FUNDA KARAYEL Bodrum’da mekana deniz yoluyla girme modası
Sabah sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Bodrum'da bu yılın modası manken botlar! Evet, yanlış duymadınız. Bot kiralama sektörü artık ulaşım değil, imaj için çalışıyor. Zaten kimsenin bir yere gitmeye niyeti yok, herkes "Bakın ben botla geldim, botum var, botluyum" demek peşinde. Manken botun görevi sadece havalı göstermek! Kendisi lüks ama mesafesi mütevazı. Bir koydan diğerine 3 dakikalık yolculuk için tam 5.000 TL. Peki neden? Çünkü selfie açısı mükemmel, mekâna botla inmenin bir havası var. Öyle bir hava ki, iki mekân yan yana. İstersen bağırarak "Ben buradayım" de, karşıdaki seni duyar. Ama yetmez. Çünkü yürüyerek gitmek kötü bir imaj kaybı! O yüzden önce bot çağrılır, ışıltılı grup ona biner, 3 dakikalık "deniz yolculuğu" başlar. Mekâna varınca "botla geldik" enerjisi ortalığı sarar. "Yani biz karadan gelenlerle aynı masada mı oturacağız? Pardon!" Kaptanın görev tanımı ise botu kıpırdatmak değil, mankenleri dalgada sabit tutmak. Her yaz daha neler duyacağız diyoruz ama bu gerçekten fazla. Şoför kiralayan gördüm ama botu 3 dakika göstermek için kiralayanı da bu yaz Bodrum'da görmüş oldum. Bakın, kimse fesatlık yapmasın. Bu bir ulaşım aracı değil. Bu bir sosyal medya yatırımı. "Benim karayla işim olmaz" demenin 2025 versiyonu. Botla mekândan iniyorsun, story çekiyorsun, sonra botla 150 metre ötedeki diğer mekâna geçiyorsun. Orası da etkileniyor. "Vay, botla geldiğine göre önemli biri olmalı" deniliyor! Sonuç? 5 bin TL'ye kısa mesafe, yüksek özgüven. Adı üstünde: Manken bot! Asla işlevsel değil ama çok güzel duruyor. Gerçekten gidilecek bir yer yok ama gösterilecek çok şey var. Ve biz hâlâ "Bodrum'da daha neler göreceğiz?" diyorduk… Ah Bodrum, şimdi de manken bot... Bakalım daha neler duyacağız?

YAZ GECELERİNDE VIP MÜLTECİ ZODYAKLARI
Bodrum gecelerinde dikkatimi çeken sadece manken botlar olmadı elbette gece mekan çıkışı mülteci gibi zodyakları batırırcasına teknelerine dönmeye çalışanları da gördü bu gözler. Bodrum'da yaz geceleri artık şöyle yaşanıyor... Sabaha karşı çalan son "DJ setine" kadar dans ediliyor sonra "hadi kaçalım buradan" diyerek kendilerini deniz yoluyla evlerine ışınlamayı tercih ediyor. VIP'ler özellikle su yolunu seçiyor. Hem serin, hem de çabuk. Çünkü artık VIP transferin adı: Mülteci modundaki zodyaklar. Bodrum'un en ünlü mekanının önünde bekleyen o botlar var ya… Bir bakıyorsun 15 kişi olmuş 30 kişi! Herkesin üstü ıslak, biri çantasını tutamıyor, diğeri terliğini kaybetmiş, botta "can yeleği mi o? Yoo, yastık o" hissiyatı. Şimdi biri sorsa, "nereden geldiniz?" diye, yanıt net: Yalıkavak açıklarından botla geçtik...

Şaka bir yana, gece mekânlarından çıkarken karada alkol çevirmesi var (tabii ki doğru bir uygulama) ama ya deniz trafiği? Buyurun! Hiçbir denetim yok. Botu kim kullanıyor, ehliyeti var mı, alkol aldı mı, bot kaç kişilik, kapasitesi meçhul! Kimsenin umurunda değil. "Şuradan Türkbükü, 4 kişi?" diye soruyorsun, kaptan cevaplıyor: "8 kişi oldu, ama siz de gelin, sarılırsınız birbirinize." Bodrum'da gecenin sonunda yaşanan bu tablo artık o kadar normalleşti ki, insan hangisi daha pahalı bilmiyor: Zodyak mı, minibüs mü, yoksa can güvenliği mi? Şöyle düşünün: Yüz binlerce avroluk mekânda trüflü pizza yiyip, çıkışta kaçak bot hissiyatıyla eve gitmek. Ve final sahnesi şöyle: Bot limana yanaşmadan herkes kalkıyor, ayakta, çantalar omuzda, biri "benim şoför nerede ya" diye bağırıyor, diğeri "story çekelim son bir" diyor. Sahile varınca ise herkes "beyazlar içinde" geceden kalma poz veriyor. Sanki az önce Ege'yi 2.5 beygirle geçmemişler gibi… Bodrum'da yazlık hayat: Denetimsiz lüks, alkollü deniz yolculuğu ve iç içe geçmiş mülteci konsepti. Belki de bir gün bu zodyaklara boarding pass basılır, marine lounge açılır, biz de "botla uçan" ilk yaz nesli olarak tarihe geçeriz.

GECE 4'TE İŞKEMBECİ BULUŞMALARI
Bazen gecenin bir yarısı, çok sofistike bir ortamda çalan caz müziği eşliğinde hayal kurmanın ardından kendinizi, floresan ışıklı, fayanslı bir işkembecide bulursunuz. Yanınızdaki kişi birkaç saat önce şampanya ile istiridye eşleşmesi yaparken, şimdi "kelle paça mı, damar mı?" diye soruyor. İşte buna "gece sonu işkembecisi kültürü" diyoruz. Ve bu kültür, her ne kadar 'sosyolojik vaka' gibi dursa da aslında bir çeşit kollektif pişmanlık ritüeli. Sabaha karşı saat 04:00! Mekân tıklım tıklım. Masada dört kişi ama sekiz tabak. Çünkü herkes, hangi evrende olduğunu hatırlamaya çalışıyor. Üzerinde son derece cool yazlık keten takım olan biri, sarımsaklı sirkeye bile parfüm gibi davranıyor. İlginç olan şu ki: Bu insanlar ayılmaya çalışmıyor. Çünkü işkembe içilerek ayılınmaz, sadece sabah rezilliğinin temeli atılır. Ama olsun. Kimse gerçekten işkembeyi "tat" için içmiyor. Bu, bir terapi seansı. Ayılamayanlar için oluşturulmuş bir cemiyetin resmi olmayan toplantısı. Bir çeşit içsel arınma. Ya da en azından öyle hissedilsin diye çok sarımsaklı. Yani... Gece sonu işkembecisine gitmek bir ihtiyaç değil, bir törendir. En parlak hayatlardan, en arı duru mide krizlerine... Bodrum gecelerinin sarkastik ama çok gerçek finalidir. Uyuyun. Ama önce son içeceğinizin üzerine bir kâse damarlı.


