Haberlerin ağındaki ve dışındaki Afganistan Yasin Aktay
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Açıkçası Afganistan’a ilk gittiğimizde zihnimizde bizim de önceden duyduklarımızın etkisi çoktu. Yarım asırdır gün yüzü görmemiş bu ülkede 2 buçuk yıl önce işbaşına gelmiş olan bir yönetimin elbette her şeyi bu kadar kısa süre içinde halletmiş olmasını bekleyemezdik. Ancak kimsenin Taliban’ı anlayışla karşılama gibi bir durumu yok, esasen kimsenin öyle bir derdi de yok. Herkes önüne konulan haberleri kendi zevk ve beklentilerine göre konulduğu şekliyle tüketmekle yeterince mutmain.
Oysa 20 yıl süren ABD işgaline son vermiş olan ve ardından 2 buçuk sene gibi bir süre içinde hem uyuşturucu sorununu hem de toplumsal barışı inanılması zor bir yolla çözmüş olan bir hareket her zaman her yerde bir dikkati ve ilgiyi hak eder. O yüzden bir buçuk yıl önce ilk gittiğimizde Edward Said’in kitabının başlığı olan deyimiyle “haberlerin ağında” bir Afganistan vardı. Bu ağın ardında ne vardı? İnsanları ABD uçaklarının kanatlarına tekerleklerine tutunup kaçmaya sevk edecek kadar dehşete salan Taliban neydi, gelişi ne anlama geliyordu? İnsanlar neden can havliyle kaçıyordu? Can havliyle kaçtıkları Taliban iş başına geldiğinde neden yaptığı ilk iş genel bir af ilan etmek oldu ve bu affı uygulamayı nasıl başarabildi?
İşin aslını görmeye gitmiştik. Gördüğümüz şeyleri aktardık, ki gördüğümüz duyduklarımızdan çok farklıydı. Sadece bu farkı ortaya koymak bile insanlarda bir şaşkınlık uyandırmaya yetiyordu. Ancak bazılarının duyduklarına inanmaya her zaman daha yatkın olmaları gibi evrensel bir gerçek var. Balıkların gerçeklik algısı azıcık güçlü olsa ağlara veya oltalara gelirler mi?
Sonra ikinci gidişimizde önceki ziyaretlerimizdeki izlenimlerimizi daha da pekiştiren hatta mevcut durumun sürekliliğini teyit eden bir gidişatı kaydettik. Gördüğümüzü aktarmak, elbette görme biçiminden bağımsız olmuyor. Farklı bir görme biçimimiz olduğu doğru. Her şeyi en kötü tarafından görmek de var, başka türlü gösterir her şeyi. Her şey olabildiğince kötüydü zaten Afganistan’da. İşgal vardı, uyuşturucu vardı, büyük hayat pahalılığı, işsizlik, düşük hayat kalitesi vardı ve Afgan halkını kitleler halinde göçe zorluyordu. Bütün bu alanlarda şimdi göçmenlerin geri dönüşüne yol açan gelişmeler var. Taliban’ın bu ikinci gelişiyle yaşanan iyileşmeleri kaydediyoruz. Her şey güllük gülistanlık mı yani, hiç mi olumsuz bir şey yoktu? Hiç olmaz mı?
Şimdiye kadar aktardıklarımız elbette Afganistan ve Taliban hakkında genel geçer olumsuz önyargılarla ilgiliydi ve işin aslı o önyargılardan uzaktı. Bunu söylemek Afganistan’da mükemmel bir düzenin kurulmuş olduğu insanların tamamının çok mutlu ve memnun olduğunu söylemek demek değil herhalde.
Var olan sorunların bir kısmı tabii ki Afganistan’ın sosyolojik, kültürel ve tarihsel şartlarıyla ilgili. Mevcut Taliban yönetimiyle ilgili değil. Mesela Burka veya peçe giyme zorunluluğu en azından Kabil’de yok. Kabil’de başı yarı açık veya kapalı ama yüzü açık, tek başına dolaşan kadınlara veya sakalsız erkeklere her yerde rastlanıyor. Kimsenin müdahale ettiği de yok. Burka giymeye zorlama bazı taşra şehirlerinde uygulanıyor ama bu bile Taliban’ın getirdiği bir şey olmaktan ziyade geleneksel bir uygulama. Kadın haklarıyla ilgili birçok konuda ise kabile toplumunun geleneklerine karşı Taliban İslami ölçülere referansla güçlü bir güvence oluşturuyor. Çok uzun bir konu, önceki yazılarımda da birçok örnek üzerinden göstermiştim. Mesela kocası öldüğü için geleneğe göre kardeşiyle evlendirilmek zorunda bırakılan bir kadın Taliban’dan birinin yönettiği mahkemeye müracaat ediyor ve mahkeme bir kadının gelenekte yeri olsa bile iradesi dışında kimseyle evlendirilemeyeceğine karar veriyor. Bunun gibi birçok konu.
