İsrail denilince bu, mutlaka İngiltere’dir Selçuk Türkyılmaz
Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
7 Ekim 2023’ten sonra başta Güney Afrika Cumhuriyeti olmak üzere farklı kıtalardan birçok ülke Filistin bağımsızlık mücadelesine destek verdi. Bu ülkeleri Filistin’e destekleri itibarıyla bir kategoriye dâhil edebiliriz fakat birbirinden farklı bağlamları göz önünde bulundurmak gerekir. Örneğin İspanya gibi ülkeler İngiltere’nin kolonisi değildir ve aralarında tarihî bir rekabet vardır. Güney Afrika Cumhuriyeti ise İngiltere’nin eski kolonilerindendi. Daha 90’ların başına kadar Güney Afrika’da İngiltere kolonyal yönetim biçimleri tatbik edildi. Bu sistem, Hindistan kolonisinden biraz farklı olarak yerleşimci kolonyalizminin bütün özelliklerini barındırmıştır. Yerleşimci kolonyalizmi ırk üstünlüğüne dayalı aprtheid rejimi olarak yerlilerin sistem dışına çıkarılarak yok edilmesini gerektirmektedir. Apartheid bu sistemin ayırıcı vasfıydı ve yönetim beyaz Avrupalı yerleşimcilerin tekelindeydi. Güney Afrika’da geçerli olan ve beyaz Avrupalıların üstünlüğüne dayanan apartheid rejimi İngiltere tarafından kurulmuştur. Daha eski dönemlerde Kuzey Amerika’da da İngiltere’nin kolonileri vardı ve bunlar da beyaz Avrupalı yerleşimcilerin üstünlüğüne dayanıyordu. İngiltere’nin kolonilerinde Yahudi yerleşimcilerin varlığı ise bilinmeyen bir durum değildir.
İngiltere Kuzey Amerika kolonilerinde ve Güney Afrika’da geliştirdiği yerleşimci kolonyal sistemi Filistin’de de tatbik etti. Filistin manda yönetimi neokolonyalist bir yapıydı. Bizde neokolonyalizm farklı bağlamlarda gündeme geldiği için Filistin’de kurulan yeni yönetimin ayırıcı vasfı üzerinde durulmadı. Beyaz Avrupalı yerleşimcilerin ırk üstünlüğüne dayalı bu yeni rejim, İngiltere’nin 19. yüzyıldan kalma mirasını yansıtmasına rağmen İngiltere daima geri planda kaldı. Hatta Siyonist Yahudi terör gruplarının İngiliz manda yönetimine karşı giriştiği birtakım eylemler öne çıkarılarak kolonyal mirasın üzerinin örtüldüğünü bile söyleyebiliriz. “Çağdaş Küreselleştirilen İngiliz-Yahudi Medeniyeti” gibi çok çarpıcı kitap başlıklarının dahi geniş kitleler üzerinde bir tesiri olmadı. Kuzey Amerika kolonilerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ABD’de ve daha yakın zamanlara kadar Güney Afrika kolonisinde Siyonist Yahudiler, beyaz Avrupalı yerleşimcilerle birlikteydi. Yahudiler de koloniciydi. Bu birliktelik Filistin’de de vardı. Filistin kolonileştirilmiş ve Siyonist Yahudiler bu koloninin hâkim beyaz Avrupalı unsuru olarak öne çıkmıştır.
Siyonist Yahudi yerleşimciler ABD’de ve Güney Afrika’da olduğu gibi Filistin’de de İngilizlerle birlikte hareket etti. Fakat bu tarihî hakikat farklı propaganda yöntemleriyle görünmez kılındı. Dünyanın dört bir yanında Avrupa medeniyeti ve değerleri adı altında yapılan propaganda çalışmaları amacına ulaştı İngiltere’nin kolonyal mirası unutulmaya terk edildi. İngiltere’nin yerleşimci kolonyal mirasının yerine Avrupa medeniyeti ve değerleri konuldu. Böylelikle Avrupa dışında kalan milletler bu medeniyet ve değerleri ekseninde yargılandı. Üçüncü dünya ülkeleri ve az gelişmişlik gibi kavramların çağrışımlarını bugünkü gençliğin hatırladığını zannetmiyorum. Ne yazık ki okullarımızda bu gibi konular karşılaştırmalı olarak gündeme getirilmediği için İngiltere ve ABD tarihi hâlâ İngiliz muhafazakârlarının bakış açısına göre anlatılmaktadır. Onlar da Rudyard Kipling gibi İngiliz kolonyal mirasına övgü düzmektedirler. Aynı görüş doğrultusunda yazılan kitaplar bizde sarsılmaz bir itibara sahiptir. “Ulusların Düşüşü” gibi yakın zamanlarda yayımlanan bir kitaba övgü düzme yarışına girenleri bir daha düşünmek gerekir.
Gazze’den sonra İngiltere ve Almanya’nın aşırı İsrail taraftarlığının anlaşılmamasına şaşırdığımı ifade etmeliyim. 7 Ekim’den hemen sonra Almanya, İsrail taraftarlığında ne kadar hevesli olduğunu gösterdi fakat bu, Holokost utancı ile açıklandı. Hâlbuki Almanya’nın mevcut yönetimi ve daha öncekiler açıkça Alman ırkının üstünlüğü fikrine yeniden hayat vermekteydi. İngiltere ise eskinin kolonyal mirasına göre hareket ettiğini bütün dünyaya gösterdi. İngilizler belki de İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Siyonist İsrail’i korumak için ilk defa risk almaya başladılar. Keir Starmer hükûmeti İsrail’in yanında yer alırken İngiltere’nin Siyonist ideolojinin banisi olma özelliğini de göstermiş oldu. Bu çerçevede üçüncü dünya ülkelerini baskılamaya yarayan medenî değerler ideolojisini bir tarafa bırakarak yerleşimci kolonyal şiddeti kutsamaya giriştiler. Buna rağmen İngiltere ve Almanya’nın soykırım ortaklığı üzerinde durulmadığını görmemiz gerekir.
İsrail denilince bu, mutlaka İngiltere’dir.


