Dergâh koleksiyonunun çoğunu Türkçe eserler oluşturuyor Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
13. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya gelen Hacı Bektâş-ı Velî, hoşgörü, eşitlik, adalet anlayışını merkezine alan bir gönül insanı, bir mutasavvıf, bir öğretmen. Bektâşilik geleneğinin pîri olarak yalnızca dini ve tasavvufi alanda değil, aynı zamanda sosyal barışın ve kültürel kaynaşmanın tesisinde önemli bir rol üstleniyor. Bugün Balkanlar’dan Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar izlerini sürebildiğimiz manevi mirası; sözlü gelenekten, yazılı kültürel, ilim meclislerinden edebiyat dünyasına kadar geniş bir alanda yaşamaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Hacı Bektâş-ı Velî’nin Hakk’a yürüyüşünün 754. yıl dönümünde
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nın (TÜYEK) resmi internet sitesi üzerinden erişime açılan “Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı Yazma Eser Koleksiyonu”, işte bu mirasın yazma eserler aracılığıyla günümüze ulaşmış en önemli tanıklarından. 1925 yılındaki tekne ve zaviyelerin kapatılmasıyla bu dönemde tekkeler içerisinde bulunan eser ve eşyaların farklı yerlere nakledilmiş olduğu biliniyor. Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’ndaki kitaplar da Ankara Umum Kütüphanesi’ne nakledilmiş. Ancak bu süreçte bazı eserlerin satılmış ve bazılarında zarar görmüş olabileceğini düşünüyor. Daha sonra Konya’da Mevlânâ Dergâhı’nın müzeye çevrilmesi ve oraya gösterilen ilgi, alakanın neticesinde Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’nın da müzeye döndürülmesi gündeme geliyor. 1960 yılında bu dönüşüm gerçekleşiyor. Dönüşüm sonrasında koleksiyon, Ankara Umum Kütüphanesi’nden asıl yerine, dergâha naklediliyor. 2005 yılında ise bu eserlerin daha uygun şartlarda muhafaza edilip koruma altına alınması ve dijital ortama aktarılması için TÜYEK Konya Yazma Eserler Bölge Müdürlüğü harekete geçiyor. Koleksiyon aynı yıl TÜYEK Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü Bekir Şahin’in girişimleriyle kurum envanterine kazandırılıyor.
Yüzde altmışı tasavvufi metin
Koleksiyonda yer alan eserlerin kataloğu ilk olarak Faruk Ağırkan tarafından uzmanlık tezi olarak hazırlanmış. TÜYEK katalog birimi de Ağırkan’ın tezinden de istifade ederek koleksiyonu standart usulde kataloglayarak hizmete sunuyor. Koleksiyonda 289 el yazması, 1 adet matbu olmak üzere 290 cilt bulunuyor. Bu ciltler içerisinde de toplam 465 eser yer alıyor. Eserlerin dil dağılımı ise TÜYEK’in diğer koleksiyonlarına göre farklılık gösteriyor. Bu koleksiyonda yer alan eserlerin 295’i Türkçe, 110 Arapça, 56 Farsça, 3 tanesi Arnavut alfabesi ile yazılmış. Bir adet de Kürtçe eser bulunuyor. Bir dergâh koleksiyonu olması hasebiyle koleksiyonun yüzde altmışı tasavvufi metinlerden oluşuyor. Bektâşilik geleneğini, ruhunu yansıtan öğretiler, tarikat adabı, irfani sohbetler ve manevi yolculuklara dair betimlemelerinin yer aldığı eserler koleksiyonda yer alıyor. İçerik bakımından sıraladığımızda koleksiyonda; 159 tasavvufi metin, 93 edebi eser, 15 cilt tam Kur’an-ı Kerim ve 43 cilt Kur’an-ı Kerim cüz’ü yer alıyor. Bununla birlikte Türkçe şehir mecmuaları, ahlak kitapları, Kur’an ilimleri, İran edebiyatı ve farklı edebiyat türlerinde kaleme alınmış eserler de koleksiyonda önemli bir yer tutuyor.
