Eserlerim insanın bir çeşit ruh yansıması Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Neslihan Ünsal
Ressam Ömer Onay’ın 40 yılı aşan sanat yolcu-luğunun izlerini taşıyan “Bilinç Akışı” sergisi Atatürk Kültür Merkezi Çok Amaçlı Salon’da kapılarını açtı. Sanatçının köklerle gökleri anda sabitleyip geleceğe odaklanan, figüratif ve soyut anlatımların iç içe geçtiği resimlerinde müzik, ritim ve kendiliğindenlik öne çıkıyor. “Yitik Âlemler”, “Zamandan Önce” ve “Noktürn” başlıklarını taşıyan üç ana seriden oluşan “Bilinç Akışı” sergisi Onay’ın insanın iç dünyasına dair metaforik okumalarını ve doğayla kurduğu derin bağı yansıtıyor. Onay ile resimlerinin hikâyesini konuştuk.nEserlerinizi oluştururken sizi en çok etkileyen unsurlar nelerdir?
İnsanların ruh dünyası, beni bu ilgilendiriyor. İnsanları çokça temaşa ediyorum. Davranışlarını, mimiklerini, hâllerini, olaylar karşısındaki tepkilerini... Ve bir yansıma olarak gördüklerimi tuvale geçiriyorum. Ruh dünyalarını… Nasıl geçiriyorum? Bunun metaforik bir anlamı var. Bir ayna görevi görüyorum diyebilirim. Gördüklerimi yorumluyorum kendimce, betimliyorum. Figüratif resim yaptığım zaman o insanı defalarca resmediyorum, o ânı yakalamaya çalışıyorum. İnsanın yaşadığı trajedi, dram her neyse. Onları ben de yaşıyorum, aynı zamanda tuvale aktarırken o dünyanın içerisine kendimi odaklıyorum. İnsanın dünyasını bir şekilde yakalıyorum ve işte bu diyorum. Benim yaptığım, yapmak istediğim bundan ibaret.
Hayal dünyamı meczediyorum
Odaklandığınız dünya, hayal dünyanız mı gerçek dünya mı?
Hayal dünyam. Hayal dünyamı ve gördüğümü meczediyorum ve daha da pozitif bir yaklaşım getirmeyi amaçlıyorum. İnsanlar trajediyi çokça anlamasınlar, hissetmesinler umutla baksınlar istiyorum yani. Bir şekilde rabıta kursun, bir ilişki kursun ve bir şeyler hissedebilsin istiyorum.
Yitik Âlemler serinizde figürlerle gerçeklik arasındaki bağ, doğayla kurduğunuz ilişkide nasıl karşılık buluyor?
Eserlerimin masalsı bir tarafı var. Çokça metafor yapıyorum. Anlatıma zenginlik kattığını düşünüyorum. İnsan yaşamındaki trajediyi, mutluluğu, mutsuzluğu bir şekilde göstermek istiyorum. Aradaki bağı, farklılığı insanlar temaşa etsin istiyorum. Bunun gerçekleşebilmesinin insanla kurduğum bağ kadar doğayla kurduğum bağ ile de ilgili olduğunu düşünüyorum.
Zamandan Önce’de kurduğunuz ritmik yapıya nasıl ulaşıyorsunuz?
Kaos ve kozmos süreçlerinden bahsediliyor ya dünyanın oluşumu için. Bu süreci insanların da yaşadığını düşünüyorum. Sanat tarihinde “fovizm” denilen bir akım var. Renkçilik yani fovistler diyor ki biz renkleri olduğu gibi kullanacağız, tuvale aktaracağız. Renkleri doğadan elde ettikleri şekilde, hiçbir şeyle karışım elde etmeden kullanmayı tercih ediyorlar, çünkü karışımların saf renkleri bozduğunu, doğanın kendilerine sunduğu renklerin en güzeli olduğunu düşünüyorlar. Kimyasal renkler bulmak gibi bir temayülleri yok. Aslında ben de fovistlerin yaptığına benzer bir şeyi farklı bir açıdan günümüzde tekrar etmiş oluyorum. Bizim geleneklerimizde de doğal renkler hâkim, bu etken benim için çok önemli. Eserlerimde bizden renkler olsun istiyorum. Tonları itibariyle, çabam bu.
Renkleri birer enstrüman olarak kullanıyorum
Renklerle kurduğunuz ilişkiyi nasıl tarif edersiniz?
Renklerle armoni yapıyorum, bir ritim oluşturuyorum. O renkler bende bir karakter hâlini alıyor. Çizdiğim figürlerin karakterini hissediyorum. Her figürün bir davranışı var, ortaya koyduğu bir poz var. O figürün bir rolü var. Bu role bu renk daha uygun diye düşünüyorum. Renkleri birer enstrüman olarak kullanıyorum. Renklere soyut bir anlam yüklüyorum doğal olarak.
Renklerle yüklediğiniz soyut anlamlar duygular mı?
Özgürlük, tutku, hüzün, sevinç, keder, umut. Bütün bunların hepsi var, hepsini dile getiriyorum. Her figürün duruşuna, rolüne göre bir renk seçiyorum. İnsan edilgen olabilir, romantik olabilir başka başka karakterlere de sahip olabilir. Her karaktere yüklenen bir renk oluyor. Bunu renkle ifade ediyorum daha doğrusu renkler karakterin öne çıkmasını sağlıyor.
Yitik Âlemler, Zamandan Önce ve Noktürn serilerinin Bilinç Akışı’nda buluşmasında etkili olan ne oldu?
Üç seri birbirini tamamlayan seriler. Üçünde de aynı temayı işledim, insanı. Yani ben eserlerimde insanı resmediyorum. İnsanın iç dünyasını dış dünyası temsil ediyor, içimiz dışımıza yansıyor. Ben de metafizik, mistik bir anlam dünyasını resmediyorum. Mesela Noktürn’de bakışları öne çıkarıyorum. Bakma eylemine çok fazla anlam yüklüyorum kişisel yaşantımda da. Bakışlar bizim dünya görüşümüzü sembolize ediyor, karşımızdakini nasıl tanımladığımızın bir göstergesi hâline geliyor. Noktürn’de, Zamandan Önce’de bakış/nazar üzerinde durduğum meselelerden. Tabii ki Yitik Âlemler’de de aynı durum geçerli.

Eserlerinizde kendinden bir karşılık bulan izleyici size ne hissettirir?
Mutlu hissettirir. Düşünmediğim, aklıma gelmeyen şerhlerin keşfedildiğini duymak çok hoşuma gidiyor. Ne güzel bir şey. Diyorum ki ben amacıma ulaşıyorum. Zaten resimde izleyiciye bu ilişkiyi kurdurmak önemli. İzleyicinin resmi benimsemesi lazım. Resmin önünde dakikalarca zaman geçirmesi lazım. Eserle konuşması lazım. Bunu başarırsan resim olur, başaramazsan olmaz. Eserlerimin bunu başardığını ilerleyen çalışmalarımda da başaracağını hissediyorum.


