Kafein veya stres değil! Uykusuzluğu doğrudan etkiliyor Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Genel Psikiyatri dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, bağırsak mikrobiyomu ve uykusuzluk arasında çift yönlü, karmaşık bir ilişki bulunuyor. Daha önce yapılan araştırmalarda da bağırsak-beyin ekseni adı verilen bir sistemin bu bağlantıyı taşıyabileceği düşünülüyordu. Yeni bulgular ise, bazı bakteri türlerinin doğrudan uyku bozukluğuna yol açabileceğine dair ilk genetik kanıtları sunuyor.
387 BİN HASTA İNCELENDİAraştırmada 387 bin kronik uykusuzluk hastasının genetik verileri ile 27 bin bireyin bağırsak mikrobiyomu analiz edildi. Elde edilen veriler, bağırsakta bulunan bazı bakteri gruplarının uykusuzluk riskini yüzde 1 ila yüzde 4 oranında artırabileceğini gösteriyor. Öte yandan, bazı bakteriler de bu riski yüzde 1 ila yüzde 3 oranında azaltabiliyor.
Uykusuzluk çeken bireylerde, yedi bakteri grubunun seviyesi dikkate değer ölçüde düşükken, 12 bakteri türünün seviyeleri belirgin şekilde daha yüksek bulundu. Bu da bazı mikrobiyal dengesizliklerin uyku kalitesini doğrudan etkileyebileceğini düşündürüyor.

Mikrobiyom, vücudumuzda doğal olarak bulunan bakteri, mantar ve virüslerden oluşur. Bu mikroorganizmalar sindirim sistemini destekler, bağışıklık yanıtını düzenler ve zararlı organizmalara karşı savunma mekanizmaları geliştirir. Uyku bozuklukları ise bu mikropların dengesini bozabilir; tersi de geçerli.
Araştırmacılar, bu ilişkinin arkasındaki nedenlerin henüz tam olarak netleşmediğini vurgulasa da, bazı teoriler serotonin ve dopamin gibi nörotransmiterlerin rol oynayabileceğini öne sürüyor. Bu kimyasallar hem uyku düzenini etkiliyor hem de bağırsaklar tarafından üretiliyor.
Diğer olası açıklamalar arasında bağışıklık sistemi düzeni, iltihaplanma ve moleküler düzeydeki karmaşık etkileşimler yer alıyor. Araştırmacılar bu ilişkinin yönünün iki taraflı olduğunu ve her iki sistemin birbirini etkilediğini belirtiyor.
Elbette çalışmanın bazı sınırlılıkları da mevcut. Katılımcıların büyük çoğunluğunun Avrupa kökenli olması, sonuçların evrensel geçerliliğini sınırlayabilir. Ayrıca diyet ve yaşam tarzı gibi mikrobiyomu etkileyen faktörler kapsam dışı bırakılmış.


