İslam hayatıma anlam kattı Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri

16 yaşındayken İslam ile şereflenip Müslüman olan İsviçreli Beatrice Taşdemir, "Başörtümle yurt dışında yürürken daha güçlü hissediyorum. Namaz kılmak benim için bir iç huzur anı. İslam’la tanışmam hayatıma derin bir anlam kattı” diyor.

İsviçre’de Katolik bir ailede dünyaya gelen 34 yaşındaki Beatrice Taşdemir, çocukluk yıllarını Alplerin eteğindeki sakin bir kasabada geçirmiş. İki kardeşin en büyüğü olan Taşdemir, ilk gençlik yıllarında inancına dair sorgulamalar yapmaya başlamış. Taşdemir, lise döneminde kendini bulma yolculuğuna çıkmış. Bir münazara programında, “İslam’da kadın hakları var mı?” başlıklı bir tartışmanın sunucusu olarak görev alması, hayatının dönüm noktalarından biri olmuş. Bu konu üzerine düşünmeye başlayan Taşdemir, İslam’ı daha yakından tanımak istemiş. Kur’an-ı Kerim’in mealini okumaya başlayan Taşdemir, ayetlerin derin anlamlarıyla hayatında köklü bir değişim yaşamış. Taşdemir, henüz 16 yaşındayken, İslam ile şereflenerek Müslüman olmuş. Ancak bu karar, ailesi ve çevresi tarafından farklı tepkilerle karşılanmış. Özellikle başörtüsü tercihinden dolayı bazı zorluklar yaşasa da inancını yaşamaktan asla vazgeçmemiş. Türkiye’ye yaptığı bir ziyaret sırasında eşiyle tanışmış olan Taşdemir, şu an İstanbul’da eşi ve beş yaşındaki çocuğuyla mutlu bir yaşam sürüyor. Yeni Şafak Pazar olarak; Beatrice Taşdemir ile geçtiğimiz günlerde bir araya geldik. İnanç arayışının başladığı gençlik yıllarından İslam’la tanışma sürecine, ailesinin tepkilerinden Türkiye’deki hayatına dair konuştuk.

Avrupa’da İslam hep terörle özdeşleştirilirdi

İsviçre’nin dağlarla çevrili sakin kasabalarından birinde doğup büyüyen Beatrice Taşdemir, çocukluğundan itibaren modern bir Avrupa toplumunun tüm imkânlarına sahipti. Göl kenarında yürüyüşler, Alp dağlarının manzarasına karşı içilen kahveler ve düzenli bir hayat. Ancak bu huzurun içinde Taşdemir’in zihninde hep bir arayış vardı. Zihninin derinliklerinde yankılanan bir boşluk hissi, onu sorgulamaya itiyordu. Gençlik yıllarında kendini sürekli bir arayış içinde buldu. Katolik inancına dair kafasında oluşan soru işaretleri, onu başka bir hakikat arayışına yönlendirdi. Bu yolculuk, İslam’la tanışmasına ve hayatında yeni bir sayfa açmasına vesile oldu. Taşdemir, Katolik kilisesindeki bazı uygulamaların kendisine hiç mantıklı gelmediğini belirterek, Hristiyanlık’ın bu anlamda onu tatmin etmediğini söylüyor. Taşdemir, bu dönemde İslam’a dair olumsuz izlenimlerin de etkisiyle farklı bir arayışa yönelememişti.

Her şey, işte o dönem lise öğrencisiyken okulda düzenlenen bir münazara etkinliğiyle değişmiş. Farklı konularda yapılan münazaralar arasında bir grup, “İslam’da kadın hakları var mı?” başlıklı bir konuyu ele almış. Taşdemir, münazarada sunucu olarak yer almış ve bu konu onun ilgisini çekmiş. Bu münazara, Taşdemir’in İslam’a dair daha önce hiç düşünmediği bazı soruları gündemine taşımış. Avrupa’da İslam’ın genellikle olumsuz bir imajla sunulmasının etkisiyle bu dine karşı mesafeli olduğunu belirten Taşdemir, o gün bakış açısının değiştiğini söylüyor. “O güne kadar İslam’ı hiç araştırmamıştım. Avrupa’da İslam hep terörle özdeşleştirilirdi. Ama bu münazara beni düşündürdü. ‘Neden araştırmıyordum ki? O da bir dindi sonuçta’ dedim kendi kendime” diyen Taşdemir, köylerine yakın olan bir mescide gitmeye karar vermiş. İlk başta çekinse de mescitteki Müslümanlardan büyük bir ilgi ve hoşgörü görmüş. Sorularını çekinmeden sormuş ve beklediği gibi yüzeysel değil, tatmin edici yanıtlar almış. Taşdemir “İlk defa orada, bir Tanrı’nın varlığına olan inancımın İslam’da tam olarak karşılık bulduğunu gördüm. İslam’da, Allah ile kul arasında kimsenin aracı olmaması bana çok mantıklı geldi. Hristiyanlıkta olduğu gibi günah çıkarma ritüeli yoktu. Günahların affı doğrudan Allah’tan isteniyordu. Ben de zaten bir ilahi olduğuna inanıyordum ve o zamanda gördüm ki İslam’da sadece biz varız, Allah var ve arada hiç kimse yok. Bu yaklaşım bana çok daha doğru geldi” ifadelerini kullanıyor.

