Çin’in Hindistan ile dolaylı savaşı Düşünce Günlüğü Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bülent Tokgöz / Yazar
Hint turistleri hedef alan ve 26 kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırının akabinde Hindistan’ın saldırıdan Pakistan’ı sorumlu tutması sonucu artan gerilim 7 Mayıs’ta Yeni Delhi’nin başlattığı Sindoor Operasyonu’yla hızla tırmanan bir savaşa dönüştü. Her iki tarafın İHA’lar, füzeler ve savaş uçaklarıyla gerçekleştirdiği askerî manevralar sadece dört gün sürdü ve taraflar beklenmedik bir hızla ateşkes masasına oturdu. Elbette ki her ikisi de kendi zaferini ilan ederek... Gelgelelim savaşın bir kazananı olmuş idiyse, bu -ortak görüşe göre- Çin savunma sanayisinden başkası değildi.
Savaş yeni başlamıştı ki Pakistan ordusu Hindistan Hava Kuvvetleri’ne ait 5 savaş uçağını düşürdüklerini duyurdu. Hint tarafı bu haberleri ne teyit ne de inkâr ederken birtakım Fransız ve Amerikalı kaynaklar iddiayı güçlendiren tespitlerde bulundu. En güçlü kanıtlar ise Pakistan ordusu tarafından bir basın brifingiyle ortaya kondu. Brifingde bu savaşın neredeyse tüm adımları yeniden canlandırılarak sergilendi.
KÜRESEL SİLAH TİCARETİNDE DALGA ETKİSİ GÖSTERECEK
Buna göre 7 Mayıs gecesi asrın en büyük hava muharebesi gerçekleşmiş ve Keşmir yaylalarından Thar Çölü’ne değin 750 km boyunca 130 uçak bir saat savaşa tutuşmuştu. Brifingde tüm bu manevraların koordinatları, radar verileri, Hint pilotların konuşmaları yer alıyordu. Hint uçaklarının sayısı kademeli olarak 72’ye kadar çıkmıştı yani sayısal üstünlük onlardan yanaydı. Filodakilerin 14’ü Fransız yapımı Rafale uçaklarıydı ki Pakistan pilotlarının baş hedefi bunları düşürmekti. Nitekim iddiaya göre bunlardan 3 tanesini havadan havaya füzelerle vurarak düşürmeyi başarmışlardı.
Hadisenin kahramanı Çin yapımı J-10 jeti ve onun uzun menzilli hava-hava füzesi olan PL-15’ti. Çin’in en gelişmiş füze sistemlerinden biri olan PL-15, darbeli katı yakıtlı roket motoru sayesinde Hint uçaklarının kullandığı Mach 5’in üstünde hızlara erişebiliyor ve görünüşe bakılırsa elektronik vasıfları itibarıyla da daha yüksek isabet oranına sahip. J-10 da PL-15 de bir muharebede ilk kez kullanıldı ve Çin platformlarının kabiliyetleri için ciddi bir test fırsatı sundu.
Pekin konuyla ilgili resmî bir açıklamada bulunmasa da Çin sosyal medyası zafer sarhoşluğuna kapıldı. J-10 üreticisi Çinli Avic Chengdu Aircraft şirketinin hisseleri Keşmir semalarındaki sıcak çatışmaların ardından o hafta içinde yüzde 40’a yükseldi. Çin jetlerinin ve füzelerinin performansı Batı başkentlerinde dikkatle analiz edildi. Çünkü küresel silah ticaretinde bunun dalga etkisi göstereceği muhakkaktı.
Dünyanın en büyük silah ihracatçısı olan ABD ( yüzde 43) açık ara önde ve ikinci sıradaki Fransa’nın payından 4 kat fazla. Sonra Rusya geliyor ve Çin dördüncü sırada. Çin silah sistemlerinin açıkçası pek de iyi bir şöhreti yoktu. Düşük kaliteleri ve teknik sıkıntıları sebebiyle sıklıkla eleştiri konusu ediliyordu. Başlıca alıcıları da Myanmar ve bilhassa Pakistan’dı.
