Delirtici sorular Mehmet Şeker
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Belediye başkan yardımcısının, işyerini büyütmek için inşaat izni isteyen bir iş adamına söylediği: “İzni alabilmen için komisyon vermen gerek”
Kibar adam tabii, açıkça rüşvet demeyi kendine yakıştıramamış, komisyon diyor.
İlgili kişi “Ne komisyonu? Ortak mıyız? Bizim şirketin hissedarı mısın? Bu işler zaten senin görevin değil mi?” diye sormuyor.
Başını eğip dışarı çıkınca, doğrudan polise ve savcılığa giderek durumu anlatıyor.
Onlar da “Oltayı atalım, bakalım gelecek mi?” diyerek “komisyon” isimli rüşveti götürmesini söylüyorlar.
Adam paketi alıp gidiyor. “İstediğin para baklava kutusunda. Tam 110 bin yuro.”
Oltanın ucundaki yem, bütün balıklara cazip gelir. Fakat bu şekilde alenen telaffuz edilmesi balığın hoşuna gitmiyor. Duyulmasından endişe ettiğini anlıyoruz.
“Ula ne edisen? Yerin kulağı var gurban!” anlamına gelecek şu sözü söylüyor:
“Tamam fazla konuşma, aldım. İşini halledeceğiz. Şuraya bırak.”
Sonrası malûm. Kameralar önünde paketi açması istenince, elleri titreyerek beceriksizce kenar bantlarını kesip baklava kutusundaki paraları büyük bir şaşkınlıkla ortaya çıkarıyor.
*
Delirtecek cinsten sorular geliyor insanın aklına.
Bu gördüğümüz tek örnek mi? Başka yok mu? Bugüne kadar işyerini büyütmek veya yeni inşaat yapmak için kaç kişi inşaat izni almak istedi? Bugüne kadar kaç kişi baklava kutusu içinde komisyon getirdi?
Verilen izinlerin karşılığında alınan komisyonlar nerelere gitti?
Anlaşıldığına göre alınan komisyonların izini kapatma gayretiyle paravan şirketler, spor kulüpleri kullanılmış. Sahte faturalar düzenlenmiş.
Orta halli bir ilçede, paravanlar üzerinden 800 milyonluk işlem yapıldığına dair bilgi var ama bu ne kadar zamana yayılmış? Söz konusu miktar, TL mi yoksa döviz cinsinden mi?
Görevini komisyon almadan yapan kalmadı mı? Önüne gelen evrakı imzalamak için bazı şartlar koşmak, sıradan hâle mi geldi?
Helal nedir, haram nedir? Usul nedir, süzlük nedir? Yol nedir, suzluk nedir? İmza yetkisi bulunan o kişiler, bunlardan habersiz midir?
Alınan o komisyonlar, çoluk çocuğunun boğazından nasıl geçti, geçiyor, geçecek?
Hesap gününe de mi inanmaz bunlar?
SİLAH BIRAKMA VE SONRASI
Terör örgütü kendini feshetti. Sıra geldi silah bırakmaya. Merak edilen, o işin nasıl olacağıydı. Onu da gördük. Merak edenler için ayrıntı verebiliriz.
Elbette en başta niyet gelir. Her biri “Niyet ettim vatan millet hayrı için silah bırakmaya” diyecek, silahını bırakacak, kaydı kuydu yapılacak. Sonrası ise merak konusu.
Silahını teslim eden teröristlerin durumu ne şekilde yürüyecek?
Emekli mi olacaklar? Terörden emeklilik mümkün mü? Örgüt, zamanında primlerini düzgün yatırmış mıdır? Yaşa takılacaklar mı?
Hayata nasıl adapte edilecekler?
Sicili araştırıldıktan sonra uygun olanlar bir işe mi yerleştirilecek?
Evkafta memur, demiryollarında kondüktör, havayollarında hostes, hastanede hemşire, sanayide çırak…
Zor iş zor. Fakat bu ülke bunu da aşar, geride bırakır, yoluna bakar.
MANGALINIZ BATSIN
Orman içinde tabelalar yerleştirilmiş: “Yerde ateş yakmak yasaktır.”
İlle ateş yakıp mangal yapacaksanız, toprakta yakmayın. Ayaklı mangal kullanın demek istiyor.
Fakat manzara çok kötü. Her yerde ateş yakılmış. Adım başı toprak üstünde kömürler kalmış. Birileri gelmiş, ateş yakmışlar, mangal yapmışlar, nasılsa söndürmeyi başarıp çekip gitmişler.
O sönük kömürler, orman idaresi tarafından konulan yasağı kimsenin umursamadığını gösteriyor. Mangal yapmak isteyenlerde “Biz de yakabiliriz” düşüncesi uyandırıyor olabilir.
Esasen yalnızca yerde ateş yakılmasına yasak getirmek yetmiyor.
Ateş yakmayı bütünüyle durdurmak gerekir.
Ne kadar ceza verileceği belirtilmeli.
Orada bırakılmayıp yükselen her dumanın peşine düşülmeli.


