Rüzgârlı Pazar da yarım kalan bir hayal Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
"Uzun Hikâye”, “Mavi Kuş”, “Ya Tahammül Ya Sefer”, “İyiler Ölmez”, “Hüzün ve Tesadüf” adlı birçok önemli esere imza atan yazar Mustafa Kutlu’nun, “Rüzgârlı Pazar” eseri aynı isimle diziye uyarlandı. Uğur Uzunok’un yapımcılığını üstlendiği dizinin senaryosu, Uzunok ve Esma Koç’un ortak çalışmasıyla kaleme alındı. Yönetmen koltuğunda ise Berat Özdoğan oturuyor. 8 bölümlük “Rüzgârlı Pazar” dizisi, TRT’nin uluslararası dijital platformu tabii’de yayınlanacak. Dizinin oyuncu kadrosunda İsmail Hacıoğlu, Ayça Ayşin Turan, Özgür Cem Tuğluk, Uğur Arslan, Melis Babadağ, Hakan Boyav, Sude Zulal Güler, Turgay Aydın, Yonca Şahinbaş, Almıla Uluer, Erman Saban, Zeynep Özyağcılar ve Mehmet Oğuz Dinçer gibi isimler yer alıyor. Yeni Şafak Pazar olarak; Kemerburgaz’da çekimleri devam eden sete konuk olduk. Dizi için Kemerburgaz’da, ana mekân olarak pazar yeri ve üst geçit platosu kurulmuş durumda. Dizide, Yozgatlı 11 yaşındaki Duran’ın hayat mücadelesi ana temayı oluşturuyor. Aynı zamanda görme engelli Nimet ve Cesur’un imkânsız aşkı da hikâyede önemli bir yer tutuyor. 2000’li yılların sosyal portresini yansıtan yapımda pazarlar, işportacı tezgâhları ve gecekondu mahallelerinin görmezden gelinen insanlarının hikâyeleri anlatılıyor. Set ziyaretimiz sırasında usta hikâyeci Mustafa Kutlu, dizinin yapımcısı ve senaristi Uğur Uzunok, başrol oyuncularından Cesur karakterini canlandıran Özgür Cem Tuğluk ve Duran rolünü üstlenen çocuk oyuncu Mehmet Oğuz Dinçer ile konuştuk.
Üst geçitler sessiz çalışan sınıfın geçiş güzergahlarıydı
Usta hikâyeci Mustafa Kutlu, “Rüzgârlı Pazar” hikâyesini yazarken toplumun yoksul kesiminde yer alan insanlardan ilham aldığını belirtiyor. Kutlu, “Yoksullukla ilgili birçok şey yazdım ve bazılarını kitap haline getirdim. Hikâyede anlattığım bu insanları yakından tanıdım, yanlarında bulundum” diyor. O dönemde İstanbul’da birçok üst geçidin bulunduğunu hatırlatan Kutlu, bu geçitlerin üzerinde toplumun en yoksul kesiminden insanların küçük tezgâhlarda balon, gözlük gibi ufak tefek eşyalar sattığını ifade ediyor. Kutlu, bu üst geçitlerde özellikle sabah ve akşam saatlerinde işçi sınıfının yoğun olarak geçtiğini belirtiyor.
Kutlu, “O üst geçitler, sessiz çalışan sınıfın geçiş güzergâhlarıydı. Sabah işe giderken ve akşam işten dönerken bu geçitleri kullanırlardı. O güzergâhta kurulan pazar, toplumun en yoksul kesiminin hayatını ve şartlarını gözler önüne seren bir merhamet hikâyesi. Hikâyede bir çocuk ve birçok karakter var. Bu aslında uzun bir hikâye” diyor.
