SonTurkHaber.com
close
up
Görsel tahakküm ve normsuzluğun anatomisi: Giyinmenin unutulan ontolojisi Düşünce Günlüğü Haberleri

Görsel tahakküm ve normsuzluğun anatomisi: Giyinmenin unutulan ontolojisi Düşünce Günlüğü Haberleri

SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.

Bireyler, yaşamı bir sahne gibi kurgular ve benliklerini bu sahnede performatif olarak sunarlar. Bugünün fiziksel ve dijital kamusal alanları, bu sahnenin genişletilmiş versiyonlarıdır. Kıyafet, kimliği saklayan bir örtü olmaktan çıkar; kimliği satan bir enstrümana evrilir.

Mehmet Kırtorun / Yazar

Giyim biçimi, yalnızca bireysel bir tercih olmakla kalmaz; aynı zamanda kültürel belleğin, siyasal iklimin ve toplumsal gerilimlerin katman katman örüldüğü sembolik bir alan işlevi de görür. Bir toplumda bedenin kamusal alandaki görünürlüğü değiştiğinde, yalnızca kumaş oranı azalmaz; değerler yerinden oynar, normlar çözülür, anlam kayar.

Çıplaklık, artık yalnızca tenin açığa çıkmasıyla sınırlı kalmaz; temsil de soyunur, simgesel örtüler dağılır. Özellikle kamusal alanda “aşırı” beden teşhiri —örneğin Türkiye’de son dönemde üniversite sınavlarına iç çamaşırını andıran kıyafetlerle katılan genç kadınlar üzerinden süren tartışmalar— yalnızca estetik ya da ahlaki zeminde açıklanamaz. Bu görünürlük; derin bir sosyolojik, psikolojik ve felsefi yarılmanın yüzeye taşınmış hâlidir.

Bu yazı, söz konusu görünürlük biçimlerini bireysel özgürlük bağlamında ele almaktan ziyade, onları bir norm çözülmesi, anlam boşalması ve modernite-sonrası kimlik krizinin emareleri olarak ele almayı hedeflemektedir.

SOSYOLOJİK DÖNÜŞÜM

Durkheim’ın anomi kavramı (normsuzluk), özellikle kamusal davranışların istikrarsızlaştığı bu dönemde yeniden düşünülmeyi hak ediyor. Birey, neye göre davranacağını, nerede duracağını, hangi sınırı ihlal ettiğini kestiremediğinde özgürlük hissi yerini yönsüzlüğe bırakır. Bu çerçevede, Türkiye’de giyimin taşıdığı sembolik sınırların aşınması bir hak talebinden çok, anlamın yitimiyle yüzleşme biçimidir. Anominin Türkiye’ye özgü biçimi ise, hem geleneksel dinî-kültürel kodların çözülmesine hem de Batı merkezli modernleşme modellerinin yüzeyde kalan bir içselleştirme sürecine dayanır.

Artık kamusal alanda “ne giyilir” sorusu karşılıksız kalmakta… Normların yerini duygusal tepkiler, beğeni kazanma arzusu ve görsel etki yaratma çabası almış durumda. Bu dönüşüm, düzenin kurucu ilkelerinden beslenmiyor; doğrudan görüntü ekonomisinin dinamiklerinden güç alıyor.

KAMUSAL ALAN TEŞHİRE TESLİM OLDU

Hannah Arendt’e göre kamusal alan, eylem, söylem ve sorumluluk ekseninde inşa edilen bir karşılaşma zeminiydi. Oysa günümüzde bu alan, giderek görselliğin hâkimiyetine girmiş durumda. Temsil, yerini teşhire bırakıyor. Giyinme pratiği, düşünsel bir içeriğin taşıyıcısı olmaktan çıkıp, algıya hitap eden bir imaj stratejisine dönüşüyor. Foucault’nun beden politikalarıyla işaret ettiği yapı, içsel denetimden çok dışsal dikkat üretimi üzerinden biçimleniyor: Beden, itaatkâr bir nesne olmaktan çıkarak dikkati üzerine çekmeyi amaçlayan bir performans aracına dönüşüyor.

Bu bağlamda Michel Foucault’nun “biyoiktidar” kavramı da önem kazanır. Giyinme biçimleri üzerinden kadın bedeni, hem itaatin hem direnişin nesnesi hâline gelir. Bir genç kadının kamusal alandaki çıplaklığı hem ataerkil normlara bir başkaldırı, hem de neoliberal estetik rejiminin gönüllü bir kulu olma hâlidir.

