Gazze gösterileri ve kanaat önderlerinin sorumluluğu İhsan Aktaş
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Geçtiğimiz hafta cuma günü TV Net’te katıldığımız programda Hasan Erdoğan bana önemli bir soru yöneltti: “Bütün dünyada gösteriler, kamu otoritesini harekete geçirmek için yapılır. Türkiye’de devletin tavrı zaten açık ve güçlü. Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere devletin bütün mekanizmaları bu sürece bütün ağırlığıyla girmiş durumda. Acaba Türkiye’deki gösterilerin zayıflığı, devletin bu kadar önde olmasıyla mı ilgili?”
Bu soruya cevabım şuydu: Elbette, İngiltere, Almanya, Hollanda, Amerika Birleşik Devletleri ve İskandinav ülkeleri gibi siyonizmin pençesi altında siyasi bağımsızlığı zayıflamış ülkelerde, halklar kendi hükümetlerini soykırıma karşı tavır almaya ikna etmeye çalışıyor. Eğer bugün Fransa’da, İngiltere’de, Kanada’da veya Avustralya’da siyasetçiler soykırımı durdurmaya dair demeçler veriyorsa, bilmeliyiz ki bu, sokaklardaki yüksek katılımlı gösterilerin oluşturduğu toplumsal baskının bir sonucudur.
Soykırıma karşı yapılan gösterilerin yalnızca devleti ikna etmek gibi bir amacı yoktur. Dünyanın dört bir yanında aynı anda gerçekleştirilen protestolar, birbirlerinden güç alan küresel bir vicdan hareketidir. Amerika’da bir üniversitede yapılan eylem, milyonlarca Filistin dostu tarafından paylaşılır; İskandinav ülkelerinde kadınların, kanlı kundaklara sarılı bebeklerle yaptıkları yürüyüşler, dünyanın dört bir yanında vicdanları harekete geçirir.
Türkiye’den somut bir örnek: Eminönü’nde miting yapılması kararı alındığında bundan çok memnun olmuştum. Çünkü gösterinin yapıldığı mekân, mesajın gücünü artırır. Londra’nın merkezindeki bir eylem, Sidney Köprüsü üzerindeki bir protesto veya Tokyo’daki bir yürüyüş, küresel hafızada farklı bir iz bırakır. İstanbul’daki miting başladığı anda Eminönü, Sirkeci ve Topkapı Sarayı’nın silueti, bütün dünya medyasında Filistin dayanışmasının görsel sembolü hâline geldi. Dünyanın yarısını hafızasında bir imaj olan galata kulesine bayrak asılınca da öyle.
Bir kişi bile olsa, dünyanın herhangi bir yerinde İsrail’i boykot eden veya protesto eden tavır, öncelikle Gazze’deki mazlumların moralini yükseltir. Aynı zamanda, adalet ve vicdan ekseninde direnen bireyler, başka coğrafyalardaki eylemlerden de güç alır.
Türkiye’de başından beri bir eylem kısırlığından bahsediyoruz. Bu eksikliği gidermek için “Kayıt Altında İnisiyatifi” adıyla küçük bir girişim oluşturmuştuk. Rami Kütüphanesi’nde bir ay süren kesintisiz etkinlikler yaptık; El Cezire’nin Şifa Hastanesi belgeselinin lansmanını gerçekleştirdik. Bu mütevazı faaliyetler bile ülke çapında karşılık buldu.
Bu millet, imparatorluk bakiyesi bir millettir. Tarihte Orta Amerika’daki savaşlarda oraya giden solcularımız vardı. Filistin davası için cephede Türk solundan isimler olmuştur. Osmanlı Devleti, altı asır boyunca adalet, merhamet, sağduyu ve vicdan timsali bir medeniyet inşa etmiştir. Bugün de Türk milletinin vicdanlı duruşu, küresel ölçekte teslim edilmek zorunda olunan bir gerçektir.
Peki, bu kadar duyarlı bir toplum neden daha az etkinlik yapıyor? Kanaatimce bunun temel sebebi kanaat önderlerinin yeterince organize olmamasıdır. Gazze konusunda İsrail’in soykırımını gündemde tutmak için bir komite kurulması, son derece olumlu bir gelişmedir. Kanaat önderleri, planlı ve sürekli adımlar atarsa, bu milletin arkalarında güçlü bir şekilde duracağına inanıyorum...
Sonuç olarak, Gazze meselesinde ya da diğer insani duyarlılıklarda temel sorumluluk, sivil toplum kuruluşları ve kanaat önderlerindedir. STK’lar fikir ürettikçe, öncülük ettikçe, kanaatlerini güçlü bir şekilde ortaya koydukça; bu büyük millet onların arkasından kararlılıkla yürüyecektir. Batılı başkentler bugün bizden daha hareketli; fakat artık Müslümanlar olarak kendi meselemize en az Batılıların bizim insanlık davamıza gösterdiği kadar hassasiyet göstermek zorundayız. Bu hassasiyet, vicdani sorumluğumuzu güçlendirecektir.
Not: Dünyadaki din adamlarının katılacağı bir eylem önerisini sosyal medyadan sıkça tekrarlayacağım. Görelim Mevla neyler…