Rüzgârlı Pazar
Osman Sınav’ın hayaliydi
Kutlu, “Rüzgârlı Pazar” projesinin aslında merhum yönetmen Osman Sınav’ın çekmek istediği son proje olduğunu da dile getiriyor. Kutlu, “Osman’la yakındık; onun ağabeyiydim. ‘Uzun Hikâye’ gibi birçok projede birlikte çalıştık. Rüzgârlı Pazar’ı çekmek de onun hayaliydi. Fakat hastalığı nedeniyle bu gerçekleşemedi” ifadelerini kullanıyor. Sınav’ın projeyi çok istediğini ancak kanser hastalığı nedeniyle yarım kaldığını ifade eden Kutlu, dizinin yapımcılığını ve senaristliğini üstlenen Uğur Uzunok’un da Osman Sınav’ın ekibinden yetiştiğini belirtiyor ve ekliyor: “Uğur, Osman’ın yanında çalışmış iyi bir çocuk. Bu proje ona nasip oldu. Projenin tesliminden kısa bir süre sonra da Osman’ı kaybettik. Osman, ‘Rüzgârlı Pazar’ı çok çekmek istiyordu. Hatta bunu ona ben vermiştim. Ama aradan yıllar geçti, proje hayata geçemedi. TRT’den teklif gelince de Uğur projeyi üstlendi. Osman’ın emek verdiği birçok işte onun yanında bulunmuş, yetişmiş bir arkadaş.”
Benim anlatımım hep sinematografiktir
Hikâyenin diziye uyarlanması sürecinde karakterlerin veya olayların farklı yorumlanmasından endişe duymadığını ifade eden Kutlu, bu konuda belirli bir tutumu olduğunu vurguluyor. Kutlu, “Senaryoyu yazmazsam yazım sürecine karışmam. Hatta yazsam bile film yönetmenindir. Yönetmen ne yaparsa yapar. Kitap zaten burada duruyor; film farklı bir dünya kursa bile kitap değişmez” diyor. Kutlu, eserlerinin sinematografik bir anlatıma sahip olduğunu belirterek, okurların bu dünyayı kitaplardan hissettiğini dile getiriyor. Kutlu, “Benim anlatımım hep sinematografiktir. Kitabı okuyanlar bu dünyayı alır. Ancak film bu atmosferi yakalar mı, yakalamaz mı, onu bilemeyiz. Sinema farklı bir dünyadır ve yönetmenin yorumudur” açıklamasını yapıyor. Kutlu, dizinin yapımcısı Uğur Uzunok’un projeye kalben bağlı olduğunu ve bu işin hakkını vereceğine inandığını dile getiriyor. Kutlu, “İnşallah güzel bir şey çıkar ortaya. Uğur kardeşim bu işe çok emek vermiş, kalben bağlanmış bir arkadaş. Severek aldığı bir iş zaten. Onun şiirlerini daha önce basmıştım ve bu kitabı da imzalayıp vermiştim. Seneler evvel tabii” şeklinde konuşuyor.
Metni okuyunca kalbim ağrıdı
Mehmet Oğuz Dinçer
Dizinin başrol çocuk oyuncularından 11 yaşındaki Mehmet Oğuz Dinçer, Duran karakterinin ilk oyunculuk deneyimi olduğunu söylüyor. Dinçer, metni ilk okuduğunda çok etkilendiğini belirterek, “Metni okuyunca kalbim ağrıdı. Hikâye beni çok duygulandırdı. Bu küçük çocuğun hayatı gerçekten zor. Babası verem ve üstelik beli kırık. Hasta olduğu için çalışamıyor. Annesi ise ailesini geçindirmek için evlere temizlik yapmaya gidiyor. Duran, hem annesine destek olmak hem de kardeşini doyurmak için pazarda çalışıyor. Ama pazarda başına gelmeyen kalmıyor. Küçücük yaşında omuzlarına yüklenen sorumluluk o kadar ağır ki... O yaşta bir çocuğun böyle zorlu bir hayatla mücadele etmesi beni çok etkiledi” ifadelerini kullanıyor ve ekliyor: “Bu hikâye bana, hayatta her çocuğun aynı şansa sahip olmadığını hatırlattı. Duran, hayatta kalmak için küçücük yaşında koca bir adam gibi davranmak zorunda kalıyor. Bu beni gerçekten üzdü ama bir yandan da Duran’ın güçlü duruşu ve ailesine olan sevgisi beni çok etkiledi. Onun bu mücadelesini canlandırmak benim için hem zor hem de çok anlamlı.” Dizinin geçtiği dönemi çok ilginç bulduğunu belirten Dinçer, “2000’li yıllarda yaşamak isterdim. İnsanlar pazarda buluşuyor, sohbet ediyor, bir arada yaşıyorlar. Şimdi ise herkes telefonlara bakıyor. İstanbul gibi bir yerde yaşasaydım, kesinlikle o yılları seçerdim. Ancak Muğla’da, sosyal ortamın güçlü olduğu bir çevrede yaşıyorum. Ve arkadaş ortamım gerçekten neredeyse teknolojiye hiç bağlı değil” diyor.
