Dindarlık dijital dünyada değişime uğradı Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Elif Büşra Aygün İstanbul Üniversitesi İngilizce İlahiyat fakültesinden mezun olduktan sonra Din Sosyolojisi alanında yüksek lisansını tamamladı. Aynı sahada şimdi de doktoraya devam eden Aygün, Başörtülü Kadın Kimliklerinin Instagram’da Görünürlüğü: Kültür Endüstrisi Bağlamında Değerlerin Dönüşümü üzerine bir çalışma yaptı. Bu çalışmasının ayrıntılarını Aygün ile konuştuk.

Instagram kullanıcılarıyla ilgili önemli bir alan çalışmanız var. Farklı kültürlere sahip olan kitleler arasında Instagram ve benzeri sosyal mecralar en çok kimleri etkiliyor ve dönüştürüyor?
Aslında sosyal medyanın kullanıcıların tamamını etkilediğini söyleyebiliriz. Sosyal medya öncesi dönemde kitle iletişim araçları özellikle “rüya olmayan bir rüya” olarak betimlenen televizyon ile burjuva temelli yeni toplumsal kültürün üretilmesi ve yayılmasını sağlamıştır. Böylelikle yerellikten standartlaşmaya doğru oluşan süreç hızlanmıştır. Bugün ise televizyonun işlevini ziyadesiyle sosyal medya almış durumda. Instagram gibi sosyal medya platformları, bireyin akıllı telefonlar aracılığıyla sürekli çevrimiçi kalmasını sağlamakta, bireyi gerçeklikten uzak ama gerçekmiş gibi sunulan içeriklerin hem üretici hem tüketicisi haline getirmektedir. Her yaş grubundan bireyin ilgi alanına göre örneğin yemek tarifi, kıyafet önerisi gibi gündelik yaşama dair içerikleri Instagram üzerinden edindiğini gözlemleyebiliyoruz. Ancak kullanıcı demografisinin ağırlıklı olarak genç bireylerden oluşması ve bu kuşağın dijital çağın içinde doğup büyümüş olması, kimlik arayışındaki gençlerin sosyal medya platformlarının yönlendirici ve şekillendirici etkilerine daha fazla maruz kaldığını düşündürmektedir.
Mahremiyet beğeniye yenik düştü
Mahremiyet ve manevi değerler sosyal medyanın beğeni, görünürlük ve takipçi kültürüyle karşılaştığında ne tür dönüşümler yaşanıyor?
Mahremiyet algısı toplumdan topluma farklılık gösterdiği gibi, bireylerin kamusal alana katılımları, farklı zaman ve mekandaki tutumlarına, hatta beklentilerine göre bile değişiklik gösterebilir. Burada önemli olan bireyin mahremiyet algısının dışarıdan dayatılan bir algı ile yer değiştirmesidir. Yani bu kadar görünür olmanın sonucunda bir süre sonra bireyin davranışının, karşıdan müdahaleye açık bir şekilde değişmesine yol açması söz konusu olabilmektedir. Nasıl ki Kapitalizm yok edemediği dinin değerlerini piyasaya taşımanın yollarını arıyorsa, aynı şekilde mahremiyete ait imgeleri ve sembolleri de metalaştırarak tüketim çarkının içerisine dahil etmektedir. Burada meşhur sözü hatırlayabiliriz; bir ürün için ücret ödemiyorsanız, ürün sizsiniz demektir! Aynı zamanda Instagram’ın “beğeni (like)” sekmesi müptelalığa dönüşecek alışkanlığı tetikleyen uyuşturucu gibi bir tür ödül gibi değerlendirilebilir. Öyle ki bir süre sonra bir önceki yetmemekte ve hep daha fazlası istenmektedir. Daha çok beğeni için haz döngüsü içerisinde benlik ve değerlerin bir gösteri metaına dönüştürülmesi tehlikesi söz konusudur. Ayrıca beğeni, yorum ve takipçi sayısındaki artış, sosyal medya fenomenlerine çeşitli reklam ve sponsorluk fırsatlarının kapısını aralamakta, bu durumda bireyin herkese açmayacağı evi gibi mahrem alanların paylaşılması da normal kabul edilir hale gelmektedir. Zira sürekli görünenler üzerinden muhatap olduğumuz içerikler bir süre sonra normal kabul edilmektedir.
