Çerez Çeyiz Çeyrek Fonu Özgür Bayram Soylu
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Hayat pahalılığının geldiği nokta, bizi giderek tasarruf potansiyeli düşük ama ihtiyat davranışı yüksek bir gruba dönüştürüyor. Artık mesele tasarruf etmek istememek değil; edebileceğine dair inancını yitirmiş bir toplum haline geliyoruz. Faiz ve enflasyon ikilisinin yarattığı yapısal ekonomik kırılganlıklar, bireyleri yalnızca bütçesel değil, psikolojik olarak da yıpratıyor. 2025 yılı Mayıs ayında yayımlanan Areda Survey Sosyometre sonuçlarına göre, toplumun yalnızca %11,8’i önümüzdeki 12 ay içinde tasarruf yapabileceğini düşünürken, %34,5’i hiçbir şekilde tasarruf yapamayacağını belirtiyor.
Vatandaşın büyük çoğunluğunun tasarruf kapasitesinin düşük olduğunu; buna rağmen ekonomik belirsizliklere karşı hâlâ güçlü bir ihtiyat refleksini koruduğunu biliyoruz. Yani “kenarda bir şeyler olmalı” hissi hâlâ var, fakat artık o “kenarın” neresi olduğunu bile kestiremiyoruz.
Bugünkü ekonomik atmosferde, “önce bir şey kalsın ki biriktirelim” düşüncesi hâkim olduğu gerçeği bir kenara, faiz ağırlıklı mevcut klasik tasarruf modelleri birçok bireyi sistem dışında bırakıyor.
Fiyat dalgalanmalarının ortaya çıkardığı dramatik seviyeler eğitim masraflarından çeyiz sermeye kadar pek çok harcamayı finansmana mecbur bırakıyor. Bu noktada hayatın içinden “Çerez-Çeyiz-Çeyrek Fonu” inşa etmek akıllara geliyor.
Katılım finansmanı esaslı herkesin ödeme gücünce girebileceği bir model inşa ederek, tıpkı araç ve konutta olduğu gibi insanların günlük harcamalarından orta vadeli planlarına kadar pek çok ihtiyacı gidermek bugün çok daha fazla bir anlam taşıyor. Bu fon yalnızca tasarruf değil, bir anlamda gündelik hayatla finansal dayanıklılık arasında bir köprü kurma potansiyeli de taşıyor.
Aslında bu fon çeyrek takılan düğünleri, çeyiz dizilen odaları ve çerez eşliğinde yapılan muhabbetleri esas alıyor. Kültürel çağrışımı güçlü, dili sade, yöntemi ise yerel olan bu model, şekersiz çay yanında tartışılabilecek kadar anlaşılır ama biriktikçe toplumsal güven inşa edecek kadar güçlü bir öneri sunuyor.
Düşük gelirli bireylerin finansal sisteme dahil olmasını kolaylaştıran bu yapı, tasarrufu soyut bir idealle değil, çamaşır makinesi, bedelli askerlik ya da hac gibi somut ve anlamlı hedeflerle ilişkilendiriyor. Bu amaçla, “Evlilik Sandığı”, “Bedelli Hesabı”, “Hac Cüzdanı” gibi tematik mikro-katılım havuzları neden olmasın diye düşünüyor insan. Vatandaşı düzenli katkı sağladıkça kamu eş finansmanıyla da destekleyebilecek bu sistem kamu-vatandaş ilişkisini de pekiştirme fırsatı sunuyor. Dijital platformlar üzerinden küçük katkılarla sürekli katılım sağlanabilirken, günlük alışverişin %2’sini otomatik birikime yönlendiren uygulamalar veya dijital “altın günü” sistemleri gibi topluluk temelli çözümlerle sosyal güven de pekiştirilebilir. Uzun vadede bu birikimler, altına endeksli ya da gayrimenkul destekli araçlara dönüştürülerek yalnızca tüketimi değil üretkenliği de destekleyen sürdürülebilir bir modele evrilebilir. Aslında Çerez–Çeyiz–Çeyrek Fonu, düşük gelirli bireylerin tasarrufa erişimini kolaylaştırmak için tasarlanmış, kültürel uyumu yüksek, davranışsal temelli birikim modeli olarak inşa edilebilir.
Fonun temel gücü; herkesin katılabileceği kadar küçük ama anlamlı hedeflere yönelen bir yapıda olmasında yatıyor. Örneğin, bugün bir buzdolabı almak isteyen biri, haftalık belli bir miktar birikimle bu hedefe ulaşabilir gibi görünse de gerçek hayatta gelir düzensizliği, artan fiyatlar ve ani ihtiyaçlar nedeniyle bu düzeni sürdürmek kabul edelim ki kolay değil. Bu noktada fon, “biriktir-bitir-al” yaklaşımı yerine, mikro birikim ve faizsiz destek modellerini bir arada sunan hibrit bir sistem üzerinden gidebilir. Vatandaş, aylık yönetilebilir bir katkıyla birkaç ay boyunca birikim yapar; ardından katılım bankaları veya katılım finans kuruluşları bu birikimi teminat kabul ederek, faizsiz taksitli ürün alımına imkân tanıyabilir. Alternatif olarak, topluluk temelli “dijital altın günü” sistemleriyle bireyler sırayla ihtiyaçlarını karşılayabilir; böylece hem alım süreci hızlanır hem de sosyal dayanışma pekişmiş olur. Daha uzun vadeli hedeflerde -hac, dil eğitimi, araç alımı gibi- birikimler küçük ama düzenli tutulur, altına endeksli ya da faizsiz yatırım araçlarıyla korunabilir. Böylece “birikim yapmak” soyut bir ideal olmaktan çıkar, hayatın içinde küçük adımlarla büyüyen somut bir güven duygusuna dönüşür.
“Çerez-Çeyiz-Çeyrek Fonu”, yalnızca bir mikro-finansman modeli değil, toplumsal eşitsizlikle mücadelede kültürel hafızayı da devreye sokan, yerelden beslenen güçlü bir dayanışma aracını temsil ediyor.
Bu fon, “gelirim sınırlı ama niyetim güçlü” diyen bireyler için, tasarrufu sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir güçlenme ve sosyal aidiyet davranışı olarak tanımlıyor. Evlilik gibi sadece iki insanın değil, iki bütçenin de birleştiği süreçler… Bedelli askerlik gibi kısa sürede yüklü ödeme gerektiren karar anları… Hac gibi hem ruhsal hazırlık hem de ekonomik planlama isteyen uzun vadeli hedefler… Ya da eğitim gibi sürekliliği olan ama öngörülemeyen maliyetleriyle ailelerin belini büken süreçler. Bu tür dönemlerde, “tasarruf yap” demek kolay; asıl mesele, bu tasarrufun neyle, nasıl ve ne için yapılabileceğini gösterebilmektir. Fon tam da bu ihtiyaca küçük ama düzenli katkılarla, büyük ve anlamlı hedeflerin adım adım inşa edilmesi ile katkı sunuyor.
Küçük adımların bir araya geldiği, kültürel anlamda tanıdık ama yapısal olarak yenilikçi bir sistem sunuyor.
Paradan çok umudu, yalıtılmışlıktan çok dayanışmayı biriktiren bu model, bireyleri yalnız bırakmadan, onların hayatlarına doğrudan dokunarak, ekonomik kırılganlığa karşı toplumsal bir direnç üretmeyi hedefliyor.
Bizde yalnız yürürsen hızlı gidersin; birlikte yürürsen uzağa gidersin.


