Kalbimiz nerede? Gökhan Özcan
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
“Onlar açlıktan kıvranan çocuklar. O çocuklara yemek götürmeye çalıştım, sonra bana ateş açtılar. Sevgi için, insanlık için, İslam için Müslümanların yanında durun. Lütfen Müslüman kardeşlerinizle dayanışma içinde olun. Beni kalplerine kabul ettiler. Hemşire olarak oraya gidebilmek için para ödedim. Açlıktan kıvranan Müslüman çocuklara yemek götürmek istediğim için beni çölde dövdüler. Kalbiniz nerede? Yaşam sevgisi ve insanlık için. Onlar bebekler ve kadınlar. Kadınlar, ölmekte olan bebeklerini emzirmeye çalışıyor ama göğüsleri kupkuru. Filistin’deki kardeşlerinizin yanında durun. Hiç böyle bir şey görmedim ya da deneyimlemedim. Lütfen Filistin’e yürümemize izin verin. Lütfen, yalvarırım size.”
Bunlar İsrail zulmüne karşı dünyanın her yerinden gelerek Refah Sınır Kapısı’nda toplanan ve Gazze’ye yardım ulaştırmaya çalışan binlerce gönüllüden biri olan İngiliz aktivistin gözyaşlarıyla haykırarak söylediği sözler… Diktatör Sisi’nin eli sopalı adamları taşlaşmış kalpleriyle orada duruyor ve esasen kendilerinin de en büyük düşmanı olan siyonist İsrail’i koruyorlar. Refah Sınır Kapısı ile ölüm cenderesine alınmış Gazzeli kardeşlerimiz arasına adeta etten duvar örüyorlar.
Bir tarafta Gazze için dayak yemeyi ve hatta belki de ölmeyi göze alan gözü yaşlı bir İngiliz aktivist… Diğer tarafta duvarın ötesinden feryatlarını işittiği kardeşlerinin katline karşı zalimin yanında duran sözde Müslüman Mısırlı güvenlik güçleri… Bir İngiliz gözyaşlarıyla, “Lütfen Müslüman kardeşlerinizle dayanışma içinde olun!” diye haykırıyor. Sisi’nin kardeşlik hukukundan nasipsiz polis ve askerleri, yanlarına aldıkları vahşi çapulcularla birlikte insaf sahibi bu savunmasız insanlara acımasızca saldırıyor.
Her şey tersine dönmüş gibi sanki. Zalimler içimizdeki hainlerle iş tutuyor. Yeryüzünün hiç tanımadığımız yerlerinden çıkıp gelen insaflı insanlar bizim acılarımızı bizden kat kat fazla sahipleniyor. Hazin bir ahval içindeyiz. Bildiğimizi sandığımız her şeyi yeniden düşünmemiz gerekiyor belli ki. Hadiselerin bize söylediği şey bu! Almamız gereken çok önemli dersler var bütün bu yaşananlardan. Makro planda olduğu gibi, mikro planda da…
“Kalbiniz nerede?” diye soruyor İngiliz aktivist… Bu soru sadece diktatör Sisi’nin ruhunu satmış adamlarına sorulmuyor. Kalbinin yerini unutan herkese, hepimize soruluyor. Gazze hiç yokmuş gibi yaşayıp gidenlere en çok! Tarihin en büyük zulmüne ilgisini kaybedenlere! Zulme gözlerini kapatanlara, arkasını dönenlere! Gönülden duasını, ısrarlı desteğini esirgeyenlere!
Mazlumun yanında durmayı kimliği yüzünden kendine yediremediği veya sınıfsal konumuna yakıştıramadığı için soykırıma mazeret uydurmaya çalışanlara değil, hayır! Onlar kalplerindeki mührü açmalılar önce! İçlerindeki nefretle yüzleşmeliler. Müslüman olan hiçbir şeyi sevemiyor onlar. Muhtemelen İslam inancında olmayan (Allah nasip etsin inşallah) bir İngiliz aktivistten çok daha uzakta duruyorlar yaşadıkları topraklardan, o toprakların ruhundan, ikliminden.
Görüldüğü gibi Gazze’yi görmek ve anlamak için Müslüman olmak gerekmiyor. Zalimi teşhis etmek için de… Şöyle apaçık bir tabloda Gazze için içi yanmayanın, soykırımcı siyonist zalimlere karşı samimiyetle mazlumun yanında duramayanların insanlığı tehlikededir, buna şüphe yok!
Diğer taraftan, İslam hakkında yüksek sesle söylenmiş yüzlerce cümlesi olanlar olarak bizim de bu yiğit İngiliz aktivistin sözlerinin bir tokat gibi yüzümüze çarpıldığını kabul ve itiraf etmemiz, sesimizi alçaltmamız ve düşünmeye buradan devam etmemiz gerekiyor. Belli ki çok zor bir imtihandayız ve imtihanın soruları hiç çalışmadığımız yerden geliyor!


