Dilek İmamoğlu İddianame ne yazılacak? sorusuna gelen yanıtı açıkladı
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
CHP’li belediyelere yönelik siyasi operasyonların mağdurları tarafından kurulan Aile Dayanışma Ağı, Saraçhane Parkı’nda ikinci buluşmasını düzenledi. Etkinlikte, İBB Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu ile İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökce’nin eşi Filiz Kahveci Gökce, eski CHP Vekili Aykut Erdoğdu'nun eşi Tuba Torun Erdoğdu ve Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Rızacan Özdemir'in eşi Özge Özdemir konuştu.
Dilek İmamoğlu, Saraçhane’nin yalnızca yakınları özgürlüklerinden mahrum bırakılan ailelerin değil, tüm Türkiye’nin adalet arayışının sembolü olduğunu belirtti.
“Burası adaletsizliğe karşı, adaletsizliğe uğrayan herkese açık bir dayanışma noktasıdır. Hukuksuzluklara karşı kamu vicdanının sesidir” diyen İmamoğlu, acı ve umudu bir arada yaşadıklarını söyledi.
"SUSMAYACAĞIZ"“Bizler dört duvar arasında sevdiklerinden ayrı günler ve aylar geçirenlerin sesi olmak zorundayız” diyen İmamoğlu, çocuklarının sevincini, annelerin özlemini, hastaların çaresizliğini dile getirmek için burada olduklarını vurguladı. Dilek İmamoğlu şunları ifade etti:
“Çünkü bu ülkede ne yazık ki adalet suskun. Ama biz susmayacağız. Haksızlığa uğrayan herkesin sesi duyulana kadar bu adalet nöbetini sürdüreceğiz. Bu nöbet yalnızca ailelerin değil, adalet bekleyen bir milletin nöbeti olacak”"NE İDDİANME VAR NE DE NE ZAMAN HAZIRLANACAĞINA BİLGİ"Dilek İmamoğlu, 30 Ekim 2024’ten bu yana belediye başkanları, bürokratlar, siyasetçiler ve belediye emekçilerine yönelik siyasi operasyonlar ile tutuklandığını söyleyip, “Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanmasının üzerinden 140 gün geçti. Ortada ne bir iddianame var, ne de ne zaman hazırlanacağına dair bir bilgi.Suçumuz ne diye sorulduğunda iddianameyi daha yazmadık diyorlar. Ne zaman yazacaksınız sorusuna ise belli değil yanıtını veriyorlar.” ifadelerini kullandı.
Eşinin diplomasının siyasi baskılarla iptal edildiğini hatırlatan İmamoğlu, “Bir yanda hakkıyla alınan diplomalar iptal edilirken, diğer yanda sahte diplomalar, ehliyetler, unvanlar dağıtılıyor. Bu adaletsizlik, ülkesinin geleceğini önemseyen herkesin vicdanında derin yaralar açıyor. Bu eşitsizlik ortamında toplumsal huzuru sağlamak mümkün değildir.Birlikteyiz, güçlüyüz ve mutlaka kazanacağız” dedi.
GÖKCE: AKLIMIZA İDDİANAME BİLE YOKKEN SUÇ ÖRGÜTÜ İLAN EDİLEN...Filiz Kahveci Gökce, aylardır büyük bir ıstırap içinde yaşamaya çalıştıklarını anlatarak sözlerine başladı. Tutuklamaların yaşandığı 30 Ekim, 17 Ocak, 11 Şubat, 3 Mart gibi tarihleri tek tek anan Gökce, “Bu tarihler yalnızca takvimden bir gün değil; ailelerimiz için acı, ülkemiz demokrasisi için kara günler” dedi.
“Ortada hâlâ iddianameler yok, sevdiklerimiz yargılanmıyor. Tutukluluk, tedbir olmaktan çıkıp cezaya dönüştü” diyen Gökce, avukatların dosyalara erişiminin engellendiğini, baskı gördüğünü, hatta tutuklandığını söyledi.
Bazı medya organlarının “haysiyet cellatlığı” yaptığını belirten Gökce, “Hakkında iddianame bile olmayan sevdiklerimizin sesi, görüntüsü, işi, aşı yasaklanıyor” dedi.
Organize suç ve sahtecilik iddialarına da değinen Gökce, “Bir sabah uyanıp ülkenin resmi kurumlarının dijital altyapısında organize suç şebekelerinin cirit attığını görüyoruz. Ama bu sahtekarlar yargılanmıyor. Aklımıza, daha iddianame bile yokken suç örgütü mensubu ilan edilen sevdiklerimiz geliyor” ifadelerini kullandı.
