Finansal Vesayet: One Minute 2.0 Zamanı Yusuf Dinç
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
İktidar erkleri hangileridir? Kuvvetler hala yasama-yürütme-yargı alışılagelmiş denkleminde mi ayrılıyor? Medya hala 4. güç mü? Siyasetin denge denetlemede rolü ne?
İşte, aktüelden sıyırıp düşünsel tarafta yapacağımız tartışmalardan bazıları da bunlar…
Erkleri artık yasama-yürütme-yargı şeklinde ayrılmak yapıyı açıklamıyor, medya artık 4. güç değil, 5. güç.
Siyaset, en azından halk partisi, denge denetlemedeki rolünü ve politik emellerini siyasetin kanallarından değil, vesayetin kanallarından aktarıyor.
Türkiye’de dıj güjler, dış minnaklar, iç minnaklar, siyaset ve çeşitli menfaat gruplarının hepsinin toplandığı bir vesayet organı var.
Bu organ bugün bırakın 4. güç olmayı 2. güç.
“Durun bu yazıda yapısal bir sorun var, kuvvetler ayrılığında bir hiyerarşi öngörülmez”, denilecektir. Denilebilir ve hatta denilmelidir de… Fakat erkler vesayet altındaysa sürtünmesiz yapı bozulur, hiyerarşi doğar.
Bugün artık 2. güç finansal piyasalardır.
Yasama-yürütme-yargı piyasanın pozisyonuna göre konum almaya zorlanmakta, sorgulanmakta, ederini bulmaktadır. Vesayet dememin nedeni de bu.
Vesayetçilik öyle kolay iş değildir. Vesayet kurabilmek büyük bir güç ister. Öyle herkesin vesayet olmaya takati yetmez.
Vesayet bir başka erkin, yasama-yürütme-yargı erklerinin arasında kendine yer açacak kadar güç bulmasıdır. Hani, Ayasofya açılırken sıkışmış ilk saf gibi bitişik omuzlar arasından kendine ittire ittire yer açacak kadar güç bulmasıdır. Sözü süsleme değil maksadım, anlaşılsın diye.
Mesele hiç de serbest piyasa meselesi değil, lakayt piyasa meselesidir. Piyasanın lakaytlığına göz yumma meselesidir.
Finans hala iktisada giriş kitaplarında devlet, hanehalkı, işletmeler şeklinde sayılan ekonomik aktörler arasında sayılmaz. Kitaplarda gizlenmiştir. Ama aslında finans kapitalde iki ekonomik aktör vardır; piyasa ve diğerleri…
Düşünün kim Cumhurbaşkanını bir kararını almaktan veya aldığı bir kararı kendi istediği bir zamanda açıklamaktan alıkoyabilir. Yasamanın yahut yargının alanına girmiyorsa kimse kolundan tutup onu durduramaz.
Ama işte piyasa kapanmadan devlet kararlarını açıklamaktan alıkonabiliyor, stratejik kararların beyanı akşam saatlerine veya Cuma günlerine tehir edebiliyor.
Devlet, kararlarını piyasa kapanmadan açıklayamaz hale gelmişse, orada artık bir vesayet varlığını tartışmak gerekir.
Dikkat ediniz, Trump ekonomik etkileri olabilecek stratejik bir karar imzaya açılmışsa medyayı masasının etrafında toplayıp canlı yayın şahitliğinde imzasını atıyor.
Ben şimdi o günü bekliyorum.
Sn Cumhurbaşkanı’na “durun efendim, piyasa kapanınca bu kararı ilan edelim,” diye(bile)n birisine, “Cumhurbaşkanının iradesi üzerine ipotek konamaz,” cevabının verileceği günü bekliyorum.
Bir başka
“one minute moment (one minute anı)”
bekliyorum.
Piyasaya one minute değil, piyasanın lakaytlığına göz yumanlara one minute.
Piyasanın vesayetine engel olmayanlara ve olamayanlara one minute.
Pezeşkiyan’a Türkçe şiir okutmamalarına Farsça şiir okuyarak karşılık verebilecek dünyada kim vardı?
Davos’un üzerinden kaç yıl geçti. Hala daha İsrail’in yüzüne katil diyebilen bir başkası çıkmadı.
Çokları taze olduğundan sanırım Cumhurbaşkanının üçüncü köprüyü (Yavuz Sultan Selim Köprüsü) yaptığını hatırlıyor. 1971’de temeli atılan
Bolu Tünelini
de ancak Erdoğan’ın açabildiğini hatırlatmak isterim.
Dağı deldiği için hatırlatmıyorum, dağı delen olmanın sembolizmini her biçimde doldurduğu için hatırlatıyorum.
Mesele döviz ve endeksten de ibaret değil. Yaşanılan barınma krizi de dolarizasyon da işletmenin verimsizliği de aile krizi de en azından bir yönüyle finansal vesayetin bir sonucu…
Hükümetin hiç mi suçu yok, denebilir ama bu tarz çıkışlarla dahi tüm sistemin ruhuna gömülmüş olan asıl faili gizlemeye yetmez.
Vesayet, vesayetçiler ve vesayete teslim olmuşlar her birden bir simbiyotik ilişki içinde varlıklarını sürdürüyorlar. Finansal vesayete teslim olmuşlarla yol yürümenin bedelini ödüyor hükümet. Kabiliyetini sınırlayan bu…
Canları sıkılınca da Mahfi Eğilmez gibi ordu vesayetine özlem serz ediyorlar. Mesele bürokrasi, üniversite falan değil. Ordunun daha güçlü olduğunu da herkesten daha iyi biliyorlar maksat vesayet…
Ben güçlü ordudan memnunum da modernist değerler içinde ordu özlemi nereye yerleşiyor bilen beri gelsin.
Vesayet yerine siyasete ne zaman özlem duyacaklar acaba. Halk partisi yerli-milli muhalefet görevini yapsın dememenin bir yolunu daha bulmanın dayanılmaz hafifliği…
Sanırım finansal vesayetin bileğinin bükülmeye yaklaştığının habercisi bu çıkış. Bileği büken işler yapıldığından değil, millet meseleyi fark etmeye başladığından… Dıj güjler korusu dahi 21 Şubat günü Yapı Kredi Yatırımın piyasa işlemlerinin operasyon olduğunu ifade etmek zorunda kaldıysa millet de meseleyi fark etmemezlik etmez.
Türkiye geriye dönüp başka ülkelerle karşılaştırılarak yargılanıyor.
Ekonomik olarak daha iyi bir yerde olabilir miydi, diye sorulsa, olabilirdi diye cevap vermek gerekir. Ancak daha kötü bir yerde olmadığına memnun olunacak çok badireler de atlattı, hem de vesayet şartlarında hem de vesayete kayıtsızlar ortamında…
Finansal vesayetin bileğini büken de badireleri atlatmayı sağlayan da Türkiye’nin borçsuzluğu oldu. Bu da ancak Erdoğanvari bir iştir, diye evvelce ifade etmiştim.
Artık geriye dönük performansı, iyi de olan performansı, tartışarak zaman kaybedemeyiz. İktidar ilişkilerinin ekonomiyle, jeoekonomiyle ve jeofinansla yeniden tanımlandığı bir dönemde, Türkiye’nin piyasa ilişkisini ve yeni dünya düzenindeki yerini düşünecek zamandayız.


