Görünürlük ekonomisi: Sonradan gurme! Mehmet Akif Soysal
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Gurme, sıradan tüketiciden farklı olarak yemeğin hazırlanışı, malzemenin kaynağı, sunum biçimi ve estetik yönü hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olan yemeği kültürle ve tarih ile yorumlayan kişidir.
Günümüzde duruma baktığımızda ise sözde “Gurme”, “Sonradan Görme”lerin “Sonradan Gurme”likleri şeklinde izah edilebilecek haldedir. Zira ne eğitimler vardır bu konuyla alakalı, ne kültür ne de tarih bilirler…
Bugünkü sosyal medya gurmeliği, deneyimden çok “oradayım” diyerek mekân gösterisi ve “bu çok güzel, inanılmaz lezzetli” gibi yüzeysel ifadeler üzerine kurulu hale gelmiştir.
Bu noktada kendilerine “Gurme değil, gösteri ustası” denebilir!
Mevzu net anlaşılsın diye gurme örneğinden yola çıktık ancak bu konu gurmelik mevzusunun ötesinde gerçeklikten kopuş, gösteriş üzerine kurulu düzenin, sosyal medya ile toplumsal düzeni esir alma meselesidir.
Ortaya çıkan bu durumun etkilerini irdeleyecek olursak;
İlk olarak objektif değerlendirmeler yerine sponsorlu ya da kişisel beğeniye dayalı yorumlar ile bilgi kirliliği oluşturmaktadırlar.
İkinci olarak asıl olan kültürle ve tarihi bağı ile yemeğin hazırlanışı, malzemenin kaynağı, sunum biçimi yerine, “mekan ve estetik” yönü hakkında yani zahiren görünenin üzerine bina edilmiş bir “Algı Yönetimi” ile sosyal medyalık şov ortaya konmaktadır.
Sosyolojik açıdan Pierre Bourdieu’nün “sembolik sermaye” kavramıyla açıklanan bu durumda insanlar beğeni, takipçi ve paylaşımlarla “sosyal sermaye” kazanıyor.
Sosyal sermayeyi kullanabilenleri ayrı irdelemek gerekir. Bizim meselemiz bu vesileyle ortaya çıkan toplumsal hasarı hepimiz yüklenmesidir.
İşte bu açıdan bakılınca, “Sosyal sermaye” edinme bahanesiyle toplumda görünür olma isteği ve sosyal medya kültürü merkezli üstünlük yaratma çabası toplumu esir alıyor.
Bu yapının ekonomik açıdan etkileri elbette var.
Sınırlı kaynakların sınırsız ihtiyaca cevap verebilmesi yani tahsis meselesine cevap arayan ekonomi biliminin, çözmesi gereken, bir sorun daha ekleniyor.
Zira tüketim yalnızca ihtiyaç için değil, konfor için değil, lüks için bile değil, “görünür olmak” için yapılmaya başlıyor.
İzah ettiğimiz haliyle sosyolojik ve ekonomik durumun gündelik hayata etkileri göz ardı edilebilecek cinsten değil.
* Tatil, mekan, marka ve yiyecek tercihlerinde “görsellik ve paylaşılabilirlik” ön plana çıkıyor.
* Normal bir yemek veya tatil deneyimi “storylik değilse” değersiz sayılıyor.
* Bunlar da tasarruf yerine israfı ve şatafatı teşvik ediyor.
Tüketim ihtiyacını anlamsız şekilde körükleyenlerin başını çektiği bu durumun toplumsal yükü yanında ekonomik maliyeti çok fazla:
* Hane bütçeleri: İnsanlar gelirlerinin üzerinde tüketmeye yönlendiriliyor.
* Toplumda kıyas ve mutsuzluk: Özellikle gençlerde “herkesin hayatı benden daha güzel” algısı zihinleri kirletiyor. Halbuki herkesin “gösterişlik” bir anı bütüne mal edilmemeli.
* Tüketim ekonomisinin körüklenmesi: Yerel esnaf yerine popüler, pahalı mekânlara yönelişle dengesiz gelir dağılımı meydana çıkıyor.
* Görünürlük baskısı: İnsanlar kendi varlığını sosyal medyada görünür olmakla özdeşleştirince sosyal medyada paylaşımın yoksa hayatta değilsin algısı onları korkutuyor.
Bireysel hırs ve ihtirasların toplumun bütününe sirayet etme hızını olağanüstü arttıran sosyal medyanın hayatı şekillendirmesi yadsınamaz bir gerçeklik.
Madem öyle belki sosyal medya ahlakı diye bir kavramı konuşmamız, dillendirmemiz gerek.
Tasarruf, tüketim ve infak algımızı da şekillendirmesi nedeniyle tüm ekonomik ilişkilere etkilerinin büyük olması bizleri bu yönde daha fazla düşünmeye sevk etmeli.
Batı eksenli tüketim kodlarını reddedecek zihinler geliştirdikçe insani (İslâmî) yaşam şartlarının gelişmesi mümkün hale gelecektir. Ancak bu denli yoğun bombardımandan kurtulup netice alabilmek için hepimizin toplu farkındalığına ve gayretine ihtiyaç duyulmaktadır.