Diziye ilham veren usta yazar Mustafa Kutlu ile tanışma anını da anlatan Dinçer, “Mustafa Kutlu çok iyi kalpli, çok iyi yürekli bir insan. Çok sevdim kendisini. Aramızda komik bir olay yaşandı. Mustafa hoca, adımı sorduğunda bende dizideki karakterimin ismini ve memleketi olan Yozgat’ı söyledim. Mustafa hoca hayatının şokunu yaşadı o an. ‘Kitaptaki karakterimin adı da Duran ve o da Yozgatlı. Nasıl oldu bu? Nereden buldunuz bu çocuğu?’ dedi. Ben ve yönetmenimiz anlamadık. Uğur Uzunok anladı. Meğerse gerçekten adımı soruyormuş ama ben yanlış anlamışım. Bu durum bizi epey güldürdü” diyerek tatlı bir anıyı paylaşıyor.
Balonlar beni uçurdu
“Oyunculuk kariyerimi etkileyebilecek bir şey, bir proje oldu bu” diyen Dinçer, çekimler sırasında yaşadığı başka bir anıyı da paylaşıyor. Dinçer, “Bir sahnede balon satan bir çocuğu oynuyordum. Tam o sırada fırtına çıktı ve balonlar beni gerçekten uçurdu. Ayağım yerden kesildi, üst geçitte bir sağa bir sola savruldum. Hem ben hem ekip arkadaşlarım o an kahkahalarla güldük. Sonunda sahneyi gülmeden çekmeyi başardık” ifadelerini kullanıyor.
Farklı sosyal sınıfları ekranda buluşturmaya çalışıyoruz

Uğur Uzunok
Usta yazar Mustafa Kutlu’nun “Rüzgârlı Pazar” adlı kitabını diziye uyarlayan yapımcı ve senarist Uğur Uzunok, diziyi hayata geçirme sürecini anlatırken, romanın sinematografik yapısının uyarlama fikrini doğurduğunu belirtiyor. Bu fikrin nasıl başladığını şu sözlerle dile getiriyor: “O kadar sinematografik sahneler var ki romanda. Genel olarak Mustafa Kutlu hikâyelerini göze hizmet edecek bir dille yazar. Yani öykülerini okurken bilirsiniz ki anlattığı yerler gerçek yerler. Çünkü ressam kendisi. 2008 yılında Mustafa Kutlu’ya Dergah Dergisi’ne gidiş gelişlerimde Rüzgârlı Pazar’ı imzalatmışım. Çünkü hikâyenin çok yerinde merhametten gözlerim dolmuştu, benim için hususi bir hikâyeye dönüşmüştü. O zamanlar henüz yeni yeni senaryo yazmaya başlamıştım ve bir de not almışım o günlerde. Nasip. İnsan reddetse kaçamaz, kovalasa yakalayamaz.” Uzunok, hikâyenin özünü ise şöyle vurguluyor: “Hikâye 2000’lerde geçiyor. Her şey çok değişti. Öncelikle o dönemi yaşatmak için çok çaba sarf ettik. 2000’ler deyip geçmeyin, 90’ların da hatta 80’lerin de etkisi var. Karakterlerimizin birçoğu 80 öncesi doğmuş demek bu. Dolayısıyla karakterleri ele alırken bu şartları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Ayrıca cast aşamasında çok dikkatli davrandık. Nimet ve Cesur görme engelli. Bu bir oyuncu için meydan okuma demek, Duran 11 yaşında bir çocuk. Üstelik Yozgatlı ve şivesi var. Bütün bu etkenler her kısımda titizlikle çalışmamızı mecbur kıldı. Bu hikâyenin özü merhamet. Siz ‘bir merhamet masalı’ deyin. Mustafa Kutlu anlatıyor ‘Biri yoksulluktan bahsedecek olsa suratımız buruşuyor, dinlemek istemiyoruz’ diye. Biz tam da bu yüzden yapıyoruz Rüzgârlı Pazar’ı. O kadar güzel bir iş çıkıyor ki ortaya, iddialı söyleyelim, merhameti dayatacağız.”