Beatrice Taşdemir, kızı ve eşiyle birlikte.

İçimde tarif edemediğim bir huzur vardı

İslam’a karşı ilgisi artan Taşdemir, Kur’an-ı Kerim’in mealini okumaya ve İslam’ı daha detaylı araştırmaya başlamış. Tüm bu araştırma sürecinin ardından, Taşdemir kararını vermiş. Yan köydeki camii de kalbinin huzurla dolduğu bir anda şehadet getirmiş ve Müslüman olmuş. Taşdemir “O an hayatımın en özel anıydı. İçimde tarif edemediğim bir huzur vardı. Artık doğru yolda olduğuma inanıyordum” diyerek o anki duygularını ifade ediyor. Taşdemir, 16 yaşında Müslüman olmaya karar verip, İslam ile şereflendikten sonra bu yeni inancını ailesine nasıl açıklayacağını düşünmüş. Annesinin bir dönem Hristiyan din hocalığı yaptığını söyleyen Taşdemir, “Annem bu kararımı kabullenmekte başlarda zorlansa da zamanla bu durumu kabul etti ve hatta İslam’a dair sorular sormaya başladı. İnşallah anneme de hidayet olur” diyor. Taşdemir, Müslüman olduktan sonra bol kıyafetler giyinmeye başlamış ve ilk kez 2009 yılında İsviçre’den bir grupla İstanbul’a turistik bir gezi yapmak için geldiği sırada tesettüre girmiş. Ancak Taşdemir, tesettüre girdikten sonra, anneannesinin Müslüman olmasına ve örtünmesine sert tepki gösterdiğini de aktarıyor. Taşdemir, “Anneannem, Müslüman olduğumu ve tesettüre girdiğimi öğrendikten sonra, ben Türkiye’deyken bana bir mektup yazdı. Mektubunda, ‘Eğer Müslüman olarak ve başörtülü olarak cenazeme gelirsen, hiç gelmemen daha iyi. Sakın cenazeme başörtülü bir şekilde gelme’ dedi. Pandemi döneminde anneannem vefat etti. Uçak seferleri yoktu, bu yüzden cenazeye gidemedim. Allah’ın böyle ayarladığına inanıyorum. Gidemezdim zaten, çünkü başörtülü olarak gitsem ailem için daha zor olurdu. Yine de üzgünüm, çünkü son bir kez vedalaşamadım” diyerek duygularını paylaşıyor.

Eşimle Yerebatan Sarnıcı’nda tanıştık

2009 yılında İstanbul’un tarihi dokusunu keşfederken, Yerebatan Sarnıcı’nda eşiyle tanıştığını da söyleyen Taşdemir, “Eşim Yerebatan Sarnıcı’nda görevliydi ve turistlere sesli rehber cihazları veriyordu. Sarnıcı gezerken cihazı eşimden kiraladım. O sırada eşimle karşılaştık. İngilizcesi pek iyi değildi, ancak başörtülü olmama rağmen Türk olmadığımı fark etti. Sonrasında nasıl Müslüman olduğumu sordu ve ilgilendi. İletişimi koparmamak için e-posta adresimi bıraktım, böylece yazışmaya başladık, sonra evlendik” sözleriyle dile getiriyor.

Çat kapı misafirlere alışamadım

11 yıldır İstanbul’da yaşayan Taşdemir, Türk kültürüne özgü bazı alışkanlıkların kendisini şaşırttığını ifade ediyor. Taşdemir, Türkiye’ye ilk yerleştiği dönemde çat kapı misafirliğin kendisini çok zorladığını dile getiriyor. Avrupa’da misafirliğin planlı olduğunu belirterek, “Avrupa’da kahve içmek için bile sözleşirsin. Bir gün önceden haber verilir, müsaitseniz gelinir. Ama burada ‘5 dakika sonra sendeyiz’ gibi ani ziyaretler oluyordu. Bu alışkanlık başta beni zorladı” diyor. Taşdemir, Türkiye’deki komşuluk ilişkilerinden de memnun olduğunu belirterek, “İlk geldiğimde kimseyi tanımıyordum ve biraz yabancılık çektim. Ancak şu anki komşularım çok iyi. Çocuklarımız aynı yaşta olduğu için sık sık bir araya geliyoruz ve birbirimizi destekliyoruz” diyor.

