Gönüllülük bitmeyen bir seferberlik hâli Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Sözlükler gönüllü tanımını; “Gönüllü, içinde bulunduğu toplulukta herhangi bir karşılık ya da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenen kişidir” şeklinde yapar. Yazar-aktivist Demet Tezcan da bu tanımın karşılık bulduğu isimlerden biri. Tezcan, yıllardır gerçekleştirdiği sivil toplum çalışmaları ve koruyucu aile olarak üstlendiği sorumluluğun yanında kısa bir süre önce Darülaceze gönüllülüğünü de ekledi. Kendisini, “Kayseri doğumlu, üçü biyolojik biri koruyucu annesi olmak üzere dört kız çocuğu annesi, Akif Han ve Emir’in anneannesi, hali hazırda bir sivil toplum örgütünde profesyonel olarak çalışan, birçok sivil yapıda gönüllü çalışması devam eden bir dönem köşe yazarlığı yapmış, yayımlanmış kitapları olan bir yazar ve aktivist diyebilirim” cümleleriyle tanımlayan Tezcan, çocukluğunu “Hikâyesi bir cümle kadar kısa, hikâyesi bir ömür kadar uzun” diyerek ifade ediyor. İlkokul hayatıyla birlikte kimi zaman hem anne hem babasız sadece üvey anneli kimi zaman sadece anneli, kimi zaman sadece anneanneli bir çocukluk dönemi geçirdiğinden bahseden Tezcan, “Belki de bundan dolayıdır ki yaşlılar ve kimsesiz çocuklar hep ilgi alanımda oldu. Anneannesiyle yaşamış, onun arkadaşlarının küçük arkadaşı olmuş, babaannesinin hayat tecrübesini, duruşunu gözlemlemiş ve tüm bunları kendine rehber bilmiş her yaşananı tecrübe hanesinde kazanç gören, nefes aldığı sürece olan bitene kayıtsız kalmamayı, her daim “Ben orda yoksam kimse yok” anlayışıyla yola revan, yol üzere olan biri olarak ilk gençlik yıllarımdan itibaren sivil toplum çalışmaları içerisinde bulundum. Bu çerçevede dünyanın birçok ülkesinde savaş, doğal afet, yoksulluk bölgelerinde gönüllü çalışmaların içinde yer aldım. ‘Kim bir haksızlık görürse eliyle düzeltsin, ona da gücü yetmezse diliyle düzeltsin’ Peygamber buyruğunca yazmaya ve anlatmaya devam ediyorum” diyor.

Yaşlılar ve çocuklar dezavantajlarıyla eşitleniyor
“Yaşlılar ve çocuklar bakım gereksinimi, savunmasızlık gibi halleriyle, fiziksel ve sosyal nedenlerden dolayı dezavantajlı gruplarla bir yerde eşitleniyorlar. Her iki grup da samimiyetle uzanacak bir ele, içten bir tebessüme, sevgi ve şefkatle yaklaşıma çokça ihtiyaç duyuyor” diyen Tezcan ‘Darülaceze’ denildiğinde aklımıza ilk gelenin “kimsesiz” yaşlılar olduğuna dikkat çekiyor. “Orada bir de çocuk yuvası olduğu çok bilinmiyor. Ben öncelikle yaşlılarımız için başvurdum. ‘Hiçbir şey yapamasam da tırnaklarını keserim, sohbet ederim’ dedim. Ama aşiyanın kuşlarıyla hemhâl olmak nasibimmiş” diyor ve ekliyor: “Koruyucu annelik serüvenimle şunu gördüm ki, aynı döngüde bir konfor alanım varmış. Çok yoğun olan ama konusuyla, çevresiyle, kitlesiyle rutinini bozmadığım bir konfor alanıymış. Meğer kendimizi ait hissettiğimiz çatıların dışında başka bir hayat akıyormuş. Dışardan bakınca zaman Darülaceze’de hiç akmıyormuş gibi görünse de birinin gelip, öbürünün gittiği bir devir daim hikâyesi yaşanıyormuş. Sadece Darülaceze değil, kızımı aldığımın ertesi günü yeri dolan çocuk esirgeme kurumu da keza öyle. Ve bu hikâye sadece buluntu bebeklerin terk edilmiş çocukların, Darülaceze’ye sığınmış yaşlıların hikâyesinden ibaret değil. Bu bizim hikâyemiz. Bu toplumun hikâyesi ve bu hikâye yazılırken ben o satırların arasında olmayı bir sorumluluk olarak görüyorum.”

Manevi kazancın kelimelerle ifadesi yok
“Gönüllük bir disiplin, süreklilik, istikrar ve uyum gibi yetkinlikler ve sorumluluk gerektiriyor. İstikrarlı olmak çeşitli rutinlerinden fedakârlık, konfor alanından çıkmak için çaba gerektiriyor” ifadesinde bulunan Tezcan, gönüllü çalışmaların kendini tanıma, inşa etme sürecini de beraberinde getirdiğini anlatıyor: “Yol aldığın, yolda muhatap olduğun insanlarla uyum sağlayabilmek, tavır ve tutum geliştirebilmek yeniden yeniden tanıdığın kendine aşina olabilmek. Her anlamda maddi ve manevi zorlukları elbette çok ama manevi kazancının kelimelerle ifadesi yok diyebilirim.” “Gönüllülük bitmeyen bir seferberlik halidir” açıklamasını yapan Tezcan gönüllülüğü şöyle tanımlıyor: “Dağ gibi derdi sırtında taşıyanların eteklerinde ufalıp ufalıp çakıl taşlarına döndüğünüz, vermeye gittiğinizi zannederken alıp döndüğünüzdür gönüllülük. İyi ki buradayım dediğiniz, geriye dönüp baktığınızda iyi ki oradaydım dediğiniz dingin duygularla sığındığınız bir gönül limanıdır. Ve aynı zamanda çok yorucudur, emeğinden ister, zamanından ister, duygusal olarak dayanıklılık ister. Ama verdikleri istediklerinden çoktur. Hayata sorumlu bireyler olarak baktığınızda sorunun değil çözümün, sürdürülebilir bir sistemin parçası olmak için en uygun yerdir diyebilirim.” Gönüllülüğe dair herkesin farklı bir motivasyonu olabileceğini anlatan Tezcan, kendininkini şu sözlerle anlatıyor: “Kimi bir vicdanî borç bilir, kimi insanî duruş olarak görür kimine göre sosyal sorumluluktur gönüllülük. Benim gönüllük motivasyonum tüm bunları mündemiç O’na kul olmanın gereği olarak ‘İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar’ diyen yaratıcı buyruğudur. Nefes aldığım sürece bu yarışın içinde olacağım inşallah.”


