Kanlı pranga’lardan kurtuluyoruz; “kansız prangalar”dan da kurtulabilecek miyiz? Yusuf Kaplan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Tarihî bir ana tanıklık ettik cuma günü: Terör örgütü PKK silah yaktı. Yakarak bıraktı silahı. Türkiye yaklaşık yarım asırdır kangrene dönüşen yüzyılın en büyük sorununu halletme yolunda tarihî bir mesafe katetmiş oldu.
Türkiye, prangalarla boğuşuyor iki asırdır. Tek bir prangası yok Türkiye’nin: Hem kanlı hem de kansız prangaları var. Aynı anda ikisiyle de boğuşuyoruz.
Yarım asır önce bir hortlak gibi icat edilen terör, kanlı bir prangaydı boynumuza geçirilen.
Terörsüz Türkiye, gerçek oldu. Hamdolsun. Ancak fiîlî terörü bitirdik ama zihnî terör bizi bitirmek üzere, bizi esir almış durumda. Ayrılıkçı terörün iki tarafta da yol açtığı büyük travmalar var. Bu travmaları ve bunlarla nasıl başa çıkabileceğimizi konuşmak için henüz vakit çok erken, elbette ki.
Ama korkarım ki, terörün yol açtığı travmaları hiçbir zaman konuşmayacağız sanki. Zihnimiz işgal altında çünkü. Fiîlî terörü yendik ama bize hükmeden, bizi esiri hâline getiren zihnî terörü henüz farkedemedik bile!
Fiîlî terör tam yarım asır bizi perişan etti, kardeş kavgası aldı başını gitti. Oysa fiîlî terörü doğuran zihnî terörü göremez ve üzerine gidemezsek, bu ülkede kardeşlik iklimini aslâ inşa edemeyiz yeniden. PKK en az, iki kuşak Kürt gençlerinin İslâm’la ilişkilerini bitirdi, İslâmsız bir Türk kimliği icat etti.
İşte bu ürpertici!
Sözün özü: İki asırdır zihnimiz işgal altında. Prangalarla yaşıyoruz ama farkında değiliz bunun. Asıl tedirgin edici olan da bu aslında: Başımıza ne geldiğini bilememek! Sürüklenmek ama sürüklendiğini bile görememek!
TARİH YAPMA İRADESİ VE KAYNAĞI RUHUDUR BİR TOPLUMUN
Zihnî prangalarımızdan ötürü iki asırdır oraya buraya doğru sürüklendiğimizi de, başımıza ne geldiğini de bilmiyoruz.
Tarih yapma irademizi yitirdiğimiz için. Tarih yapma iradesi ruhudur bir toplumun ve medeniyetin. Hatta insan tekininin. Tarihi yapan iradenin ve kaynağın adı, ruh’tur. Tarih yapan bir insanın, toplumun, medeniyetin ruhu, tarih yapma iradesinin kaynağıdır, temelidir.
Bu kaynak kurutuldu. Bu temel yıkıldı. O yüzden terör bizi esir aldı ya! Bu toplumun ruhu, tarih yapma iradesi ve tarih yapma iradesinin kaynağı, temeli olan ruhu yok edildiği için.
İki asırdır iradesiziz, iki asırdır ruhsuz. Ama farkında bile değiliz bunun.
RUHUNU YİTİREN BİR TOPLUM ZİHNEN KÖLELEŞTİRİLİR KOLAYCA…
Dünyada insanın tahammül edemeyeceği, tahammül etmesi en zor şey, toplumun ruhunu yitirmesidir. Ruhunu yitiren bir toplum içeriden ve dışarıdan her tür saldırıya açık hâle gelir. Ruhunu yitiren bir toplum çok kolay köleleştirilir.
Ruhunu yitiren bir toplumu yok etmek için fiîlî saldırıya ve işgale gerek yoktur. Ruhunu yitiren bir toplum, kültürel olarak sömürgeleştirilir, epistemik olarak teslim alınır, zihnen köleleştirilir.
Bu toprakların çocukları olarak tam bin yıl dünya tarihini biz yaptık. Tarihi biz sürükledik, önümüze katıp biz yürüttük bin yıl. Tarih yapma irademiz, tarih yapma irademizin kaynağı ruhumuz vardı, dipdiriydi ruhumuz. Herkese yer vardı o muazzez ruhun dünyasında. Herkese kol kanat geren herkesi gölgesinde serinleten aziz ve leziz bir ruhtu o.
