Körfez’i İsrail bombasından önce o harita karıştırdı Yahya Bostan
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Aslında bu yazının başlığı “İsrail füzesi Katar’a değil ABD’ye düştü” olacaktı. Ama dün gazetemiz Yeni Şafak’ın manşetinde tam da bunun anlatıldığını gördüm. İçinde nefis bir analiz taşıyan “Netanyahu ABD’yi de Vurdu” haberinde sevgili dostum Sernur Yassıkaya’nın imzası vardı. Kimsenin ne yapacağını bilemediği böyle kriz anlarında, detaylarda boğulmadan sis bulutlarının ardına bakabilmek önemli bir yetenektir.
Ben bu yazıda Sernur’un bıraktığı yerden devam edeceğim. İsrail Doha’yı vurmadan önce Körfez başkentlerini karıştıran o haritadan bahsedeceğim. Ama önce İsrail’in Doha saldırısıyla ilgili birkaç hususa değinmem gerekiyor.
TÜRKİYE VE KATAR’A KARŞI KAMPANYA…
Bir. Çin’e odaklanmak isteyen ABD, bölgede İbrahim Anlaşmaları çerçevesinde bir mimari oluşturmak istiyordu. Bu mimariyi Azerbaycan-Ermenistan, hatta Orta Asya’ya taşımak istediğini yazmıştık (Bakınız, Ankara-Washington: Büyük Strateji Güncellendi, 8 Ağustos). ABD, bu mimaride muhtemelen Ankara-Tel Aviv dengesi kurmak istiyordu. İlk başlarda “Suriye’nin anahtarı Türkiye’de” vurgusu bundandı. Ama hesaplar değişiyor (Bakınız, ABD’den SDG’ye Yeni Teklif, 9 Eylül.) Trump artık Netanyahu’nun güdümünde. İsrail, ABD’nin oluşturacağı bölgesel boşlukta askeri güce dayalı hegemonya kurmaya çalışıyor. Etki, tepki doğuracaktır. Bu kısma geleceğiz.
İki. İsrail hegemonyasının önündeki en büyük engel Türkiye’dir. Hatırlarsınız… Türkiye ve Katar’a karşı “kampanya başlatma” kararı almışlardı (Bakınız, Gizli İsrailciler Ortaya Çıkacak, 26 Ağustos.) İsrail, Hamas yöneticilerini farklı ülkelerde hedef alacağını açıkladığında gündeme yine Türkiye ve Katar gelmişti. Katar, kolay lokmadır. Siz İsrailli trollerin yazdıklarına bakmayın. Türkiye İsrail’in boyunu aşar. Ama bu, memleketin içini karıştırma, Ankara’nın diğer başkentlerle arasını bozma faaliyetlerini engellemez.
TRUMP’IN HASAR KONTROL ÇALIŞMASI
Üç. Bu saldırı, ABD’nin gözetimi ve oluruyla yapılmıştır. Trump’ın “Pentagon’dan öğrendik, Katar’ı hemen bilgilendirdik” izahatı kuyruklu yalandır. Bu ifadeler, saldırıdan önce planlanmış, saldırının bir parçası olan “hasar kontrol” çalışmalarıdır. ABD, bölgedeki en büyük üssüne ev sahipliği yapan, yakın müttefiki Katar’a karşı saldırıya ortak olmuştur. Bunun Körfez’de büyük bir güven bunalımı yarattığı ortadadır.
Dört. İsrail’in iki hedefi vardı. Hamas müzakere heyetini ortadan kaldırmak. Böylece müzakereleri sona erdirmek (İsrail’in bu hamleyi, aralarında Türkiye’nin de olduğu ülkelerin Trump’ı yakın markaja alacağı BM Genel Kurulu öncesinde yapması müzakerelerin önünü sonsuza kadar kapatmak içindir.) Tel Aviv büyük bir risk almış, ABD’ye büyük bir maliyet oluşturmuş, müzakereleri sona erdirmeyi başarmış ancak Hamas heyetini ortadan kaldıramamıştır. Bu çerçevede, operasyon İsrail için “astarı yüzünden pahalı” hale gelmiştir. Bir de devamı gelecek diyorlar… Hiç sanmıyorum. Kanaatimce, tek atımlık kurşundu, namludan çıkmıştır.
ARAP BİRLİĞİ’NDEN DİKKAT ÇEKEN GİRİŞİM
5 Eylül’de Arap Birliği Konseyi bir toplantı yaptı. Suudi Arabistan ve Mısır’ın hazırladığı “Bölgesel güvenlik ve işbirliğine dair ortak vizyon” girişimini kabul etti. Girişim, İsrail’in Arap topraklarındaki (Suriye dahil) işgalinin sona erdirilmesi gerekliliğine özellikle vurgu yapıyordu.
Kahire, Filistinlilerin Gazze’den Mısır’a sürülme fikri nedeniyle derin bir rahatsızlık yaşıyordu. Birleşik Arap Emirlikleri, Gazze’de yaşananlara ses çıkarmıyordu ama Batı Şeria ile ilgili ilk kez rahatsızlığını dile getirmiş, “İsrail’le ilişkilerimiz etkilenebilir” demişti. Riyad‘dan İsrail’e yönelik tepkili ve sert açıklamalar gelmeye başlamıştı. Bu konjonktür çerçevesinde, bu haberi, konulara vakıf bir isimle paylaştım, “Ne anlama geliyor” diye sordum. “Bir Arap NATO’su bekleme” dedi, şunu ekledi:
KÖRFEZ’DE BÜYÜK İSRAİL RAHATSIZLIĞI
“Ama Arap dünyası İsrail’den çok rahatsız. Özellikle Netanyahu’nun Büyük İsrail vurgusu onları kaygılandırdı. Çünkü Büyük İsrail denilen şey sadece Filistin’i kapsamaz. S. Arabistan’ın kuzeyini, Irak’ın bir kısmını, Suriye’yi ve Mısır’ın doğusunu içine alır.” İsrail’in ABD Büyükelçisi Leiter’in “Orta Doğu’nun çehresini değiştiriyoruz” dediği şey işte tam da budur. Körfez/Arap ülkeleri bu gerçeğe gözlerini açmış bulunuyor. Üzerine Doha saldırısının gelmesi, kaygılarını derinleştirmiştir. Bu yüzden bu saldırı bölge açısından bir milattır.”
Peki, ne olacak? The New Arab’ın analizini aktarayım: “Körfez’deki Arap liderler -bazıları şimdiden Çin, Rusya ve Türkiye ile daha derin ilişkiler kurarak bahislerini çeşitlendirmeye başlamışken- giderek güvenilmez hale gelen Amerika’dan uzaklaşabilir.” Yani… “Hindistan’ı Rusya ve Çin’e kaptırdık” diyen Trump, benzer bir gelişmeyle Ortadoğu’da da yüzleşebilir. Bunun ABD’de de yankılanacağını düşünüyorum.
Şu notla bitirelim: Bu gelişmeler, şüphesiz Ankara’nın Washington ile yaptığı bölgesel konuşmaların niteliğini de değiştirecektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu marjında yapacağı görüşmeleri dikkatle izlemekte fayda var.


