Kapadokya’da en lezzetli zaman yolculuğu Yeni Şafak Pazar Eki Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Ne yersen osun diye meşhur bir söz vardır. Çünkü insanın bedensen ve zihinsel sağlığını oluşturan unsur yemek yeme alışkanlığıdır. Tükettiğimiz yiyecek ve içecekler kadar bu gıdaların hangi ortamlarda saklandığı, nasıl pişirildiği de bizim yeme içme kültürümüzün bir parçasıdır. Aynı zamanda soframızdaki yiyecek ve içecekler kadar bu yiyecek ve içecekleri tüketirken kullandığımız araç ve gereçler de bizim içinde bulunduğumuz sosyo kültürel yapı hakkında bilgi verir. Hatta kişinin ekonomik seviyesinden, yaşına, kariyerine, zevklerine kadar pek çok şeyin habercisi sofrasıdır.
Üstelik mutfak kültürümüz sadece bizim değil ait olduğumuz toplumun da kimliğini ortaya koyar. Geçmiş kültürlerin de günlük hayatıyla ilgili en önemli bilgiler mutfak kültürü üzerinden yorumlanır. Antik çağlara uzandığımızda ise bu toplumların medeniyet seviyesinin en önemli habercisi mutfaklarındaki eşyalarıdır.
Kahve ve Porselen Müzeleri kurulmuş
Bugün mutfak kültürümüzde ise beş kıtaya hükmetmiş Osmanlı kültürünün izlerini bulmak mümkün. Yiyecek ve içecekleri pişirme yöntemimizden kullandığımız mutfak aletlerine kadar pek çok unsurun çoğu aslında bize miras. Bunlar arasında belki de son yıllarda en çok öne çıkanlardan birisi de kahve kültürümüz. Osmanlı’dan tüm dünyaya yayılan kahve bugün dünyada en çok tüketilen içeceklerin başında. Geçtiğimiz hafta dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin akın ettiği Kapadokya bölgesinde açılan Kahve ve Porselen Müzelerini gezerken bunları yeniden düşündüm. Azerbaycanlı bir iş adamının Kapadokya’da bir patates tarlasının içinde Selçuklu ve Osmanlı kültüründen yola çıkarak inşa ettirdiği Ajwa Otel’in duvarlarını süsleyen antik mutfak eşyaları, dünyanın dört bir yanından getirilmiş el emeği porselenlerin yer aldığı porselen müzesi görülmeye değerdi.
Otel değil müze
Kapadokya’nın tarihi Mustafapaşa Köyü’nde konumlanan AJWA Cappadocia, bölgenin kültürel mirasına saygılı mimarisi, doğayla bütünleşen yapısı ve uluslararası ödüllerle tanınan hizmet anlayışıyla dikkat çekiyor. 12 Group Şirketler Grubu tarafından hayata geçirilen bu özel yatırım, klasik “lüks otel” anlayışının ötesine geçerek, çok katmanlı bir yaşam deneyimi sunuyor. 90 dönümlük bir alanda yer alan AJWA Cappadocia; taş mimarisi, Türk el sanatlarıyla bezeli iç mekânları, doğa temelli çocuk atölyeleri, at çiftliği ve yürüyüş rotalarıyla misafirlerine fiziksel ve zihinsel arınma imkânı sağlıyor.
