Tarihe yön verecek gelişmeleri yaşıyoruz Mehmet Akif Soysal
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Tarih akışının çok hızlandığı bir dönemdeyiz. Dünyanın Doğu’sundan Batı’sına kadar istisnasız tüm bölgelerinde “Belirsizlik” hâkim. Öyle ki; belirsizlik tek kalemde de değil; ekonomiden, dış politikaya her konuda çok bilinmezli denklemler var.
Türkiye bu dönemde tarihi atılımlar yapıyor.
Son bir haftada iki tarihi gelişme yaşandı.
İlki, DeltaV isimli savunma sanayi şirketimizin hibrit roket teknolojisiyle Uzay’ın kapısını Türklere açmasıdır.
Sinop’tan gerçekleşen fırlatma işleminde yerli ve milli imkanlar ile DeltaV tarafından geliştirilen iki kademeli hibrit roket sistemi, 200 kilometrenin üzerinde irtifaya ulaşarak, hibrit roket motorlarıyla erişilen irtifa rekoru kırdı.
Bu misyonun gerçekleşmesi ile Türk devletine, uzay operasyonlarının kapısının etkin ve verimli bir biçimde açılması başarılmış oldu.
Hatta bunu şöyle okumak da mümkün; Türkiye artık savaşların stratejik hamlesi Balistik füze işinde yerli ve milli imkanlarla var!
Bu hamleyle Türkiye çok büyük bir alanda belki +1000 Km uzağımızda bulunan coğrafyada caydırıcılık kazanmış oluyor. Uçak veya uçak gemisinin faaliyet alanı olamayacak uzaklıklarda bu roket teknolojisiyle sahada ve masada yerimiz diğer ülkelerden farklı hale geliyor.
Diğer tarihi gelişme ise Endonezya ile 48 adet KAAN uçağımızın satışı için yapılan anlaşmadır.
Askeri açıdan geri kalıp toprak vermeye başladığımız 1699 Karlofça Antlaşması’ndan bu yana bizi tekrar tarih sahnesine tüm heybetimizle döndüren tarihi bir anlaşmadan söz ediyoruz.
Karlofça Antlaşması’na giden sürecin sebebi askeri yeteneklerimizin Batı’ya karşı geri kalmasıydı.
Yine aynı dönemde ekonomimizi zor durumda bırakan gümrük vergilerinin kapitülasyonlar şeklinde Avrupalılara verilmesi askeri gücümüzün geri kalmasıyla başlayan bir süreçti.
Bunun neticesinde Osmanlı parasının değeri düşmeye başlamış ve ekonomik huzursuzluklar muhtelif isyanları beraberinde getirmişti.
Şimdi tarih Türkler için tersine dönüyor!
Savunma sanayii,
ulusal egemenliğin
en stratejik dayanaklarından biridir. Türkiye’nin bu alandaki gelişmişliği, sadece askeri güç değil, aynı zamanda
ekonomik bağımsızlık, teknolojik özerklik ve dış politika esnekliği
anlamına gelmektedir.
1. Askerî Egemenliğin Temeli: Dışa Bağımlılığı Azaltır
• Ulusal savunma araçlarının (silah, mühimmat, radar, İHA, füze vb.)
yurt içinde üretilememesi
, dışa bağımlılık yaratır. Bu da savaş, kriz veya ambargo durumlarında
egemenliğin fiilen sınırlandırılmasına
neden olur.
• Türkiye’ye 2019’da Kanada, Almanya ve ABD tarafından uygulanan İHA parçaları ambargosu, milli üretim zorunluluğunu ön plana çıkardı. Operasyonlarımızı durdurmayı amaçlayan bu hamleyi yerli üretim ile başarılı şekilde aştık.
2. Teknolojik Egemenlik ve Bilgi Bağımsızlığı
• Savunma sanayii; yapay zekâ, kriptografi, radar, uydu ve motor teknolojileri gibi
ileri teknoloji alanlarını
içerdiği için bu sektörlerde gelişmek,
genel teknolojik özerkliğe
de katkı sağlar.
•
Milli yazılım, yerli şifreleme
ve
bilgi güvenliği altyapıları
, sadece askeri değil tüm devlet mekanizmasının egemenliğini korur.
3. Ekonomik Egemenliğe Katkı
• Savunma sanayii ihracatı, ülkeye
yüksek katma değerli döviz girişi
sağlar (Örneğin; Türkiye 2004: 200 milyon dolar, 2024: ~7,1 milyar USD).
• Kendi silahını üreten ülke, dövizle dış alım yapmak zorunda kalmaz; bu da
makroekonomik kırılganlıkları azaltır.
• Ayrıca silah ithalatı yerine yerli üretim,
kamu bütçesinin içeride kalmasını
sağlar (yerli istihdam, yan sanayi gelişimi, vergi geri dönüşleri vs.).
4. Dış Politikada Özerklik ve Caydırıcılık
• Savunma sanayii güçlü olan bir devlet,
bağımsız dış politika yürütebilir
. Aksi halde, dış politikası silah tedarikçilerine bağımlı hale gelir.
•
Askerî caydırıcılık,
dış müdahalelere karşı "sessiz garantörlük" işlevi görür.
5. Sembolik ve Psikolojik Egemenlik
• Kendi tankını, uçağını, uydusunu üretmek; toplumsal olarak da bir
özgüven ve milletleşme duygusu
yaratır.
• Bu aynı zamanda dış ülkeler nezdinde “devletin ciddiyet ve caydırıcılık göstergesi” olarak algılanır.
Son söz; Fransız General Charles de Gaulle “Bir milletin savunma sanayii; onun bağımsızlık beyanıdır.”