Bütün bu konularda önyargıların aksine gerçekleri aktarmaya çalıştık, ancak Taliban yönetimini bekleyen çok ciddi sorunların, yapılması gereken ciddi bazı düzenlemelerin olduğunu da kaydettik. İşgalcilere karşı onurlu ve kahramanca bir mücadele vermiş bir topluluğun hak ettiği saygıda kusur etmeyecek dikkat ve rikkatte bir dille de ifade etmeye çalıştık. Devlet yönetiminde, bürokratik işlemlerde ciddi bir acemiliğin hala devam ettiğini kaydettik mesela. Dinin özünde Allah’a, Kitabına, Resulüne, Müslümanların ileri gelenlerine ve ümmetine nasihat (samimiyet ve öğüt) olduğu düsturundan (Buhari ve Müslim hadisi) hareket ederek bu tavsiyelerimizi de değişik vesilelerle ifade ettik. Burada da bazı gözlemlerimize dayanarak biraz daha derli toplu ifade edelim:
Birincisi: Yatırım ve ekonomik faaliyetleri düzenleyen sistem ve yasaların istikrarsızlığı ve birçok konunun ekonomik karar alma mekanizmalarından sorumlu olanlarla kişisel ilişkilere bağlı olması. Bu durum adaletsizliğe yol açabilir ve süreçlerin işleyişinde güven oluşturucu şeffaflığı yok ederek toplumda yatırım ve katılım imkanlarını engellemeye neden olabilir.
İkincisi: Şimdi, zalimlerin ve efendilerinin devrilmesinden dört yıl sonra, gerekli kalkınma planlarını geliştirmenin, bunları kamuoyuna duyurmanın ve katılmak isteyen herkese katılımın kapısını açmanın zamanı geldi. Bu, amatörler veya fırsatçılarla sınırlı kalmamalı, aksine kurumsallaşma ve iyi yönetişim, özellikle toplumun uyanışının odak noktası olan ekonomi alanında olmak üzere tüm alanlarda uygulanmalıdır.
Üçüncüsü: Devlet kurumları ve bu kurumların yöneticileri arasında savurganlıktan kaçınma konusunda gözlemlediğimiz göz yaşartıcı güzel örneklerin devrimin ilk yıllarına özgü geçici bir davranış olarak kalmaması için belki kurumsal tedbirler alınmalı. İktidar kullanımı insanların alışkanlıklarını zamanla değiştirebilir çünkü. Zira halk arasında yoksulluk, seçkinlere karşı bir kızgınlık yaratabilir ve toplumu ne şimdi ne de gelecekte başka bir gereksiz döngüye sürükleyebilir.
Dördüncüsü: Âlimler vergi ve ceza uygulamama konusunda anlaştıklarına göre (elbette bu farklı bir fıkıh içtihadına göre yeniden değerlendirilebilir), güvenilir mücahitlerin gözetiminde mahalle, şehir ve il düzeyinde sosyal dayanışma fonlarının kurulmasına kapı açmak, topluma hizmet edecek, Afganların yaşadığı yoksulluğu ve acılarını hafifletecektir.
Beşincisi: Devletin ve toplumun açık bir kurumsallaşmaya doğru gidişatını düzenleyen yeni yasaların çıkarılmasını hızlandırmak lazım. Çünkü hala bu konuda yapılması gereken birçok düzenleme çok yavaş ilerlemektedir.
Altıncısı: Tabii ki Afganistan tecrübesinin bütün Müslümanlar için örnek oluşturacak şekilde daha başarılı olabilmesi için gerekli istişareleri yapması, Müslüman dünya ile bilhassa Türkiye ve İslam alimleriyle samimi, saygılı bir istişare mekanizmasının kurulması çok önemli.