Saraçhane’de ve ülke genelinde anayasal haklarını kullanarak hukuksuzluklara karşı çıkan gençlerin baskı, şiddet ve tutuklamalarla karşı karşıya kaldığını belirten Gökce, halen Saraçhane eylemleri nedeniyle cezaevinde bulunan gençlerin isimlerini okuyup, özgürlük talebinde bulundu:
13 GENÇ HALA TUTUKLU"Yaşanan hukuksuzluklara karşı anayasal haklarını kullanarak itiraz eden, sözünü büyüten, sesimize ses olan ve bu hakkını kullanırken Saraçhane'de ve ülkenin dört bir yanında baskı ve şiddete maruz kalan, tutuklanıp aylarca haksız ve hukuksuzca tutsak edilen, yurtlarından, burslarından edilen gençlerimiz var. Bir kısmı bugün aramızda olan 301 gencimize yaşatılan zulümden sonra hala tutuklu bulunan gençlerimiz Hatice Kübra Üstün, Irmak Gülbaz, Ahmet Fatih Demir, Zeynel Yıldırım, Abdurrahman Şanda, Civar Ozan Erkorkmaz, Büşra Ürgen, Ahmet Bulut, Ata Bulut Bostan, Emircan Yılmaz, Göksü Kökoğlu, Ali Yıldırım, Ahmet Yılmaz için özgürlük talep ediyoruz."Etkinlikte konuşan eski CHP milletvekili Aykut Erdoğdu’nun eşi Tuba Torun ise eşine yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu söyledi. Torun, şunları dile getirdi:
Büyükçekmece Belediye Başkan Yardımcısı Rızacan Özdemir'in eşi Özge Özdemir de şunları ifade etti:
"Sözlerime, yargılanmaktan korkmuyoruz. Adalet istiyoruz, diyerek başlamak istiyorum. Ben bugün burada yalnızca bir eş olarak değil, bir anne, bir kadın ve bu ülkenin onurlu bir yurttaşı olarak konuşuyorum.Eşimle aynı üniversitede, aynı sınıfta tanıştık. Aynı sıraları, aynı hayalleri, aynı mücadeleleri paylaştık. Rızacan daha o yıllarda bile dur durak bilmeyen bir enerjiyle insanların hayatına dokunmaya çalışan biriydi. Yardım etmek, elinden geleni yapmak, adaleti savunmak onun için tercihen bir yaşam biçimiydi.İçinde bu adalet duygusu, bu bitmek bilmeyen gayret onu bugünlere taşıdı. Ama ne acıdır ki bugün tam da o değerleri savunduğu için özgürlüğünden yoksun bırakıldı.31 Mayıs sabahı saat 05:00'te hiç susmayan bir zil sesine uyandık. O an içimizdeki tek kaygı 4 yaşındaki oğlumuzun uyanmamasıydı. Babasıyla uyanmak yerine, babasının elleri kelepçeli şekilde evden götürüldüğünü görseydi, bunun izlerini ömür boyu taşıyabilirdi.O sabah yalnızca bir baba değil, bir çocuğun güven duygusu da alındı evimizden. Biz bu süreçte oğlumuzun psikolojisini korumaya, babasına duyduğu özlemi hafifletmeye çalışıyoruz. Ama şunu çok iyi biliyoruz. Ne babasının çocuğuyla geçiremediği zamanları ne de bir çocuğun babasının elinden tutulmasını beklediği o anları bu dünyada hiçbir güç telafi edemez.Ancak biz bu sürece yalnızca bir aile trajedisi olarak da görmüyoruz. Bu mesele sadece bizim meselemiz değil. Bu, bir ülkenin hukukla, vicdanla, devletle kurduğu bağın meselesidir. Biz yargılanmaktan korkmuyoruz. Kimseden af da dilemiyoruz. Sadece adil, bağımsız, tarafsız bir yargılanma talep ediyoruz. Bu bizim hakkımız, herkesin hakkı.Ne yazık ki bugün Türkiye'de adaletin terazisi şaşmış durumda. Aynı dosyada yer alan birçok kişi serbest bırakılmışken, eşim hala tutukluysa ortada artık bir yargılanmadan çok bir cezalandırma süreci vardır.Bu ülke büyük bir devlet geleneğine sahiptir. Yargı siyasetin değil, hukukun aracıdır. Hakimler ve savcılar kararlarını dosyada kimin olduğuna göre değil, delillere göre vermelidir. Bugün buradan hem bir eş, hem bir anne, hem de bu ülkeye inanan bir yurttaş olarak açıkça çağrıda bulunuyorum: Hak ihlalleri son bulsun!Yargı üzerindeki açık ya da örtülü tüm siyasi baskılar kalksın. Kararlar talimatla değil, vicdanla verilsin. Adalet bu ülkenin tüm çocuklarına umut verecek kadar güçlü ve tarafsız olsun. Bu çağrı yalnızca benim değil, adaletin bir gün hepimize lazım olacağını bilen herkesin çağrısıdır. Ve biz bu çağrıyı asla geri çekmeyeceğiz. "

