Firmaların döviz talebi ve eskiden kalan uygulamalar Levent Yılmaz
Yenisafak sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Hafta içinde Merkez Bankası blog sayfasında “Reel Sektörün Döviz Talebi Gelişmeleri” başlıklı oldukça önemli bir çalışma yayımlandı. Daha önce de belirttiğim üzere son dönemde Merkez Bankası’nın blog sayfası iletişimi açısından büyük önem taşıyor ve önümüzdeki döneme ilişkin para politikalarını ve makroihtiyati tedbirleri öngörmeyi kolaylaştırıyor.
Bu son çalışma da özellikle dövize ilişkin politikalar hakkında fikir verecek bir içeriğe sahip görünüyor. Bugün önce bu çalışmanın çıktılarına bir göz atıp sonra da konu ile ilgili yorumlarımı sizlere ileteceğim.
Çalışmanın son derece önemli ve detaylı bulguları var ancak ben başlarken doğrudan en önemli olduğunu düşündüğüm kısmı sizlere ifade edeyim. Firmaların döviz mevduat oranı 2023 yılı Haziran ayında %60,7 seviyesindeyken bu yıl Haziran ayında bu oran %35 seviyesine gerilemiş durumda. Ayrıca firmaların döviz gelirlerini biriktirme eğiliminin de zayıfladığı gözlemleniyor. Bu zayıflamanın ana nedeni de net ihracatçı firmaların eskisi kadar döviz biriktirme eğiliminde olmaması.
Çalışmada yapılan bir diğer önemli tespit de şöyle: net ihracatçı firmaların döviz satışları artarken net ithalatçı firmaların döviz ihtiyacı da önceki dönemlere benzer şekilde devam ediyor. Reel sektör son bir yılda net döviz satıcısı konumuna gelmiş durumda.
2024 Temmuz-2025 Haziran döneminde sektörlere göre en çok döviz talep eden sektörlerin başında enerji, otomobil ticareti ve demir-çelik sektörleri geliyor.
Gelelim eskiden kalan ve geçmiş dönemde sıkça eleştirilen uygulamalara. Bildiğiniz üzere hali hazırda devam eden uygulamaya göre firmaların ihracat bedellerinin belirli bir oranını Merkez Bankası’na satma zorunluluğu var. Diğer yandan yine firmaların yurt dışı kaynaklı dövizlerini Türk Lirası’na dönüşüm yapmasına da “döviz dönüşüm desteği” adı altında teşvik edici olduğu ifade edilen ancak oldukça maliyetli olduğunu değerlendirdiğim bir uygulama da halen yürürlükte.
Her iki uygulama da bir önceki Merkez Bankası yönetimi döneminde oldukça eleştirilmiş, kısmi “sermaye kontrolü” olarak değerlendirilmiş ve nihayet bu uygulamanın rasyonel olmadığı çeşitli uzman ve akademisyenler tarafından çeşitli platformlarda ifade edilmişti.
Öte yandan yeni Merkez Bankası yönetimi de çeşitli saiklerle bu uygulamayı oranları değiştirmek suretiyle devam ettirmesine rağmen eleştirilerin dozu eskisi kadar yüksek olmamış ve bazı durumlarda konu görmezden gelinmişti. Bugün geldiğimiz noktada Merkez Bankası’nın çalışmasındaki bulguları da göz önünde bulundurursak ihracat bedellerinin Merkez Bankası’na satış zorunluğu ve döviz dönüşüm desteği gibi uygulamalara son verilmesi gerektiğine yönelik bir beklenti oluşmaya başladığını ifade edebiliriz. Ya da en azından mevcut oranların aşağı yönlü güncellenmesinin zamanı gelmiş olabilir.


