Dilek İmamoğlu ndan iddianame isyanı! Hep birlikte, toplumsal bir çöküşe sürükleniyoruz
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
23 Mart'tan bu yana Silivri'de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında 100 günü aşkın süredir iddianame hazırlanmadı. İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, İBB tutukluluların hakkında iddianamenin hala hazırlanmamış olmasına isyan etti.
Yeni tutuklamalarla birlikte hukuksuzluğun derinleştiğini ifade eden İmamoğlu, "Unutulmamalıdır ki; geciken adalet, yargılama olmadan yapılan cezalandırmalar yalnızca içerideki insanlara değil — onların çocuklarına, ailelerine ve toplumun adalete olan inancına da zarar veriyor. Hep birlikte, toplumsal bir çöküşe sürükleniyoruz" dedi.
İMAMOĞLU HAKKINDA 102 GÜNDÜR İDDİANAME HAZIRLANMADICHP'nin Cumhurbaşkanı adayı ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile belediye başkanları ve bürokratlar yüz günü aşkın süredir tutuklu bulunuyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında yapılan onlarca aramada herhangi bir suç teşkil edecek delil bulunamazken, tutuklular hakkında henüz bir iddianame de hazırlanmış değil.

23 Mart'tan bu yana Silivri'deki Marmara Cezaevi'nde tutuklu olan Ekrem İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu sosyal medya hesabından isyan etti.
Adalet Bakanlığı'nı etiketlediği gönderide, "Hukukun üstünlüğü, yalnızca mahkeme salonlarında değil; evde, okulda, yaşamımızın her alanında, vicdanlarda hayat bulur." diyen Dilek İmamoğlu paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
"Ülkece, adalet duygumuzun her geçen gün daha fazla örselendiği, vicdanlarımızın sınandığı bir dönemden geçiyoruz. Eşim Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşları başta olmak üzere, tutuksuz yargılanması gereken pek çok insan, 100 günü aşkın süredir iddianame bile olmadan hukuki belirsizliğe terk edilmiş durumda. Anayasal haklarını kullandıkları için tutuklanan, özgürlüklerinden mahrum bırakılan, sevdiklerinden koparılan gençler ve yurttaşlar var. Yeni gözaltılar ve tutuklamalarla birlikte, hukukun evrensel ilkelerinden uzaklaşan uygulamaların yaygınlaştığına üzülerek tanıklık ediyoruz.
Unutulmamalıdır ki; geciken adalet, yargılama olmadan yapılan cezalandırmalar yalnızca içerideki insanlara değil — onların çocuklarına, ailelerine ve toplumun adalete olan inancına da zarar veriyor. Hep birlikte, toplumsal bir çöküşe sürükleniyoruz: vicdan sarsılıyor, güven eriyor, umut kırılıyor. Adalet; gecikmeden, taraf gözetilmeden işletildiğinde toplumda güven yeniden filizlenir. Hukukun üstünlüğü, yalnızca mahkeme salonlarında değil; evde, okulda, yaşamımızın her alanında, vicdanlarda hayat bulur.
İnanıyorum ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin köklü kurumları ve ülkemizin geleceğini dert edinen milyonlar, adaletin ve umudun yeniden yeşermesi için omuz omuza duracak; bu karanlık dönemi birlikte aydınlığa taşıyacaktır."