DEMİR KARDEŞ
Soğuk Savaş döneminde de Çin, Pakistan’ın tedarikçisiydi fakat hassaten küresel altyapı projesi olan Kuşak ve Yol Girişimi’nin en önemli katılımcısı olduktan sonra Pakistan’ın Çin nezdindeki konumu daha bir önem kazandı. 2000’lerin başlarında Pakistan’ın ithal ettiği silahların üçte biri Çin menşeliyken önemli bir dönüşüm yaşandı: ABD’nin Çin’i dengeleme adına Hindistan’a kur yapması ve Taliban sebebiyle İslamabad’a hasmane davranması üzerine Pakistan cephaneliğini daha fazla Çin silahıyla doldurma kararı aldı.
Bir başka deyişle ABD’nin bıraktığı boşluğu Çin hızlı ve başarılı biçimde doldurdu. Bunda bir diğer etken ise Himalayalar boyunca Hindistan’la yaşadığı müzmin sınır meselesinin git gide çatışmalı bir hâle gelmesiydi. 2020’de 20 Hint askerinin ve bilinmeyen sayıda Çin askerinin öldüğü sınır çatışmasından sonra Çin Hindistan’la savaşını Pakistan eliyle vermede karar kıldı ve ilişkiler ivmelendi.
Pekin böylece “demir kardeş” diye tanımladığı Pakistan’ın silah stokunun yüzde 80’inden fazlasını karşılar oldu. Bir başka anlatımla 2019-2024 yılları arasında Çin’in askeri ihracatının yüzde 63’ü Pakistan’a yönelikti ve bu da İslamabad’ı Pekin’in en büyük savunma ortağı yapıyordu. Pakistan’ın kendi yaptığı silahlarda da Çinli firmaların katılımı üst düzeyde; Çin teknolojisi ve uzmanlığı bu oranların dışında da Pakistan savunmasının belkemiğini oluşturuyor.
Pekin’in İslamabad’a verdiği destek, yapay zekânın daha fazla devreye girmesiyle taktik dengeyi değiştiren bir mahiyet kazandı. Çin sadece donatmakla kalmayıp muharebe simülasyonları ve mürettebat değiştirme tatbikatlarıyla da ilişkileri iyice karmaşıklaştırıp boyutlandırdı. Pakistan’la ortak deniz, hava ve kara tatbikatlarıyla aslında kendi bölgesel ve küresel caydırıcılığını şekillendirme çabası içinde.
İKİ CEPHELİ SAVAŞ DURUMU
Şöyle de demek mümkün: ABD’nin Güney Asya’daki vekilleri aracılığıyla yürüttüğü dolaylı çatışmaya Çin Pakistan üzerinden cevap veriyor. Dolayısıyla Pakistan-Hindistan savaşı, dar kapsamlı bir ihtilafın ötesinde silah sistemlerinin sınanıp rekabet ettiği, küresel nüfuz ve prestij için hayatî bir saha laboratuvarı işlevi görüyor.
Laboratuvar sonuçları Hindistan için olduğu kadar ABD ve onun Pasifik’teki müttefikleri için epeyce iç karartıcı. Çin’in askerî teknolojilerinin gelişimi en çok Tayvan meselesi cihetinden önem taşıyor. Her ne kadar Hindistan Amerikan teknolojisiyle savaşmış değilse de Tayvan cephesinde askerî dengelerin gözden geçirilmeye başlandığı muhakkak. Nitekim kırk yıldan uzun bir süredir büyük bir savaşa girmemiş olan Çin, yememiş içmemiş, silahlı kuvvetlerini modernize etmek ve sofistike silahlarla donatmak için didinmişe benziyor.
Bundan şu an için en çok mustarip olan Yeni Delhi. Çünkü hava yoluyla yaptıkları her türlü manevra Pakistan’a konuşlu Çin radarları tarafından anında görüntüleniyor. Artık karşısında sadece Pakistan yok. İki cepheli savaş durumuna göre hesaplama yapmak zorunda hissediyor kendisini, bu da yükünü artırıyor. Çin’e alternatif bir dünya atölyesi olmak için sarf edebileceği pek çok rupiyi şimdi savunma sanayi yatırımlarında harcamak zorunda. Açığı kapatması ise şayet mümkünse bile çok pahalıya mal olacak.
Asya’nın yükseldiği ve güç dengesinin batıdan doğuya kaydığı 21. asırda tarih yeniden yazılıyor ve 7 Mayıs şimdiden bir dönüm noktası oldu bile…


