Yerli ve milli Görsel Sanatlar müfredatı için bazı öneriler Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Kâmil Yeşil / 2014-24 Talim ve Terbiye Kurulu Üyesi
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli eğitim sisteminin en önemli unsuru olan müfredatlar üzerinde çalışmalar devam ediyor. Zira geçtiğimiz günlerde ilgili genel müdürlükler bu ders ait “yeni müfredatı” tenkit ve tekliflere açtı.
“Z Kuşağı” olarak adlandırılan neslin, muhatap olduğu öğrenme şeklinin görmek, (seyretmek) olduğu düşünülürse gözlere hitap eden objelerin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkar. Görsel malzemelerin çeşitlenmesi (fotoğraf, sinema, TV, film, video, tablo, kroki, harita, ropröduksiyon, illüstrasyon, animasyon vs.) sebebiyle geçmişte adı Resim olan ders, “Görsel Sanatlar” ismiyle genişletilmiştir. Hemen belirtelim ki görsel sanatların nerdeyse müstakil alanı haline gelmiş bu sanatlara müfredatta yer verilmemesi önemli bir eksiklik olarak sayılabilir.
MİLLİ REFLEKS VE ZEVKİ KAZANDIRAN VASITA
Görsel Sanatlar dersinin birkaç amacı vardır. Bunlardan biri; görsel zekaya sahip olan; çizmeye, fotoğraf ve film çekmeye kabiliyetli olan öğrencileri keşfedip yönlendirerek Türk resim sanatına yeni sanatçılar kazandırmaktır. İkinci hedef; bütün öğrencilerin estetik zevkini geliştirmek, görsel malzemeleri sanat seviyesine çıkaran bilgiyi vermek, perspektifi kazandırmak, akımları ve sanatçıları tanıtmak, sanat eserlerindeki “güzelliği” görme becerisini geliştirmektir. Zira sanat eserinin en temel vasfı öncelikle millî olmaktır, sanat eseri millî değilse evrensel değildir. Geleneğin yenilenerek gelişmesi için binlerce yılın zenginliğini ve çeşitliğini yansıtan Türk sanatının ve sanatçılarının tanıtılması hayati önemi haizdir. Dolayısıyla Görsel Sanatlar müfredatı; tarih bilincini, aidiyet duygusunu, milli refleks ve zevki kazandıracak en önemli vasıtalardan biridir. Görsel Sanatlar dersinin diğer hedefi; sanat eseri ile alelade eser arasındaki farkı görebilen, keşfedebilen, hayattan estetik zevk alan insanlar yetiştirmektir.
ADINI GÖRMEK İSTEDİĞİMİZ SANATÇILAR
Cumhuriyet’in ilk yıllarında dersin önemi hemen fark edilmişti. Ancak ilkokuldan orta okula, liseden üniversiteye kadar bütün müfredata Batı tarzı sanat eserleri ve anlayışları hakim idi. Lisede “Sanat Tarihi” dersleri olarak devam eden müfredat ve ders kitapları Eski Yunan’dan Rönesans devrine ve günümüze kadar tamamen Batı resim ve heykel sanatı, Batı mimarisi ağırlıklıydı. Anadolu’ya tamamen Batı sanatının bakışıyla bakılırdı. Bugün de Batı’nın sanat anlayışının ve sanatçılarının hakimiyetinden söz edebiliriz. 9-12. Sınıflarda, Görsel Sanatlar müfredatında Batı namına Picasso, Georges Seurat, Piet Mondrian, Rembrandt, Franz Kline ve Orhan Peker, Henri Matisse, Paul Klee, da Vinci, Michalangelo, Hikmet Onat, Abidin Dino, Çallı, D Grubu, Hale Asaf, Nurullah Berk, Nuri İyem’e rastlanırken; Milli ve İslamî sanatların estetiğini yansıtan Süheyl Ünver, Malik Aksel, Ahmet Yakupoğlu, Erol Akyavaş, İlhami Atalay, Peyami Gürel ve çizgi sanatının zirvesi Hasan Aycın gibi isimlere maalesef rastlayamıyoruz. Güzel Sanatlar Lisesinin müfredatında da bu sanatçılarımızı göremiyoruz.
