Hangi Trump doğruyu söylüyor? Abdullah Muradoğlu
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
ABD Başkanı Donald Trump seçmenlerine taahhüt ettiği politikaların ilk döneminde akamete uğratılmasından ‘derin devlet’i sorumlu tutuyordu. ‘Derin devlet’ seçilmiş yönetimden bağımsız olarak hükümet politikaları üzerinde aşırı etkiye sahip bürokratlardan ve siyasal elitlerden oluşan karanlık bir gruba işaret ediyor. Trumpçılara göre vergi mükelleflerine trilyonlarca dolara ve binlerce askere mal olan “sonu gelmez savaşlar”ın arkasında da ‘derin devlet’ yer alıyor. Yani, Amerika’nın başına gelen bütün kötülüklerin anası ‘derin devlet’tir.
Trump ikinci döneminde federal devleti “derin devlet” unsurlarından arındıracağını defalarca söyledi. Trump’ın Demokrat Parti’ye isyan ederek Cumhuriyetçi kampa iltihak eden Tulsi Gabbard’ı Ulusal İstihbarat Direktörlüğü’ne getirmesi bu kabilden bir görevlendirmeydi.
Gabbard’ın geçtiğimiz mart ayında ABD Kongresi’ne yaptığı rutin bilgilendirmeye göre İran, nükleer silah edinmeye çalıştığına dair sistematik çaba içerisinde değildi. Kanada’daki “G7 Zirvesi”nden dönerken Trump’a, Gabbard’ın açıklamaları hakkında ne düşündüğü soruldu. Bu soruya Trump,“Ne dediği umurumda değil, silaha çok yakınlardı” diye cevap veriyordu. Trump’ın kendi sözlerine inandığına inanmıyorum. Bu sözleri İsrail’in savaşına ABD’nin doğrudan iştirak etmesi halinde şimdiden bahane oluşturma çabası olarak anlamak lazım.
Benzer bir bahane 2003’te Irak’ın işgalinde de kullanılmıştı. 2016’daki seçimlerden önce Trump, Bush Yönetimi’nin Amerikalıları kandırdığını söylemişti. Trump, “Yalan söylediler. Kitle imha silahları olduğunu söylediler ama yoktu. Olmadığını da biliyorlardı” demişti. Neocon Mark Levin ise bu açıklamalara tepki göstererek Trump’ı “radikal bir kaçık” diye nitelemişti. Trump’a “Sen bir yalancısın” diyen Levin, Trump’ın çizgiyi aştığını söylemişti.
Aynı Mark Levin, şimdi Trump’ın kulağına “İran’ı bombala, İran’ı bombala, İran’ı bombala” diye fısıldıyor. İran’la savaşa muhalefet eden muhafazâkâr yorumcu Tucker Carlson ise Levin’in ABD’yi savaşa sokmak için Trump’ı ikna etmeye çalıştığını gündeme taşıyordu. İran’la savaş konusunda “Trump kampı”ndaki bölünme Levin ve Carlson üzerinden de izlenebilir.
Trump geçtiğimiz mayıs ayında Riyad’da Neoconlar’a yönelik eleştirilerde bulunmuştu. Trump Neoconlar’ın oyun kitabını biliyor. Tahran’la müzakereler devam ederken İsrail’in İran’a saldırmasına göz yuman Trump, sahadaki duruma göre hareket etmeyi seçmiş gibi görünüyor. Keza en son, İran’a anlaşma yapmak için iki haftalık bir süre vermesi de bunu doğruluyor.
ABD’nin bir an önce İran’la savaşmasını bekleyen İsrail için “iki haftalık süre”, kötü haber. İsrail’in aceleciliğine karşın İran stratejik bir dayanıklılık izliyor. Trump’ın nihai olarak nasıl bir karar vereceğini kendisinin de bildiğini düşünmüyorum. Winston Churchill 1939’da Ruslar için, “Sizlere Rusya’nın girişeceği işi önceden söyleyemem. Bu, bir muamma içinde gizli, sır dolu bir bilmece” demişti. Trump’ın tutarsız açıklamaları bana bu sözleri hatırlatıyor.
Aslında Trump, Barack Obama’nın 2015’de imzaladığı “İran Nükleer Anlaşması”nı 2018’de bozmak suretiyle durumun bu hale gelmesinin baş sorumlusu. Trump, Siyonist milyarder bağışçılarının taleplerini yerine getirerek nükleer anlaşmadan ABD’yi çıkarmıştı. “Netanyahu lobisi” şimdi de İranlılarla müzakereleri baltalamak için Trump’ı köşeye sıkıştırmaya çalışıyor.
“Netanyahu lobisi” ABD’nin bomba teknolojisinin İran’ın nükleer tesislerini yok edebilecek tek seçenek olduğuna Trump’ı ikna etmek için yoğun bir kampanya başlattı. Bazı uzmanlar ise Amerikan bombasının bu işi bitiremeyebileceğini, kara muharebeleri dahil İran’la savaşın kapılarını açacağı görüşündeler. ABD’nin müdahalesinin önce bölgesel, sonrasındaysa bölge sınırlarını aşan savaşlara yol açma ihtimali de var. Trump bu tuzağı fark etmemiş olabilir mi!
Netanyahu’nun amacı ABD’nin ilk bombayı atmasını sağlamak. Gerisinin nasıl geleceğini biliyor. İlk bomba, Trump’ın “Önce Amerika” politikasına veda atışı olacaktır. İlk bomba, cehennemin kapılarının açılmasının ve Amerikalıların ulusal çıkarlarını ilgilendirmeyen İsrail’in savaşını İsrail için yerine getirmelerinin yeni bir sahnesinin “açılış zili” olacaktır.
“Tarihin Trump yargılaması” şimdi Trump’ın vereceği kararlara bağlı. Sonsuz savaşları sonlandıracağını iddia eden Trump, sonsuz savaşlara bir halka daha eklemekle mi anılacak? “Nobel Barış Ödülü” almaya hevesli olan Trump, vereceği bir kararla İsrail’den “Savaş, Yıkım ve Felaket Ödülü” alabilir. “Önce Amerika” hikâyesi, “Amerikan felaketi” olarak da anılabilir.