Türk insanı çok sıcak ve samimi

Türk insanının sıcak ve samimi olduğunu belirten Taşdemir, Avrupa’daki soğuk insan ilişkileriyle Türkiye’deki sıcaklığı kıyaslayarak, İsviçre’de yaşadığı bir anıyı paylaşıyor. Taşdemir, dedesinin vefat haberini aldığında trende ağladığını ancak çevresindeki insanların rahatsız olup yer değiştirdiğini anlatıyor. Taşdemir, “Hiç kimse yanıma gelip kötü bir şey mi oldu demedi. Ama Türkiye’de olsa, herkes hemen yanıma gelip destek olmaya çalışırdı” diyerek Türk insanının dayanışmacı yapısını vurguluyor.

Namaz kılmak meditasyon gibi

Müslüman bir kadın olmanın kendisinde büyük bir gurur oluşturduğunu belirten Taşdemir, özellikle yurt dışına çıktığında başörtüsü takmanın kendisini daha güçlü hissettirdiğini vurguluyor. Taşdemir İslam’ı seçmenin, hayatına anlam ve dinginlik kattığını ifade ediyor. Türkiye’de yaşamanın da bu süreçte ona büyük katkısı olduğunu belirtiyor. “Türkiye’nin samimiyeti ve sıcaklığı, burada daha kolay adapte olmamı sağladı. Başörtümle artık gurur duyuyorum” ifadelerini kullanan Taşdemir, ibadet hayatına dair ise namaz kılmanın, oruç tutmanın ve abdest almanın günlük rutinlerinin önemli bir parçası haline geldiğini, bu farzları yerine getirmeye çalıştığını belirtiyor. Namazın, özellikle zor zamanlarda ona meditasyon etkisi sağladığını ve psikolojik olarak rahatlamasına yardımcı olduğunu ifade ediyor. Taşdemir “Çok zor zamanlarımda namaz kılmak bana meditasyon gibi geldi. Zaten dünya çapında birçok psikolog da namaz hareketleri öneriyor rahatlamak için” diyor.

Filistin için boykota devam etmeliyiz

Taşdemir, Filistin direnişi ve Orta Doğu’daki savaşlarla ilgili olarak, bu meselelerin kendisinde derin bir üzüntü yarattığını belirtiyor. Batılı ülkelerin liderlerinin Orta Doğu’daki savaşlara destek verdiğini dile getirerek, bu durumun çok acı verici olduğunu vurguluyor. Filistin konusunda, kişisel olarak boykot yaparak, protestolara katılarak ve dua ederek destek olmayı sürdürdüğünü belirten Taşdemir, sosyal medyada da bu konuda sesini duyurmanın önemli olduğuna inanıyor. Boykotun etkili bir yöntem olduğuna inandığını dile getiren Taşdemir, bazı kişilerin boykotun etkisiz olduğunu düşündüğünü fakat bunun doğru olmadığını ve küçük adımların bile önemli olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Susmamak lazım. Sosyal medyadan paylaşmak lazım. Çocuklara anlatmak lazım. Çocuklarımız da bilsinler.”

Avrupa’da gençler kiliseden uzaklaşıyor

Avrupa’daki kiliselere katı kurallar ve eskimiş ritüeller nedeniyle gençlerin ilgisinin azaldığını söyleyen Taşdemir, “Avrupa’da gençler genellikle kiliseden uzaklaşıyor. Kilise vergisi gibi yükümlülükler, gençleri dinden uzaklaştırıyor. Katolik kilisenin bazı gelenekleri, gençlerin ilgisini çekmiyor. Bu yüzden birçok genç, kiliseden çıkıp ateizme yöneliyor” diye açıklıyor. Taşdemir, “Katolik kilisede papazlar evlenmiyor. Ancak evlilik hakkında vaaz veriyorlar. Bu da gençlere inandırıcı gelmiyor. Kiliseler modern hayata uyum sağlayamadığı için gençler ateizme yöneliyor” diyerek Avrupa’da yaşanan dini kopuşu özetliyor.