En kötü karakterimiz bile halden anlıyor
“Ben çıkmaz bir sokakta büyüdüm” diyen Uzunok, “Çıkmaz sokaklar yabancıya izin vermez. Bu sebeple sokakta yabancı yoktur. Komşular samimileşir ve mahremiyet gevşetilir. Mutfaklar hep sokağa bakmayan taraflara kuruludur ama yine de pişen paylaşılır çünkü bilirsiniz karşı komşunun vaziyetini. Merhamet, bilmekle doğar. Halden anlamak, bu demek. Bizim öykümüzde bütün karakterler, en kötü karakterimiz bile halden anlıyor. Dolayısıyla karakterler arası empati duygusu çok gelişmiş. Onlar birbirlerinin hallerinden anlarken biz de onların hallerinden anlıyoruz. Dengemiz bu. Farklı sosyal sınıftan insanlar eskiden daha çok buluşurdu şehirde. Sadece zenginlerin gittiği çok pahalı AVM’ler, çok lüks market zincirleri yoktu. Mesela zengin ile fakir mutlaka pazarda buluşurdu. Şimdilerde kalmadı. Gökdelenlerden yoksulun gözyaşını silemezsiniz. Biz biraz da farklı sosyal sınıfları ekrandan da olsa buluşturmaya çalışıyoruz. Haddimize değil belki ama Mustafa Kutlu’nun Rüzgârlı Pazar’ından cesaret alıyoruz” diyor.
İğde ağacını söküp platoya getirdik
Diziyi görsel olarak inşa ederken, 2000’li yılların atmosferini doğru yansıtmak adına büyük bir titizlikle çalıştıklarını da belirten Uzunok, karakterlerin gerçekçilikten kopmaması için özel çaba gösterdiklerini söylüyor. Dizinin duygusal dünyasında ise İstanbul’un sokaklarının, çıkmaz sokakların ve gerçek hayatın izlerini yansıtmayı amaçladıklarını belirtiyor. Dizinin estetik yapısında ise hikâyenin doğallığına sadık kalmaya çalıştıklarını söyleyen Uzunok, iğde ağacının bile romana uygun şekilde seçilip platoya taşındığını belirtiyor ve ekliyor: “Romanda dünya çok net anlatılıyor. Hikâye iğde ağacının anlatımıyla başlıyor. İğde de öyle iri bir ağaç değil, hazırlıklarımız kışın, iğdenin mevsimi değil, plato kuruyoruz ve iğde platoda ne gezer. İstanbul’un her yerinde iğde ağacı aradık. En irisini bulduk. Oradan özel olarak söküldü, platoya getirildi. Dua ettik. Çiçek açacak mı? Ağaç tutacak mı? İlk tomurcuklarını verdiğinde sevindik. Şükür. Dolayısıyla romanda geçen en ufak anlatımla ilgilendik.” Bu projeye duyduğu özel bağlılığı da ifade eden Uzunok, “Bugüne kadar birçok iş yaptım fakat Rüzgârlı Pazar benim için ayrı bir yer ihtiva ediyor. Hem Mustafa Kutlu’nun eseri olması hem de Osman Sınav’ın emaneti olmasından dolayı bu proje benim için ayrı bir ehemmiyete sahip” açıklamasını yapıyor.
