Gazze için dünya ve Türkiye ne yapabilir? İhsan Aktaş

Gazze savaşı başladığı günden beri İsrail, bir mafya devleti gibi davranmakta, Amerika Birleşik Devletleri hariç hiçbir devletin egemenlik hakkına saygı göstermemektedir. Komşu ülkeleri bir tarafa bırakalım, Fransa ya da İngiltere küçük bir adım attığında bile Netanyahu, bu ülkelerin liderlerini doğrudan “teröre destek vermekle” suçlamıştır. Bugün gelinen noktada, Gazze savaşının bitirilmesi için devletlerin ötesinde, dünyadaki vicdanlı insanların oluşturduğu kamuoyu baskısı dışında gerçek bir güç

Gazze savaşı başladığı günden beri İsrail, bir mafya devleti gibi davranmakta, Amerika Birleşik Devletleri hariç hiçbir devletin egemenlik hakkına saygı göstermemektedir. Komşu ülkeleri bir tarafa bırakalım, Fransa ya da İngiltere küçük bir adım attığında bile Netanyahu, bu ülkelerin liderlerini doğrudan “teröre destek vermekle” suçlamıştır.

Bugün gelinen noktada, Gazze savaşının bitirilmesi için devletlerin ötesinde, dünyadaki vicdanlı insanların oluşturduğu kamuoyu baskısı dışında gerçek bir güç kalmamıştır. Avustralya’dan Latin Amerika’ya kadar, her pazar günü dünya başkentlerinde olağanüstü gösteriler düzenlenmektedir. Batı’nın parlamentolarında, İsrail parlamentosundan ABD Kongresi’ne kadar en çok konuşulan mesele, İsrail’in işgal ve soykırım politikalarıdır. Özellikle Batı vatandaşlarının vergilerinin İsrail’in savaş suçlarına harcanması, bu ülkelerdeki halkların temel protesto sebebi haline gelmiştir.

Peki, dünyada bu kadar güçlü bir motivasyon varken, bu tepkiyi daha ileriye taşıyacak stratejiler neler olabilir?

Türkiye’deki Yahudi aristokrasisinin rolü:

Türkiye’de yaşayan Yahudiler, tarihsel olarak aristokrat bir kesimi temsil etmektedir. Bu ailelerin bir kısmı hâlen Türkiye’de, bir kısmı ise İsrail’dedir. Bugün İsrail’in kaderini belirleyenler, daha çok Hindistan’dan ve Afrika’dan göç eden gruplar olsa da; Türkiye, Avrupa ve Alman kökenli aristokrat Yahudiler geri planda kalmıştır.

Türkiye’deki bu önemli aileler, İsrail’deki temsilcilerle beraber bir heyet oluşturarak, ABD, İngiltere ve Fransa’da diplomatik temaslarda bulunabilir. Bu tür bir girişimin Batı parlamentoları üzerinde olağanüstü etki yaratacağına inanıyorum.

Türkiye’nin küresel liderlik potansiyeli:

Cumhurbaşkanımızın küresel liderlik formasyonu üzerinden, Türkiye’nin bölgesel güç olma potansiyeli çok daha etkin kullanılabilir. Parlamento-dışı sivil toplum örgütleri, akademi, dini otoriteler ve uluslararası kuruluşlarla geniş bir ağ kurulabilir. Diyanet İşleri Başkanlığı bu çerçevede büyük bir rol üstlenebilir.

Örneğin, Diyanet İşleri Başkanlığı doğrudan Papa’ya bir mektup yazarak, dünyanın dört bir yanındaki dini liderleri Londra’da ya da Ayasofya’da bir araya getirebilir. Ortak bir “

Gazze

Manifestosu

” yayınlanarak, her cuma camilerde, her pazar kiliselerde, her cumartesi sinagoglarda Gazze’de öldürülen masumların anılması sağlanabilir. Böyle bir girişim, dünyada 300-500 milyon insana doğrudan ulaşabilecek bir etki oluşturur.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın iletişim kampanyaları:

Hızlı bir şekilde ortak bir iletişim formu kurarak küresel ölçekte kampanyalar başlatabilir. İsrail karşıtı sözlerinden dolayı sahnesi kesilen sanatçılar, susturulan gazeteciler ya da baskı altındaki kanaat önderlerine maddi-manevi destek verilmesi bu kampanyaların bir parçası olmalıdır. Böylece İsrail’in dünyadaki muhalif sesleri susturma girişimi etkisiz hale getirilebilir.

Uluslararası diplomasi genişletilmeli:

Türkiye’nin öncülüğünde Müslüman ülkeler dışişleri bakanlarının düzenlediği toplantılar önemlidir. Ancak bu toplantılara Brezilya, İspanya ve İskandinav ülkeleri gibi Filistin davasına taraf devletler de katılmalıdır. Ayrıca önümüzdeki dönemde Filistin’i tanıyacak ülkelerle şimdiden güçlü bir bağ kurulmalıdır.

Küresel sivil dayanışma ağı:

Bugün dünyanın bütün ülkelerinde İsrail dahil Filistin dayanışma gösterileri yapılmaktadır. Türkiye ve İİT bu dağınık hareketleri bir ağın parçası haline getirebilir. Bu sayede küresel ölçekte ortak bir ses ve güç ortaya çıkar. Trilyonlarca dolarlık fonlarını ABD’ye kaptıran bazı devletler bile, en azından vicdanlarını rahatlatmak için bu ağlara finansman sağlayabilir.

Uluslararası hukukun arkasında durmak:

Netanyahu ve İsrail’in yargılandığı davalar, ABD tarafından tehdit edilmekte ve susturulmak istenmektedir. Vicdan sahibi devletlerin görevi, bu mahkemelerin arkasında durmak ve hukukun gündemde kalmasını sağlamaktır. Bununla birlikte, sadece siyasi liderlerin değil, İsrail ordusunun da savaş suçlarından dolayı yargılanması gerektiği sürekli gündemde tutulmalıdır.

Sonuç olarak, sivil toplumun ve vicdanlı insanların oluşturduğu küresel baskı, günbegün devletlerin politikalarını etkilemektedir. Ancak İsrail, her defasında yeni saldırılarla bu baskıyı kırmaya çalışmaktadır. Bu yüzden, uluslararası kamuoyu bu provokasyonlara karşı şimdiden uyarılmalı, İsrail’in oyunlarını boşa çıkaracak adımlar atılmalıdır.

Görünen o ki, Gazze savaşını bitirecek olan şey, devletlerden çok 

sokakların ve vicdanlı halkların gücü 

olacaktır.