İşte o ruhu kaybettik biz. Önce kendiliğinden kaybetmeye başladık. Sonra jakoben müdahalelerle yok ettik, bu toplumun ruh köklerini kurutarak…
BİR TOPLUMUN BAŞINA GELEBİLECEK EN BÜYÜK TRAJEDİ, YAŞADIĞI TRAJEDİYİ BİLEMEMESİ
Dünya üzerinde hegemonya kuran Batılılar, bunu “uygar barbarlık düzeni” kurarak gerçeğe dönüştürdüler. Saldırarak, fiilen işgal ederek bütün kıtalara ve okyanuslara, bütün karalara ve denizlere...
Batılıların fiilen işgal etmedikleri, kontrol ve kolonize etmedikleri, doğal kaynaklarını talan etmedikleri, kültürlerini yağmalamadıkları yer kalmadı şu çivisini çıkardıkları ve cehenneme dönüştürdükleri dünyada.
Türkiye hâriç.
Her yeri fiilen işgal ettiler ama Türkiye’yi fiilen değil, zihnen işgal ettiler, bu ülkeyi dışarıdan değil, içeriden ele geçirdiler. Bu ülkeyi Batılılar sömürgeleştirmediler, Batıcılar sömürgeleştirdiler; Batılıların projelerini tepeden jakoben yöntemlerle topluma dayatarak işlediler bu cinayeti. Şimdi de bir marifetmiş gibi övünüyorlar bununla celladına âşık tasmalı çekirgeler!
Batılıların dışarıdan fiilen işgal edemedikleri bu ülkeyi onların gönüllü acenteliğini yapan, tasmalı çekirgelere dönüşen Batıcılar zihnen işgal ettiler: Bu toplumun ruh köklerini kurutarak, tarihini yok ederek, tarih bilincini linç ederek, kültürünün, değerlerinin ve inançlarının temelini oluşturan medeniyet dinamiklerini dinamitleyerek…
Evet, bu ülke fiilen işgal edilmedi, zihnen işgal edildi. Bu zihnî işgal sürüyor hâlâ… İki asır önce başlayan bu zihnî işgal sürüyor…
Öyle bir zihnî işgal yaşıyoruz ki iki asırdır, öylesine kanlı ve kansız prangalar geçirilmiş ki boynumuza, başımıza ne geldiğini, celladına âşık edilen tasmalı çekirgelere dönüştürüldüğümüzü görebilmemiz neredeyse imkânsız artık.
Bu ülkenin kanlı ve kansız prangalarla yaşadığı şeyi özetleyebilecek en güzel cümlelerden biri şu sanırım: Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felaket başına ne geldiğini bilememesidir. Daha kötüsü, bilemediğini de bilememesidir. En kötüsü ise, celladına âşık edilmesi, tasmalı çekirgelere dönüştürülmesidir.
Türkiye zihnî işgal altında olduğu için, iki asırdır kansız prangalarla, son yarım asırdır da kanlı prangalarla boğuşuyor ama bu prangaların nereden zuhûr ettiğini, boynumuza nasıl geçirildiğini bilemiyor!
Türkiye’nin iki asırdır yaşadığı zihnî işgal, bizim siyasî olarak -o da kısmen- bağımsız olsak da bize kültürel bir sömürgecilik yaşatıyor ama biz bunu görebilecek gözden de, beyinden de yoksunuz.
Düşünsenize… Adına millî eğitim sistemi dediğiniz bir makina, tastamam makinaya dönüşen ruhsuz mekanizma, bu ülkenin altını oyacak, ülkenin inançlarına, değerlerine, tarihine, kültürüne yabancı hatta düşman nesiller yetiştiriyor!
Bu nasıl “millî” eğitim sistemi: Ülkenin altını oyacak, mankurtlaşan nesiller yetiştiren bir eğitim sisteminin millî olduğu söylenebilir mi?
Bu ülkenin seküler/ köksüz eğitim sistemi, ruhsuz medya rejimi, metamorfoza uğramış kültür ve sanat dünyası, bizim altımızı oyan, ülkesine, değerlerine, inançlarına yabancılaşan hatta düşman hâle gelen mankurtlaşmış nesiller yetiştiriyorsa bu ülke işgal altında değilse, nedir?
Böyle bir ülke savaşmadan kaybedilmiş değil midir? Bu ülkenin bizim kültürel olarak bağımsızlığımızı yitirmemize, epistemik kölelere dönüşmemize, ülkeyi leş kargalarına peşkeş çekmemize yol açan, ülkenin savaşmadan elimizden gitmesini sağlayacak prangalarını söküp atmanın, zihnî işgali durdurmanın zamanı gelmemiş midir -hâlâ?