Cesur, romanların dünyasında yaşayan bir karakter

Özgür Cem Tuğluk
Cesur karakterini canlandıran başrol oyuncusu Özgür Cem Tuğluk, “Cesur, sonradan görme engelli olmuş, ailesini kaybetmiş ve bir süre profesör bir çiftin yanında yaşamıştır. Ancak kendini bulma arzusuyla bu aileyi de terk ederek hayat yolculuğuna çıkar. Yolculuk sırasında karşılaştığı kişiler ve yaşadığı tesadüfler, onu geçmişiyle yüzleştirirken içsel bir dönüşüm geçirmesine de neden olur. Kitaplarla kurduğu bağ ise annesinin kasetlere kitaplar okuyarak onu edebiyatla buluşturmasından kaynaklanır. Bu sayede Cesur, romanların dünyasında yaşayan derin bir karakter olarak karşımıza çıkar” sözleriyle tanımlıyor.
Rolüme hazırlanırken görme engelliler okuluna gittim
Cesur karakterini canlandırmadan önce Mustafa Kutlu’nun Rüzgârlı Pazar hikâyesini okumadığını belirten Tuğluk, Kutlu’nun ismini daha önce duysa da kitabı ilk kez proje teklifi geldikten sonra okuduğunu ifade ediyor. Tuğluk, “İş teklifi gelir gelmez kitabı aldım ve bir solukta bitirdim. Dilinin samimi ve akıcı olması beni çok etkiledi. Hikâye, merhamet teması üzerine kurulu ve bu duygu hem kitapta hem de dizide yoğun şekilde hissediliyor” diyor.
Geçtiğimiz günlerde seti ziyaret eden Mustafa Kutlu ile tanışma anını da paylaşan Tuğluk, “Tanışmak benim için çok heyecan vericiydi. İlk kez bir kitaptan uyarlanan projede yer alıyorum. Kutlu’nun yazarken ne hayal ettiğini ve beni gördüğünde gözlerinde ne olacağını çok merak ettim” diyerek bu karşılaşmanın kendisi için özel bir anlam taşıdığını dile getiriyor.
Cesur karakterine hazırlanırken yoğun bir süreç geçirdiğini belirten Tuğluk, görme engellilerle ilgili farkındalığının arttığını dile getiriyor. Tuğluk, “Rolüme hazırlanırken görme engelliler okuluna gittim, baston kullanımı üzerine eğitim aldım. Samet adında bir görme engelli arkadaşım var, onunla uzun zaman geçirdim. Bu süreç sadece rolüme değil, hayatıma da çok şey kattı. Artık hayata daha farklı bir pencereden bakıyorum” diyor.
Set ortamı çocukluk anılarıma götürdü
Dizinin atmosferi ve dönem ruhu, Tuğluk’u kendi çocukluk yıllarına da götürmüş. Dizi atmosferinin çocukluk yıllarını anımsattığını belirten Tuğluk, “2001-2002 yılları benim en çok özlediğim dönemler. Çocukluk anılarımın büyük kısmı o yıllara denk geliyor. Set ortamında da o yıllara ait objeleri gördükçe adeta geçmişe dönüyorum. Set ortamında kullanılan eski eşyalar, gazeteler, bisikletler beni o günlere götürdü. Hatta bir sahnede karşılaştığım gazete kupürleri beni çocukluk günlerime götürdü; abimi arayıp o zamanlar bizde de bu gazetelerden vardı diye konuştuk. Çocukluk anılarımızı yeniden yaşadık” ifadelerini kullanıyor. Cesur karakteriyle ortak yönlerinden de bahseden Tuğluk, “Cesur, hayat yolculuğunda kendini arayan bir karakter. Bu yönüyle kendimi ona yakın hissediyorum. Ancak birçok açıdan da farklıyız; Cesur, bana göre çok daha cesur bir karakter” şeklinde konuşuyor.


