Trump’ın Ukrayna diplomasisi Kadir Üstün
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
ABD Başkanı Donald Trump, geçen hafta Putin’i Alaska’da ağırladıktan sonra bu hafta da Zelenski ve Avrupa liderlerini Washington’da toplayarak Ukrayna diplomasisine ağırlık verdi. Son haftalarda Rusya’ya ekonomik baskıyı artırma sinyalleri vererek Putin’in dikkatini çekmeyi başaran Trump, Alaska görüşmesinde somut bir sonuç alamamaktan rahatsız göründü. Dahası, Putin’in herhangi bir taviz vermeden uluslararası izolasyondan bu şekilde kurtulması Trump’a karşı eleştirileri artırdı. Trump’ın Ukrayna’nın NATO’ya giremeyeceğini ve Kırım’dan vazgeçmesi gerektiğini söylemesi de daha müzakere masası kurulmadan Rusya’nın elinin güçlenmesi anlamına geliyordu.
Buna karşın Washington’daki toplantıda Amerika’nın Ukrayna’ya güvenlik garantileri verilmesine açık olduğunu ifade ederek Avrupalıları biraz olsun rahatlatan Trump, Zelenski ve Putin arasında bir ikili görüşme ayarlayarak barış sürecini başlatmak istiyor. Bu sürecin başlaması durumunda, Amerika’nın Biden döneminden beri izlediği Ukrayna’ya sonuna kadar destek politikasının sonu gelebilir. Ukrayna’nın toprak tavizleri vermesini zorlamaktan çekinmeyecek olan Trump, kendi adına diplomatik bir zafer ilan ederek barışı kendisinin getirdiğini tüm dünyaya ilan etmek istiyor.
PUTİN’İN TOPRAK TAKASI ÖNERİSİ
Putin, Trump’la tarihi görüşmesinin sonunda somut hiçbir anlaşma açıklamayarak uluslararası izolasyondan çıkmasını kutlar bir edada basın açıklaması yaptı. Trump ise bazı konularda ilerleme olduğunu ancak istediği hedefe ulaşamadığını açıkça ifade etti. Görüşme öncesinde basına yansıdığı kadarıyla, Putin, Trump’tan Ukrayna’yı toprak takasına ikna etmesini isteyecekti. Takas planına göre Rusya hâlâ tam olarak kontrol altına alamadığı Donbas ve Kırım üzerindeki hakimiyetinin tanınması karşılığında barış görüşmelerine girecekti. Trump ise görüşme öncesinde Ukrayna ve Avrupa masada olmadan toprak takası pazarlığı yapmayacağını açıklayarak bunun iki taraf arasındaki barış müzakerelerinde karar verilmesi gerektiğini söyledi.
Trump’ın bu güvencelerine rağmen hem Ukrayna ve Avrupalı liderler nezdinde hem de Amerikan basınında bu öneriyle ilgili ciddi kaygılar mevcuttu. Bunun ana sebebi Putin’in Donbas’ı tam olarak kontrol altına alabilmesi için Donetsk bölgesinde daha birkaç yıl savaşmak zorunda olması zira Ukraynalılar en derin savunma hattını bu bölgede kurmuş durumdalar. Rusya’nın Donbas’ın tamamı karşılığında Zaporijya ve Kherson’dan çekilmesi anlamına gelen takas, Putin’in mevcut ‘kazanımlarını’ konsolide ederek bir süre toparlanmasına izin verme çabası olarak okunabilir. Ukrayna toprak pazarlığı yapmayacağını söylese de sahadaki fiili durumun resmen tanınmadan kabullenilmesi üzerine bir formül üretilebilir.
GÜVENLİK GARANTİLERİ
Toprak takası formülü üzerinden yapılacak bir barış müzakeresi sürecinde gerek Ukrayna lideri Zelenski’nin gerekse Avrupalı liderlerin en büyük kaygısı ortaya çıkacak bir anlaşmanın kalıcı olmayacağı. Rusya’nın hem Ukrayna hem de diğer birçok çatışma bölgesindeki pratiğine bakıldığında ateşkes süreçlerinin soğuk çatışmaya dönüştüğü ve Moskova’nın seçtiği bir zamanlamada tekrar sıcak çatışmaya evirildiği görülüyor. Diğer bir deyişle, Ukrayna, Rus kontrolünü hukuki değil ama fiili olarak tanımak üzerine bir formüle evet dese bile ileride Rusya’nın bu anlaşmanın şartlarını bozmasına karşı garantiler istiyor. Amerika’nın garantisi veya garanti mekanizmasına net bir desteği olmazsa da bunun caydırıcı olmayacağını biliyor.
Dolayısıyla Zelenski sürekli güvenlik garantilerine vurgu yaparak varılacak herhangi bir anlaşmanın içeriği kadar kalıcı olmasının kritik olduğunu söylüyor. Ukrayna halkının büyük çoğunluğu müzakere yoluyla savaşın bitmesini istese de Rusya’ya toprak verilmesine karşı olduğu için Amerika ve Avrupalıların garantör olmadığı bir anlaşmayı kendi halkına kabul ettirmesi de zor. Washington’daki toplantıda sürekli gündeme gelen güvenlik garantileri meselesinin 90 milyar dolarlık Avrupa fonlarıyla Amerikan silahları alınmasını içerdiğinin açıklanması da Trump’ı güvenlik garantisi mekanizmasına dahil olmaya ikna etme amacı taşıyor.
Trump, Alaska toplantısından her ne kadar mutsuz ayrılmış olsa da Washington toplantılarından çıkan görüntüler kendi adına çok daha pozitifti. Bir yandan tarihi bir barış süreci başlatmanın eşiğinde olan ve bu yüzden kendisine övgüler yağdırılmasından memnun olan Trump, bir yandan da barıştan Amerika’nın da maddi olarak kârlı çıkacağı bir senaryo üretmeyi başarabilir. Daha sürecin başında olduğumuz için fazla pozitif konuşmayı gerektirecek çok neden olmadığını da unutmamak gerekiyor zira Putin’in nihai olarak Ukrayna’nın tamamını ele geçirmeyi veya Rus yanlısı bir kukla rejimle yönetilmesini istediği sır değil. Ateşkes veya barış anlaşması gerçekleşse bile uzun vadede Rusya’nın ana hedefi değişmeyecektir. Rusya’nın bu hedefe ulaşmasını engelleyebilecek güç ise ABD olduğu için Ukrayna’nın güvenlik garantileri talebini Trump’a kabul ettirmesi kritik önemi haiz.
Trump’ın zoruyla başlayan son birkaç haftadaki hareketlilik ya sonuçsuz bir girişim olarak ya da transatlantik güvenliği açısından bir dönüm noktası olarak anılmaya aday. Muhaliflerinin ifade ettiği gibi Trump iç siyasette yaşadığı sıkışmayı açmak için Ukrayna meselesine el attıysa ve kısa sürede odağı başka konulara dönerse, barış ihtimali suya düşebilir. Eğer Trump ABD’nin diplomatik gücünü tam olarak kullanıp bir anlaşma sağlarsa, bunun hem Avrupa’nın güvenlik mimarisi hem de Rusya’nın dünya siyasetindeki rolü açısından orta ve uzun vadeli sonuçları olacaktır.