BATI’NIN GÖZLÜKLERİYLE BAKMAYI BIRAKMALIYIZ
Özetle yerli ve milli resim kültürü için bu sanatçılar ve sanat anlayışları müfredata dahil edilmelidir. Tadımlık da olsa İslam resim sanatına dair bir ünite açılmalı ve minyatür, ebru, tezhip, hat gibi gelenekli görsel sanatlardan bahsedilmelidir. İlk ve Orta öğretimden geçmiş öğrenciler bu konuda hiç olmazsa ana hatlarıyla bilgi sahibi olmalıdır. Bunun yanı sıra, resim derslerinin felsefi temelinin de iyi kurulması gerekiyor. Bizim kültürümüze, resim derslerine en uygun poetikalardan biri Mesnevi’de geçen Çinli ressamlarla Rum ressamların hikayesidir. Pek tabii, disiplinler arası bir ilişkinin kurulabilmesi de müfredatı zenginleştirecek bir diğer husustur. Sanatın millî kimliğini ve çeşitliğini anlamak ve anlatmakta Türk Edebiyatı dersinden yararlanılabilir. Tasvir (betimleme) yazısı, portre ve narrative anlatımların “yazı ile resim yapmak” demeye geldiğine; tiyatroda dekorun, kostümün, jest ve mimiklerin görsel sanatlarla ilişkili olduğuna dair maddelerin müfredata konması düşünülebilir. Bu bağlamda öğrencilerden pekâlâ Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Sanat” şiiriyle bağlantı kurması istenebilir. Batı zihniyetine tutulmuş kişilere seslenerek iki dünya arasındaki sanat anlayışını Faruk Nafiz kadar edebî anlatan çok az şair vardır. Şairin “sen” diyerek hitap ettiği Batılı anlayışın sahipleri çoğaldı, “siz” hatta “onlar” oldu. Görsel ve işitsel sanatlarda Batı’nın bizden üstün olduğu imasının, ihsasının artık bir yerde bitmesi gerekiyor…
TÜRK RESMİNE YENİ BİR BAKIŞ
Bir diğer mesele de yeni müfredatta, renklerle ilgili farkındalık becerisi kazandıracak hususlara yer verilmesi isabetli olacaktır. Öğrencilerin görsel sanatlar denildiğinde önce malzemelerin ruhunu kavramaları gerekiyor. Ünlü ressamlardan öğrendiğimize göre milletlerin renkler ve tonlamalara yükledikleri anlam ve değer birbirinden çok farklıdır. Renklerin anlam ve değerleri inanç sistemlerine, kültürlere, dönemlere, hatta aynı inancın içindeki mezhep ve meşreplere göre farklıdır. Resimleri değerli ve özgün kılan da bu farklı tonlardır. Görsel Sanatlar dersinin temel malzemesi olan renklerin duygular, dışavurumlar, psikolojiler üzerindeki etkisi üzerinde durulması yararlı olacaktır.
Görsel sanatlar derslerinde öğrencilerden resimlemeleri gereken manzara, obje ve mimari örnekler artık milli, tarihi ve kültürel öğelerden seçilmelidir. İslam’ın resim sanatına değil belli figürlerin resmedilmesine izin vermediği gerçeği üzerinde durulmalıdır. Bu konuda yukarıda ismi geçen ressam ve çizerlerin eserleri örnek olarak yer almalıdır. Resim-hat sanatı, resimdeki portre ile edebi metin portre, resim-ebru, resim-minyatür ve mimari arasında ilgi kurulması yeni müfredatın milli duruşunu güçlendirecektir.
Türkiye Yüzyılı hedefi olarak, dilimize verdiğimiz önemi müziğimize ve görsel sanatlara da vermek durumundayız. Bundan dolayı “Türk resmi”ne yeni bir bakış açısıyla tekrar bakılmalı ve resmimiz tekrar eski kıymetine kavuşturulmalıdır. Bu bağlamda Milli Eğitim Akademisinde öğretmen yetiştireceklere, müfredatı hazırlayanlara ve ders kitabı yazacaklara Selçuk Mülayim’in “İslam Sanatı”, Turan Koç’un “İslam Estetiği”, Turgut Cansever’in eserleri ile Beşir Ayvazoğlu’nun “İslam Estetiği ve İnsan” kitabının teorik zemin kurmakta, eserleri örneklemekte yararlı olacağını naçizane hatırlatmak isterim…