Peki geleneksel dindarlık biçimlerini nasıl etkiliyor?
Instagram uygulamasında, herhangi bir dini değer ya da simgenin gösteriye açıldığında nasıl değişmeden kalabileceği soru işaretidir. Zira gösterinin sürekli olarak sunduğu şey aslında değişim üzerine kuruludur ve temel özelliği itibarı ile değişmek zorundadır. Dolayısıyla dine bağlı değerlerin Instagram içerisinde dönüşüme uğraması kaçınılmaz görünmektedir. Bebek mevlidi gibi geleneksel törenleri örnek verebiliriz. Bu faaliyetlerin Instagram sonrasında daha çok israfa varan gösteriş odaklı olarak değiştiğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde geleneksel dindarlık anlayışında estetik ameliyatların meşruiyeti tartışılırken, Instagram sonrasında hiç sorgulanmadan yaygınlaşması da bu duruma örnek teşkil eder niteliktedir.
Instagram gibi platformlar dindar bireyleri seküler yaşam tarzlarına mı yaklaştırıyor, yoksa yeni bir dindar kimlik mi üretiyor?
Manevi kurumların alanı özel hayattır, dolayısıyla özel alanın sürekli görünür olarak Instagram’da sunulması ile dinin dönüşüme uğraması kaçınılmaz görünmektedir. Birey görünürlük üzerinden tanınmanın haz ve tatminini deneyimlemeye başladığında, tanınmayı kolaylaştıran her değer feda edilebiliyor. Kadim mahremiyet anlayışları parçalanarak çoklu mahremiyet anlayışları şeklinde “bu benim yaşam biçimim ve ahlak anlayışım” söylemleri arkasında sanal alemde farklı formlarda sunulmaya başlıyor. Bu durumda yeni bir dindar kimliğin oluştuğunu söylemek yanlış olmaz. Evet din hâlâ var ancak dinin artık tek referans noktası olmaktan çıktığı için bu duruma aynı zamanda sekülerleşme de diyebiliriz. Ama Instagram tamamen sekülerleşmeye hizmet eder de demek istemiyorum. Mesela sadece eğitim amaçlı sosyal medya hesapları da görmekteyiz. Vurgulamak istediğim konu “farkındalık”; başlangıçta basit ve sıradan görünen eylemlerin, uzun vadede daha derin toplumsal ve kültürel etkiler yaratabileceğini sürekli olarak göz önünde bulundurmamız gerektiğidir.
Dijital kuşak dini bilgiyi çevrimiçi kaynaklardan öğreniyor
Sosyal medya, geleneksel muhafazakâr kuşakla dijital kuşak arasında dindarlık algısında farklılıklar oluşturuyor mu?
Aslında kuşaklar arasında her zaman bir farklılık olagelmiştir. Burada en önemli fark muhafazakâr kuşak için dindarlık daha çok cemaat içinde, belli bir dini otoriteye ve kaynağa bağlı bir şekilde, özel alanda yüz yüze ilişkilerle yaşanırken; dijital kuşak dini bilgiyi çevrimiçi ve çoklu kaynaklardan bireysel olarak edinmekte ve dinî kimliğini daha öznel biçimlerde ifade etmektedir. Bu durum, bireyselleşmiş “benim görüşüme göre böyle” şeklinde postmodern bir din anlayışını beraberinde getirebilmektedir. Buna mukabil sorgulama yetisi kazandırması ve bilgiye erişimin kolaylığı önemli bir avantaj. Sonuç itibariyle dijital platformların kaçınılmaz bir şekilde hayatımızın bir parçası hâline geldiği günümüzde, bu araçların doğru bir şekilde kullanılabilmesi için gerekli stratejileri geliştirmenin yollarını bulabiliriz, bulmalıyız.


