde liberallerin kalesi gördükleri üniversiteleri hedefe koymuş görünüyorlar. Üniversite kabullerinde ırk temelli kabul politikalarının beyazlara karşı ayrımcılık anlamına geldiğini savunan Trump yönetimi, üniversitelerle mücadelesinde hem müfredat içeriğine hem de hangi öğrencilerin ne şekilde kabul edileceğine müdahale etmeye çalışmaktan geri durmayacağını gösterdi. Harvard gibi maddi olanakları en güçlü üniversitelerin direnmesi nispeten mümkün ancak birçok diğer üniversite bu mücadeleye girmeyecektir bile. Bu da üniversitelerin giderek daha az uluslararası bir profile sahip olması sonucunu doğurarak Amerika’nın yüksek öğretimdeki dünya liderliği konumunun altını oyacaktır.


