Çıkmazdaki Fransa: Borç, siyasi tıkanıklık ve toplumsal öfke Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Cécile Durmaz / Gazeteci
François Bayrou, 8 Eylül’de hükümetinin kaderini Meclis’te oylatacak. Yaklaşık 44 milyar avroluk tasarruf planı üzerine hükümetinin sorumluluğunu üstlenen Başbakan, ileriye doğru bir kaçış yolunu seçti: tartışmalı bir bütçeyi bir “hakikat sınavı”na dönüştürmek. Ancak bu hakikat onun için yıkıcı olabilir.
KAYBETMEYE MAHKUM BİR HÜKÜMET
Muhalefet, kaderini hızla mühürledi. Radikal sol, komünistler, çevreciler ve Ulusal Birlik (RN) güvenoyu vermeyeceklerini açıkladı. Olası hakem konumundaki Sosyalist Parti de kararını verdi: Bayrou’yu desteklemeyecek. Böylece kaderi, Matignon’a gelişinden sadece sekiz ay sonra, neredeyse kesinleşmiş görünüyor.
Bayrou meseleyi dramatize ediyor: “Söz konusu olan benim kaderim değil, Fransa’nın kaderidir.” Ancak bu söylemi boşa yankılanıyor. Kamuoyu kemer sıkma önlemlerine karşı: emekli maaşlarının dondurulması, resmi tatillerin kaldırılması, “vergi beyaz yılı”. Le Parisien için Odoxa tarafından yapılan bir ankete göre, Fransızların yüzde 84’ü bu önlemlere karşı çıkıyor.
BAYROU’NUN MANEVRA ALANI SIFIR
Başbakan’ın beklenen düşüşü, esasen Fransa’yı 2024’teki fesihten bu yana içine hapseden siyasi çıkmazı ortaya koyuyor. Ulusal Meclis üç blok arasında bölünmüş durumda - sol, makronistler/merkez ve aşırı sağ - ve istikrarlı bir çoğunluk çıkmıyor. Michel Barnier üç ayda devrilmişti; Bayrou’nun da aynı akıbete uğraması an meselesi. 1958’de hükümetlerin sürekli değişimini önlemek için tasarlanan Beşinci Cumhuriyet’in kurumsal mekanizması, gözlerimizin önünde kilitleniyor.
Sosyalist kanatta dahi yardım eli yok; eski Cumhurbaşkanı François Hollande, yeniden sıradan bir milletvekili olarak, güven oyu vermeyeceğini duyurdu. Bayrou’nun “yöntemi”ni kınarken Emmanuel Macron’a, 8 Eylül’den hemen sonra “kompromis yapabilecek” yeni bir başbakan ataması çağrısında bulundu.
Bayrou “Müzakereye hazır” olduğunu söylese de muhalefeti eleştirerek kamuoyunu tanık göstermesi kendi çoğunluğunda bile şüphe uyandırıyor. Ulusal Meclis Başkanı Yaël Braun-Pivet de muhalefeti “tatile çıkmış” olarak nitelendiren bu “beceriksiz sözleri” kınadı. Solda ise radikallik baskın: Boyun Eğmeyen Fransa (LFI), erken cumhurbaşkanlığı seçimi talep ederek, “kopuş programı” taşımayan bir hükümete asla güven vermeyeceğini açıkladı. Kısacası Bayrou’nun manevra alanı, zaten sıfıra yakınken, artık tamamen yok olmuş durumda.
FRANSA’NIN AŞİL TOPUĞU: BORÇ
Krizin merkezinde yükselen kamu borcu bulunuyor; GSYH’nin yaklaşık yüzde 114’üne ulaştı. Euro bölgesinde Yunanistan ve İtalya’dan sonra üçüncü sırada. Bu, Fransa’yı piyasaların gözetimi alanına sokuyor. Tahvil faizleri yükseliyor, Paris borsası geriliyor ve Fransız imzası artık İtalya’ya yakın bir risk primiyle anılıyor. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde şöyle gözlemliyor; “Fransız imzası elbette saygı görüyor, ama bir risk primiyle birlikte. Ve Fransız borcu için ek maliyet arttı, şu anda İtalya’nın hemen altında. Bu, birkaç çeyrek önce böyle değildi.” Bu tablo karşısında François Bayrou, Fransa’yı 2010’daki Yunanistan’a benzeterek tehlikeyi dramatize etti. Ancak bu benzetme büyük ölçüde itiraz gördü.