Bu çelişki, kadın bedeninin sistematik biçimde metalaştırıldığı ve özneleşme süreçlerinin yüzeyselleştiği bir çağın içinden konuşmaktadır. Görünürlük, özgürlüğün ötesinde artık tüketilebilirliğin ölçüsüne dönüşmüştür.

KİMLİK BOŞLUĞU

Freud’un bastırılmış cinsellik üzerine kurduğu nevrotik yapı çözümlemesi, günümüzde büyük ölçüde işlevini yitirmiştir. Zira günümüz bireyinin temel sorunu “bastırmak” üzerinden kurulmaz; mesele artık ölçüsüzce sergilemektir. Bu sergileme, içsel bir boşluğu gizlemez; aksine, o boşluğu parlatır, öne çıkarır ve dolaşıma sokar. Arzunun bastırılması yerine, yönünü kaybetmiş arzunun sürekli temas arayışı öne çıkar.

Bu dönüşümle birlikte bireyin mahremiyetle kurduğu ilişki kökten değişmiştir. Giyinmek, örtünmekten ziyade varoluşsal bir ifadenin estetik stratejisine dönüşür. Kamusal alanda yaygınlaşan “çıplaklık estetiği”, klasik mahremiyet algısının ötesine geçerek, kimliğin nesne olarak temsil edilmesine dayanır. Kişi kendini, ancak teşhir yoluyla hissedebilir hâle gelir. Bu durum, nevroz temelli yapılardan çok, dikkat bağımlılığı ve sürekli teyit arayışındaki kimlik biçimlerine işaret eder.

Artık kıyafet, bedeni örten bir araç olmaktan çıkar. Bireyin dikkat odağına yerleşmek üzere seçtiği bir sunum aracına dönüşür. Görünmek yeterli olmaz; izlenmek, hatta sürekli izlenebilir kalmak arzusu belirleyici hâle gelir. Bu ruh hâlinde mahremiyet geri çekilir, teşhir ise yeni güvenlik biçimi olarak yerleşir.

NARSİSTİK REZONANS

Christopher Lasch’ın “narsisizm kültürü” kavramı, bu dönüşümü açıklamakta güçlü bir çerçeve sunar. Lasch’a göre birey, içsel bir tutarlılıktan ziyade, dışsal onaylarla varlık bulur. Kendini oluşturmak yerine, başkalarının onayına göre biçimlenir.

Bu zihinsel zemin, kıyafeti bir sosyal sermaye biçimine çevirir. Beden, yalnızca bir varlık göstergesi olmaz; aynı zamanda değer talebinin maddesel temsiline dönüşür.

Bu noktada Erving Goffman’ın “benliğin sunumu” kuramı devreye girer. Goffman’a göre bireyler, yaşamı bir sahne gibi kurgular ve benliklerini bu sahnede performatif olarak sunarlar. Bugünün fiziksel ve dijital kamusal alanları, bu sahnenin genişletilmiş versiyonlarıdır. Kıyafet, kimliği saklayan bir örtü olmaktan çıkar; kimliği satan bir enstrümana evrilir.

Bu koşullar altında görünürlük bir ekonomiye dönüşür. Görüntü üzerinden değer üretilir. Takipçi sayısı, beğeni oranı ve geçici ilgi karşılığında beden arz edilir. Karşılığında ise yapay bir kimlik, geçici bir kabul ve dıştan gelen bir aidiyet hissi sağlanır.

Böylece beden, bir iletişim aracı olmaktan çıkıp görsel bir metaya dönüşür. Bu da kolektif narsisizmin en net görsel ifadesini ortaya koyar. Bedenin bu biçimde metalaşması, kolektif narsisizmin görsel tezahürüne dönüşür.

ESTETİK İLE ETİK ARASINDA ÇATIRDAYAN FAY HATTI

Jean Baudrillard’ın simülasyon kuramı, yalnızca televizyon çağının ürünü olarak kalmaz; aynı zamanda bedenin dijital temsillere sıkıştırıldığı postgörsel evrenin de ruh haritasını çizer. Gerçeklik, ağırlığını kaybetmiş; yerine, dikkat çekiciliği yüksek temsiller geçmiştir. Hakikat, etkileyici olanın gölgesinde kaybolur. Giyinme artık örtünme ya da aidiyet ifadesi olmaktan uzaklaşarak, bir algı kurgusuna dönüşür.