AJWA Cappadocia Genel Müdürü Doruk Aktoprak, otelin yalnızca turizm değil, bölgesel kalkınma açısından da stratejik bir model sunduğuna dikkat çekiyor ve şunları söylüyor:
“Kapadokya gibi dünya mirası niteliğindeki bir bölgede gerçekleştirdiğimiz bu proje, sadece konaklama değil; bölgesel kalkınma, kültürel sürdürülebilirlik ve deneyim turizmi için uzun vadeli bir model sunuyor. Özenle planlanan güçlü bir yatırımla, yalnızca fiziksel bir yapı değil, yerel ekonomiyle bütünleşen, sürdürülebilir istihdam yaratan ve bölgeye kültürel değer katan bir sistem kurduk. Tesisin bazı bölümlerinde hâlen devam eden çalışmalarla bu yapıyı daha da geliştiriyor, uzun soluklu bir vizyonla ilerliyoruz. AJWA Cappadocia, sadece bölgede değil, dünyada da benzeri olmayan bir özgünlükte; türünün tek örneği bir konaklama, bedensel ve ruhsal arınma deneyimi sunuyor. 12 Group Şirketler Grubu olarak turizmi tek yönlü değil, çok katmanlı bir değer üretimi olarak ele alıyoruz. Bu modelde mimari, gastronomi, doğa ve kültür; ekonomik dönüşümün bir parçası haline geliyor. Ajwa markasıyla, hem Türkiye’nin lüks turizm vizyonuna hem de bölgesel kalkınmaya kalıcı katkı sağlamayı hedefliyoruz.”
Her tarifte tarih var
AJWA Cappadocia, gastronomi anlayışında da yalnızca lezzeti değil, kültürel bir belleği ve estetik sunumu öne çıkarıyor. Şef Recep İncecik’in liderliğinde hazırlanan Zeferan Restaurant menüsü, Azerbaycan, Osmanlı ve Türk mutfaklarını rafine dokunuşlarla yeniden yorumluyor. İncecik şu değerlendirmeyi yapıyor: “Her tarifte tarih var. Azerbaycan, Osmanlı ve Selçuklu mutfağını çağdaş bir yaklaşımla yorumlarken, misafirlere sadece bir lezzet değil, bir hafıza sunmayı amaçlıyoruz. Menü kurgumuzu oluştururken bölgenin yerel üreticilerinden tedarik ettiğimiz mevsimlik ürünleri kullanıyor, geleneksel tarifleri rafine tekniklerle yeniden yorumluyoruz. Sadece yerli misafire değil, uluslararası damak zevkine de hitap eden bu yaklaşım içindeyiz.”

Yemeklerdeki gibi mutfak eşyalarında da el işçiliği var
Osmanlı yemek kültürü Türk mutfağının temelini oluşturur. Ayrıca bugünkü sofra kültürümüzde de önemli bir yeri vardır. Bugün otelin antik eşyalardan oluşan mutfağında çıkılan zaman yolculuğunu sadece tatlarla değil eşyalarla da sağlamaya çalıştıklarını söyleyen şef Recep İncecik şu bilgileri veriyor: “ Osmanlı mutfağına özgü eşyalar genellikle el işçiliği ile yapılmış ve sanat eseri niteliği taşımaktadır. Bu özel parçalar, yemeklerin hazırlanması, sunumu ve servisi için kullanılmıştır. Mutfak eşyaları genellikle madeni malzemeden yapılmış ve çeşitli bezemelerle zenginleştirilmiştir. Bu bezemeler, farklı teknik ve motiflerle yapılmış, üretildiği dönem ve yerin özelliklerini yansıtmaktadır. El sanatı eserlerinde bezemeler, estetik bir değer kazandırmış ve farklı tekniklerle, motif ve kompozisyonlarla zenginleştirilerek güzel bir görünüm sağlamıştır. El işçiliğiyle yapılan bezemeler, işlevsel bir araçtan sanatsal bir esere dönüşmektedir. Bitkisel ve geometrik bezemeler, hayvan ve insan figürleri gibi çeşitli motifler kullanılmış ve Osmanlı sanatının özelliklerini yansıtmıştır. Sosyal statü ve zenginlik göstergesi olarak saray ve zengin ailelerin mutfak eşyalarında da kullanılmıştır. Zeferan Restaurant’ta, Osmanlı dönemine ait çok değerli mutfak eşyaları bulunmaktadır. Restaurantımızın dekorasyonu yapılırken bu mutfak eşyaları esas alınarak dekore edilmiştir.”