Bektâşiliğe dair birincil kaynaklar
Alevi-Bektâşi tarihi, kültürü, fikriyatı, edebiyat ve toplumsal yapısının hem özgün belgelerini hem de tarihi değişim süreçlerini ortaya koyan temel kaynakları ihtiva etmesiyle tarihi bir öneme sahip olan koleksiyon, Bektâşilik üzerine yapılacak yeni çalışmalara zemin açıyor. Koleksiyon, Bektâşiliğin kurucusu Hacı Bektâş-ı Velî, kurumsallaştırıcısı Balım Sultan ve büyük şairleri Kaygusuz Abdal ile Viranî Baba gibi temel figürlerin eserlerini barındıran birincil kaynak olarak da önem arz ediyor. Koleksiyonun temel eserlerinden biri olarak “Makâlât” Hacı Bektâş-ı Velî’ye atfedilen en önemli eser olarak dikkat çekiyor. Koleksiyonda eserin çok sayıda nüshası bulunuyor. Ayrıca Hacı Bektâş-ı Velî’nin hayatını ve kerâmetlerini anlatan menkıbe türündeki “Velâyet-nâme”nin de 17. ve 18. yüzyıllara ait önemli nüshaları mevcut. Bektâşilikle ilgili eserlerin çoğunluğunu “mecmûa-i Eş’âr” yani “cönk” olarak isimlendirilen edebi eserler oluşturuyor. Bu şekilde tamamı bektaşilikle ilgili ozanların, şairlerin nefesleri, şiirlerinden oluşan 26 adet bağımsız cilt bulunuyor. Bu sayıyı 15 cilt ile “Erka-nâme-i Bektâşiye” ve 6 cilt ile “Makâlât” takip ediyor. Ayrıca Fuzuli’ye ait 11 eser, Mevlânâ’nın “Mesnevî-i Ma’nevî” adlı eserinin 3 nüshası ve İbrahim Hakkı Erzurumî’nin “Marifetnâme” adlı eserinin tezhip ve bol miktarda şekil ve çizimlerin yer aldığı 1234/1819 tarihli nüshası da koleksiyonda mevcut ve dikkat çeken eserler arasında.
Asıl çalışmalar şimdi başlayacak
TÜYEK Konya Yazma Eserler Bölge Müdürü Bekir Şahin, yaklaşık yirmi yıl önce bu kitapları görmek üzere Hacı Bektâş-ı Velî’nin huzurunda vardıklarını ve tabir-i caizse destur aldıklarını anlatıyor. O günkü şartlarda kitapların bakım ve onarıma ihtiyacı olduğunu ifade eden Şahin, “Tabii bu eserler yorgun eserlerdi. Çünkü tekkeler kapandığında kitapların bir kısmı Ankara’ya Milli Kütüphane’ye gönderilmiş. İlk yaptığımız iş kitapları karantinaya almak oldu. Eserler tek tek incelendi. Kapaklar, dikişler, sayfalar kayıt altına alındı. Yumuşak uçlu fırçalarla temizlik yapıldı. Biyolojik risk taşıyan eserler kontrollü soğuk dondurucularda işlemlerden geçti. Ardından iklimlendirilmiş depolara yerleştirildi ve kısa sürede tamamı dijitalleştirildi” diyerek titizlikle yürüttükleri çalışmayı anlatıyor. Bu önemli koleksiyon Konya’ya geleli belki yirmi yıl olduğu halde hâlen etkili bir çalışma olmamasının üzücü olduğuna dikkat çeken Şahin, “Bugüne kadar koleksiyona dair Abdülbaki Gölpınarlı ve Mahmud Esad Coşan haricinde ciddi bir çalışma yapılmadı. Geçmişte bunu Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’nde de görmüştük. Dijital erişime açılınca ardı arkasına makaleler ve tezler üretilmeye başlandı. Bundan sonra genç arkadaşlarımız Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı Koleksiyonu’nu didik didik inceleyecekler” diyor. Geçmişte yazma eser kütüphanelerimizin hep yabancılar tarafından doldurulduğunu da hatırlatan Şahin, “Şükürler olsun şimdi bizim gençlerimiz bunları araştırmaya başladı. Biz de diyoruz ki: ‘Bir kütüphane kapısı açmak, bir bin karanlık sokağı aydınlatmaktır. Bir kitabı kurtarmak, bir medeniyeti yeniden diriltmektir.’ Biz bugün ilimde dirildik, irfanla iri olduk, kardeşlikle bir olduk. Hacı Bektâş-ı Velî’nin öğretileri, farklı inançları, aynı sofralarda farklı renkleri aynı bayrak altında, farklı gönülleri de aynı sevgide buluşturmuştur. Bugün burada ilimle, irfanla, kardeşlikle, bir arada olmanın mutluluğu içerisindeyiz” şeklinde konuşuyor.