Beden, bireyin benliğini taşıyan bir yüzey olmaktan çıkar; izlenme arzusunu taşıyan bir kurguya evrilir. Giyinmenin amacı görünmekten ziyade, sürekli göz önünde kalmak halini alır. Bu dönüşüm, estetikle etik arasında çatlayan bir fay hattını açığa çıkarır.

Sınav salonuna iç çamaşırı estetiğiyle giren bir genç kadının seçimi yalnızca özgürlük beyanı olarak görülemez; aynı zamanda çağın görsel ekonomi düzenine yapılan stratejik bir yatırımdır. Simülatif düzlemde değer kazanan şey, hakikatin kendisi yerine ona benzeyen, dolaşımı yüksek temsil biçimleridir. Görünürlük, içerikten çok etkiyi önceleyen bir yapıya bürünmüştür. Gerçeğin yerini, daha dolaşılabilir ve dikkat çekici versiyonları alır.

ÖZGÜRLÜĞÜN YANILSAMASI

Bu noktada estetik her şeyin önüne geçer. Etik, bir yön bulma aracı olarak işlevini yitirir. Pusulanın kırıldığı bir zeminde birey, hakikatin peşine düşmez; izlenebilir olanın izini sürer. Simone Weil’ın özgürlük anlayışı bu bağlamda tekrar düşünülmelidir. Özgürlük, yalnızca istemekle tanımlanmaz; başkasının varlığını gözeterek karar alabilme kapasitesiyle anlam kazanır. Sorumluluğu taşımayan arzu, etik dışı bir istilaya evrilir. Teşhir kültürü, tam da bu kaçışın cisimleşmiş hâlidir.

Bugün artık “ne giydiğimiz” sorusu kadar, “niçin böyle görünmek istediğimiz” sorusu da geri plana itilmiştir. Hatta bu soruların kendisi bile gündem dışıdır.

Baudrillard’ın simülakr kavramı, yalnızca giyinme tarzlarını açıklamakla kalmaz; değer algısının dönüşümünü de gözler önüne serer. Mahremiyet, korunacak bir alan olmaktan çıkar; aşılması gereken bir eşik hâline getirilir. Temsil, performansa dönüşür. Estetik, etik üzerinde tahakküm kurar; haz ise düşünsel sorumluluğu sessizce uzaklaştırır.

İMAJIN HÜKÜM SÜRDÜĞÜ YERDE HAKİKAT SESSİZLEŞİR

Kierkegaard’ın varoluş kuramı bu noktada can alıcı bir perspektif sunar. Estetik, etik ve din üçlemesi içinde çağımız hâlâ estetik düzlemde dolanır. Haz, özgürlük ve dikkat arzusu, bireyin kararlarının önüne geçmiştir. Etik ise yalnızca dışlanan bir sorumluluk değil; giderek unutulan bir derinliktir. Görsel farklılık, özneleşme sanılmakta; dikkat çekme, anlam taşıma yerine ikame edilmektedir. Peki gerçekten farklılaşıyor muyuz, yoksa sadece farklı görünmeye mi çalışıyoruz?

Postmodern birey için giyinmek, artık bir temsilden çok bir takas unsurudur. Beğeni karşılığında mahremiyet, takipçi uğruna kimlik, anlık ilgi uğruna değer sunulur. Geriye kalan yalnızca pazarlanmış bir beden ve pazarlanabilir bir görüntüdür. Ama şunu sormadan geçemeyiz: Bu görüntü hangi anlamın üzerine inşa ediliyor? Gerçek bir özgürlük deneyimi mi yaşıyoruz, yoksa yalnızca daha etkili biçimde pazarlanabilecek hale mi geliyoruz?

Anlam, yalnızca dikkatin toplandığı yerde oluşmaz; aynı zamanda sorumluluk üstlenilen zeminde kök salar. Kıyafet, yalnızca bedeni taşımakla kalmaz; zihinsel yönelimin de ifadesine dönüşür. Fakat bilincin sesi duyulmaz hâle gelmiş, bedenin sessizliği ise görünürlük gürültüsü içinde silinmiştir. Ve ortada yalnızca imaj kalır. İmajın hüküm sürdüğü yerde ise hakikat sessizleşir.

TEŞHİRDEN TANIKLIĞA GEÇİŞ MÜMKÜN MÜ?

