İsrail yayılmacılığı ve terörsüz Türkiye’nin önemi Turgay Yerlikaya
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak duyuru yapıyor.
Bugün İsrail’in İran’a yönelik gayrimeşru saldırıları sonrasında daha açık biçimde görülen yayılmacı ve saldırgan tavır, uzunca bir süredir tartıştığımız terörsüz Türkiye projeksiyonunun ne denli önemli olduğunu bir kez daha teyit etti. Birden fazla parametrenin itici güç olduğu bu süreçte, Türkiye’nin terörle mücadelesini mutlak biçimde çözmek suretiyle milli bir mutabakat tesis edilmesi ana öncelik.
7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında Suriye özelinde oluşan “fırsat” ve ayrılıkçı hareketlerin Türkiye’ye teşmil edilme potansiyeli dikkate alındığında, benzer bir durumda aynı tehditlerle karşılaşmama adına sorunun kati bir biçimde çözümü en önemli hedef olarak karşımızda durmaktadır.
Peki İsrail,
terörsüz Türkiye projeksiyonu önünde bir engel midir?
Hiç kuşkusuz yakın dönemdeki gelişmelere bakıldığında, iç savaş sonrası istikrara kavuşmak isteyen Suriye’de, PKK türevlerine yönelik açık ve dolaylı destek noktasında İsrail’in ön planda olduğu görülmektedir. Öcalan’ın kendi metinlerinde ve dolaylı anlatımlarında da açık biçimde görüldüğü üzere, Kürtleri ayrılıkçılık yönünde teşvik ederek onlara bir devlet telkin eden İsrail, bölge açısından en önemli tehdittir.
Türkiye’nin bölgedeki gücü ve gelecekteki rolü düşünüldüğünde, bu rolün potansiyelini erkenden ortadan kaldırabilecek bir hamle için on yıllardır çaba gösterdiği anlaşılan İsrail’in sadece Türkiye değil bölgedeki diğer ülkeler açısından varoluşsal bir tehdide dönüştüğü çok açık. Bu tehdidi bertaraf edecek bir farkındalık ve bölgesel pakt ihtimallerinin tartışıldığı bu süreçte, her türlü sabotaj ihtimalinin dikkate alınması oldukça önemli.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE’Yİ TOPLUMSALLAŞTIRMAK
Ekim ayında bir çağrı ile başlayan bu sürecin başarıya ulaşması, Türkiye’nin geleceği açısından oldukça kıymetli. Sürecin paydaşlarının bu konudaki duyarlılığı ve özellikle Öcalan’ın emperyalist ajandanın Türkiye düzlemine yönelik planlamalarına yönelik farkındalığı, benzer bir hataya tekrar düşülmemesi noktasında önemli.
Nitekim
Kürtleri ulus devlet vaadiyle Türkiye’den ayırma çabasının, mevcut koşullarda Türkiye’yi emperyalist ajandaya teslim etmek olduğunun bilincinde olunması, sürecin başarıya ulaşmasını temin edecek bir perspektif.
Bu perspektifin, örgütün dışına taşınması ve legal siyasal aktörler nezdinde sahiplenilmesinin yanı sıra süreci sabote edecek maksimalist taleplerin dile getirilmemesi de bir zaruret.
Bu aşamada, sürece yayılan terörsüz Türkiye projeksiyonun toplumsallaştırılması elzem. Buradaki kastım, devlet ve siyasal düzlemde önemli bir karşılık üreten bu politikanın geniş kitleler düzleminde de kabullenilmesi ve desteklenmesidir. Bu bağlamda, Sivil Dayanışma Platformu tarafından düzenlenen “Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye Yüzyılı Vizyonu” kapsamındaki “Türkiye Sohbetleri” sürecin sivil toplum ayağı açısından önemli bir girişim. Bu tür girişimlerin artması ve sivil toplumun sürece entegre edilmesi, terörsüz Türkiye projeksiyonun kamusal karşılığını artıracak ve geniş kitlelerin desteği temin edilebilecektir.
Bu konudaki diğer bir inisiyatif de MHP’den geliyor. Bahçeli liderliğindeki MHP’nin, sürecin toplumda sahiplenilmesi adına,
“Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik”
temasıyla “Terörsüz Türkiye İçin Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” gerçekleştirecek. Türkiye’nin 81 ilinde düzenlenecek olan programlarda, güçlü bir milli mutabakat oluşturma ana hedef olarak belirlenmektedir. Bu vesileyle, sürece ihtiyatla yaklaşması muhtemel olan toplum kesimlerinin endişelerinin giderileceği bir vasat teşkil edilecek ve terörsüz Türkiye projesi devletten millete kadar her düzlemde sahiplenilecektir.
7 EKİM SONRASI DEĞİŞEN DENKLEM
7 Ekim sonrasında uluslararası hukuku askıya alan ve bir terör devleti olarak temayüz eden İsrail’in bölgede ayrılıkçı hareketlere olan desteği ve istikrarı zedeleyecek adımları dikkate alındığında, Türkiye’nin kendi sorunlarını kendi kapasitesi ile çözmesi büyük bir başarı olacaktır. Nitekim Türkiye, süreç içerinde kendisini bölgede pozitif ayrıştıran ve rol model olma potansiyeli açısından tartışılan bir ülke.
Bu potansiyeli törpülemeye çalışan her adıma yönelik teyakkuz hali sadece devletin meselesi olmamalı. Bu konudaki teyakkuz halini geniş kitlelere aksettirecek bir farkındalık inşası bizler açısından elzem. O sebeple bir sivil toplum örgütü ve bir parti tarafından başlatılan bu toplumsallaştırma sürecinin daha geniş bir düzleme oturması adına her türlü faaliyet önemsenmeli ve yeni inisiyatiflerle süreç tahkim edilmelidir.


