Gazze için ekran, masa ve sahadaki gerçekler aynı değil Ömer Lekesiz
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Kanada, Avustralya, İngiltere ve Portekiz’in 21 Eylül 2025'e Filistin'i tanımalarının hemen ardından, 80. Birleşmiş Millet Genel Kurulu’nda gerçekleştirilen "Filistin Sorununun Barışçıl Çözümü ve İki Devletli Çözümün Uygulanması İçin Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans"ta Fransa, Monako, Lüksemburg, Malta ile San Marino da Filistin’i tanıdıklarını açıkladılar.
Böylece Filistin’i tanıyan ülke sayısı 157’ye çıkarken, BM Genel Sekreteri Antnio Guterres’in, Gazze’deki saha gerçeğini "ahlaki, yasal ve siyasi olarak tahammül edilemez" olarak nitelemesi ve "Alternatif nedir? Filistinlilerin temel haklarından mahrum bırakıldığı tek devlet senaryosu mu? Evlerinden ve topraklarından kovulmaları mı? Sürekli işgal, ayrımcılık ve boyunduruk altında yaşamaya zorlanmaları mı?" sorusuyla iki devletli çözümü vurgulaması, konferansta beyan edilen görüşlerin de özeti gibiydi.
BM Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sürerken ABD Başkanı Trump sürpriz bir toplantı yaptı. Trump’ın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la yan yana oturduğu, Katar, Ürdün, Endonezya ve Pakistan devlet başkanlarıyla, Mısır Başbakanı, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakanlarının katıldığı bu toplantıda sadece Gazze konusu görüşüldü.
Erdoğan’ın, "Çok çok verimli, güzel bir toplantıyı bitirdik. Ben memnunum, sonucu da hayrolsun" şeklindeki kısa bir açıklamasıyla umut uyandıran bu toplantının açıklamasında ise şu hususlar dile getirildi:
-Savaşı sona erdirme ve acil ateşkes ihtiyacı,
-Gazze’nin yeniden inşası için Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın birlikte çalışması,
-Gazze şeridinde zorla yerinden edilmenin reddi ve ayrılanların geri dönmesine izin verilmesi,
-Acil ateşkesin yapılması, rehinelerin serbest bırakılması ve yeterli insani yardımın ulaştırılması,
-Batı Şeria ve Kudüs’teki kutsal mekanlarda istikrarın korunması,
-Filistin Yönetimi’nin reform çabalarının desteklenmesi,
-Adil ve kalıcı bir barışın kapılarını açmak için Trump'ın liderliğinin önemsenmesi…
BM Genel Kurulu’ndaki konuşmaları
ekran
, Müslüman ülkelerle yapılan toplantıyı
masa
olarak isimlendirirsek,
ekran
ın adı üstünde gösteriden ibaret olduğunu ve dolayısıyla seyredilmesiyle tamamlandığını söyleyebiliriz.
Ancak
masa
böyle değil. O, gündeme düşmesiyle vicdan sahiplerinin kalplerini titretmekle kalmadı, Gazze’deki vahşetin biteceğine dair yeni umutların doğmasına yol açtı. Tıpkı ameliyat masandaki hastanın doktorla ve o doktorun ameliyathane önünde yürekleri ağızlarında bekleyen hasta yakınlarıyla kuracağı ilişkinin yüklendiği ağır hassasiyetteki gibi…
Doktor için hasta, ameliyat sırası gelmiş binlerce kişiden sadece biridir ve onun için önemli olan yapacağı operasyonda mümkün olabildiğince başarı sağlamaktır. Ama hastadan haber bekleyenler onun eşidir, oğludur, kızıdır, yeğenidir… ve onlar sadece iyi habere kilitlenmişlerdir. Zira doktor için
öteki
olan, onlar için kendi canlarıdır; doktorun öteki hakkında vereceği haber onlar için adeta kendilerinden verilecek bir haberdir. İşte masa konusunda kalplerin titremesi, umutların doğması da böyle bir ilginin neticesiydi.
Aslında herkes bilir ki, uluslararası bir toplantıda sonuç
hemen
ortaya çıkmaz, hatta bir sonuca varılmışsa bile onun ortaya çıkması sonraki yüzyıla bile kalabilir. Ama değil mi ki, söz konusu olan yiyecekten, ilaçtan, iskandan yoksun olan Gazzelilerdir ve mezkur toplantının yapıldığı saatlerde de ABD-İsraili’nin Gazze’deki soykırımı devam etmiştir; Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın mezkur konferansta ilettiği vahşet görüntüleri Gazze’de ABD-İsraili eliyle an be an yaşatılmıştır ve halen yaşatılmaktadır.
Vicdan, aklın benimsediği her şeye katılmaz. Zira akıl menfaate göre hüküm verir, vicdan ise merhamete göre… Bu nedenle reel politik, jeopolitik bağlam, uluslararası hukuk vb. kavramlar eşliğindeki uygulamalar aklı etkilerler ama vicdan için bu kavramlar -hele de orta yerde bir vahşet sürüyorken- Vatikan’da yapılan meditasyonlara başlık oluşturmaktan başka hiçbir şeyi ifade etmez.
Bu nedenlerle vicdanlar büyük beklentiye girdikleri masa konusunda mutmain olmamışlar, onu bilakis A’nın B, C’nin D, E, F…, B’nin A ile yapacağı birçok görüşmeye konu yeni bir sürüncemenin başlatılmasına yoruşlardır. Nitekim üçüncü yılına yaklaşmakta olan Gazze Soykırımı benzer sürüncemelerin, anlık yayılmaların, sonuçlandırılmayan ateşkes görüşmelerinin, peş peşe verilen yeni işgal ve zulüm kararlarının, toplu katliamların… müştereken ürettiği bir sonuç değil midir?
Özetle BM Genel Kurulu ve Gazze konulu toplantılar ekran, masa ve sahadaki gerçeklerin aynı olmadığını hatta bunların çok farklı yönlerde seyrettiğini bir kez daha göstermiştir.