Ekonomist Sylvain Bersinger, La Dépêche’e verdiği röportajda bu karşılaştırmayı “abartılı” buluyor. Yunanistan’ın kamu maliyesi çok daha kötü durumdaydı ve Atina büyük ölçüde dış tasarrufa bağımlıydı. Oysa Fransa hâlâ güçlü bir iç tasarruf tabanına güvenebiliyor. Ona göre bir temerrüt ihtimali gündemde değil ve IMF müdahalesi söz konusu değil. Asıl risk, orta vadede mali bozulmanın sürmesi ve daha sert ayarlamalara yol açması.
Bersinger özellikle şunu vurguluyor; “Özünde Fransa’nın sorunu her şeyden önce siyasi. Hangi hükümet olursa olsun, bir bütçeyi oylatacak çoğunluğu bulmak son derece zor. Gerçek tıkanıklık ekonomik değil, kurumsaldır.” Bu analiz, mevcut çıkmazın yalnızca bütçesel olmadığını, Beşinci Cumhuriyet’in işleyiş kapasitesini de sorguladığını gösteriyor.
SOKAKTAN GELEN TEHDİT
Piyasalar homurdanırken, sokak harekete geçiyor. 10 Eylül’den itibaren, birkaç parti tarafından desteklenen ve sosyal medyada yayılan bir genel grev çağrısı ülkeyi felç etmekle tehdit ediyor. Sendikalar, eylemin biçimi konusunda hâlâ tereddütlü, ancak 1 Eylül’deki konfederasyon toplantısı bu süreci tetikleyebilir.
Son yıllar, sokağın hâlâ belirleyici bir aktör olduğunu hatırlatıyor: 2018’de Sarı Yelekliler, 2023’te emeklilik reformuna karşı kitlesel seferberlik… Fransa kronik açıklarla yaşamaya alışık, ama gündelik hayata dokunan fedakârlıklara pek tahammül etmiyor.
MACRON SAHNEDE
Bu koşullarda Emmanuel Macron bir kez daha oyunun merkezinde. Çizgisini koruyarak, 2027’ye kadar görevini sürdüreceğini söylüyor. Ancak hareket alanı son derece dar. Yeni bir başbakan atayabilir, ama Meclis’te çoğunluk olmadan onun ömrü seleflerinden uzun olmayacaktır. Bazen dile getirilen teknik hükümet seçeneği yalnızca kısa vadeli bir pansuman olur, krizi çözmez. Fesih seçeneği ise en tehlikelisi. 2024’te yaşanan deneyim — yönetilemez bir Meclis doğuran fesih — hâlâ hafızalarda ve bu senaryoyu riskli, hatta intihara yakın kılıyor. Muhalefet ise ya fesih ya da doğrudan cumhurbaşkanının istifasını talep ediyor. Ancak Macron’un erken ayrılması bile hiçbir şeyi çözmeyecektir: siyasi ve toplumsal fay hatları yerli yerinde duruyor.
YAPISAL ÇIKMAZ
Bugünkü kriz kişilerin ötesinde. 1958’den bu yana fırtınalara direnmiş olan kurumsal sistemin sınırlarını gözler önüne seriyor. Bugün Beşinci Cumhuriyet, ne istikrarlı bir çoğunluk üretebiliyor ne de borç ve toplumsal öfke baskısına cevap verebiliyor.
Avrupa işleri ve diplomasisi konusunda uzmanlaşmış haber sitesi Politico, Emmanuel Macron’un istifası ihtimalinin Avrupa’da siyasi ve diplomatik bir deprem yaratacağını, ancak Fransa’daki kurumsal çıkmazı hiçbir şekilde çözmeyeceğini vurguluyor. Elysee’ye gelecek herhangi bir halef de aynı fay hatlarına çarpacaktır.
Sonuçta asıl soru artık “Bayrou düşecek mi?” değil. Asıl soru şu: Fransa, kurumlarını ve toplumsal sözleşmesini yeniden icat etmeden hâlâ yönetilebilir mi?