Bugün bir sınav salonuna iç çamaşırı estetiğiyle giden bir birey, yalnızca giyim tercihi yapmıyor; aynı zamanda çağın krizini üstüne giyiyor. Onun kıyafeti, bireyin kamusal alanda neyi temsil ettiğine dair kolektif bir belirsizliği, giderek derinleşen bir anlam kaybını ve sonunda toplumsal çözülmeyi görünür kılar. Bu durum yalnızca kadının bireysel tercihi olarak okunamaz; çünkü mesele yalnız bireyle sınırlı kalmaz, toplumu da içine alan geniş bir kültürel zeminde yankı bulur. Giyinmenin sınırları mahremiyetin ötesinde; anlam üretimi, sorumluluk hissi ve toplumsal ilişkisellik düzlemlerinde çizilir.

Şu sorular artık kaçınılmazdır:

Bir bedenin teşhiri neden artık bu kadar görünürken, ruhun çırılçıplak hâli neden bu kadar görünmezdir?

Gerçekten “özgür” müyüz, yoksa yalnızca daha fazla “pazarlanabilir” hâle mi geldik?

Mahremiyetin yerine gösteri geçtiyse, aşk nerede, aidiyet nerede, ahlak nerede durur?

Bu yazı, yeni yasakların gölgesinde değil; kaybolan anlamların izinde yürüyen bir çağrıdır. Kıyafetlerin altına gömülen anlamı, teşhirin parıltısında solan hakikati, görünür olmanın gürültüsünde kaybolan varoluşu yeniden arama çabasıdır…

Durumu takip etmeye devam edin, SonTurkHaber.com her zaman en yeni haberleri sunuyor.
seeGörüntülenme:24
embedKaynak:https://www.yenisafak.com
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 01 Temmuz 2025 04:04 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

Uyuşturucu ticareti yapanlar İznik te yakalandı

30 Haziran 2025 18:51see138

Bahçelievler’de alev alev yanan lüks otomobil hurda yığınına döndü! Yaklaşık 2 milyon TL bir zararımız var

30 Haziran 2025 01:05see116

Düzce haberleri Düzce de 41 genç hafız oldu 30 Haziran 2025

30 Haziran 2025 09:53see115

İspanya yı mağlup eden Belçika Avrupa Şampiyonu oldu

29 Haziran 2025 23:41see114

Rihanna nın bebeğinin cinsiyetini sevgilisi Rocky ağzından kaçırdı

01 Temmuz 2025 09:32see114

Çinli Leapmotor’dan 587 Bin Liralık Elektrikli Otomobil: B01 Ön Satışta

30 Haziran 2025 19:22see113

İstanbul Emniyeti nden organize suç örgütüne 4 ilde operasyon: 14 tutuklu

30 Haziran 2025 19:23see112

Ciğerlerimiz yanıyor: İzmir, Manisa ve Antalya’da orman yangınları sürüyor

30 Haziran 2025 10:26see110

At gözlüğü Gökhan Özcan

30 Haziran 2025 04:05see110

Gassal a İtalya dan ödül Kültür Sanat Haberleri

30 Haziran 2025 04:05see110

Parkta korku dolu anlar! Pota devrildi, 17 yaşındaki genç yaralandı: Defalarca bildirdik ama müdahale yapılmadı

30 Haziran 2025 00:43see110

100 günü aşkın süredir hapiste olan İmamoğlu dan Erdoğan a tarihi fark

30 Haziran 2025 17:51see110

1 milyon vatandaşa metrobüs müjdesi: İstanbul dan sonra bir ilk! Ulaşımda çığır açacak

29 Haziran 2025 22:35see109

Kadıköy Boğası lakabıyla tanınan Mustafa Başaran göz ameliyatı oldu

30 Haziran 2025 17:42see109

Abraham, atletizmi ve fizik gücüyle fark yaratır!

01 Temmuz 2025 08:37see109

İsrail Gazze de kafeteryaya sığınan sivilllere saldırdı

30 Haziran 2025 18:05see109

Antalya da 3 araç birbirine girdi! Ortalık savaş alanına döndü: 21 yaralı

01 Temmuz 2025 13:07see109

Bakan Güler, Senegal Silahlı Kuvvetler Komutanı ile görüştü

30 Haziran 2025 19:10see109

İsrail in gizli planı ortaya çıktı: Yunanistan ile iş birliği içinde gerçekleşti

01 Temmuz 2025 12:53see108

Yer: Fethiye! 2 vatandaşa denizden tıbbi tahliye gerçekleştirildi

29 Haziran 2025 22:57see108
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları