Koridor açalım derken dehlizden de olmak var Yasin Aktay
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
İsrail maşası Dürzi şeyhlerinden Hikmet el-Hicri’nin Suriye’nin Güneyi Suveyde’de başlattığı ayrılıkçı hareket kısa süre içinde İsrail’in Suriye’nin yeni rejimine dair bütün niyet ve planlarının ortaya dökülmesine yol açtı. İsrail’in Suriye’deki rejim değişikliğinden hiç memnun olmadığı zaten biliniyor. Suriye’de devrim gerçekleştiği ilk günden itibaren bu memnuniyetsizliğini kendine göre saldırgan tedbirler alarak göstermeye başladı.
Buna rağmen Çok bilmiş bazı komplocular Esad’ın devrilmesi ve Ahmet el-Şara yönetiminin Suriye yönetimine gelişini İsrail ve ABD’nin veya daha geniş uluslararası bir mutabakatın sonucu olarak göstermeye bayılıyorlar. Hala ayılamadılar bu baygınlıktan. Şara Şam’da durmayıp Tel Aviv’e doğru saldırıya geçmedikçe ayılamayacaklar gibi. İnanılması güç ama akıllı akıllı konuşan bazılarının işi neredeyse böyle bir beklentiye bağladıklarını görebiliyoruz.
Neyse geçelim bunları. Son gelişmeler bu baygınlık durumunu giderir mi bilmiyoruz. İsrail’in Suveyda’daki Dürzileri harekete geçirerek resmen onlar üzerinden işgalini genişletme planı son girişimleriyle tescillendi. Bu, bazılarını o kadar heyecanlandırdı ki, bir anda Kuzey Suriye ile arada bir koridorun açılmasının ve İsrail’in Suriye’nin neredeyse yarısına hükmettiği bir haritanın heyecanla konuşulduğu ortamlar oluşuverdi. Dürzi lider El-Hicri PYD’ye hitaben kendileriyle aralarına bir koridor açılmasını açıkça talep etti. Hikmet el Hicri liderliğindeki Dürzilerin Suveyda’daki Arap aşiretlerine karşı yürüttüğü katliamlara müdahale etmek isteyen hükümet birliklerine karşı İsrail aleni destek vermekten geri durmadı. Hükümeti kendi topraklarındaki bir iç sorunu çözmek ve istikrarı temin etmek gibi en doğal görevini yapmaktan menetmek üzere Şam’daki başkanlık sarayı ve Savunma bakanlığını gündüz gözüyle bombaladı.
Herşey ilk anda çok kolay gibi göründü birilerine. İsrail’e de öyle göründü ki, pervasızca sahaya girdi. Görünürde Dürzileri himaye adına yüksek insani duygularla hareket ediyor. Batı dünyasına da bu hikayeyi yutturmaya çalışıyor. Ama bilen biliyor ki İsrail için Dürziler sadece Suriye’de yayılmak için kullanılışlı ve konum itibariyle de vazgeçilmez bir aparattan başka bir şey değil. Dürzilerin çoğunlukta olduğu Süveyda İsrail için “Davut Koridoru” olarak bilinen çok daha büyük bir jeopolitik projenin de kilit noktası.
“Davut Koridoru” ise malum İsrail’in kurmaya çalıştığı stratejik bir koridor. İşgal altındaki Suriye Golan Tepeleri’nden başlıyor, Dera ve Süveyda’dan geçiyor, ABD üssünün bulunduğu El Tanf bölgesine ulaşıyor ve ardından doğuya doğru Kürt bölgelerine uzanıyor. Daha sonra Irak’taki Erbil’e geçerek Türkiye sınırına ulaşıyor. Yüzlerce kilometre uzunluğundaki bir koridor, İsrail’i Körfez ve Orta Asya’ya bağlayarak Avrupa’ya yeni bir kapı açıyor. İsrail için bu koridorun oluşturulması, ona hâkim olunması stratejik işgalci yayılma planının bir parçası. Süveyda bu koridorun tam kalbinde yer aldığı için El-Tanf’a ulaşmadan önceki son demografik ve coğrafi düğüm noktası ve Güney Suriye ile Amerikan ve Kürt varlığının bulunduğu doğu bölgeleri arasında bir tampon bölge oluşturduğu için burayla ilgili hesaplarını Dürziler üzerinden yapıyor. Ancak bu ilgiyi artık herkes biliyor ve ABD bile bu saldırgan tutumunda İsrail’i desteklemediğini açıklamak durumunda kaldı.
İsrail Şam yönetimini Dürzilerin katliamlarına müdahale etmekten ve Suveyda’da istikrarı sağlama girişiminden men etmekle işi bitirip kotarmış olabileceğini düşündü. İsrail’in hesabına el-Hicri liderliğindeki Dürziler de çok güvendi. Hatta belki Kuzey Suriye’de PYD çevreleri de kısa süre içinde büyük bir umut bağladılar, ama kazın ayağının o kadar kolay olmadığını anlamak için 24 saat bile geçmesine gerek olmadı. Arap aşiretlerinin katliama maruz kalması diğer Arap aşiretlerinin gayretkeş duygularını harekete geçirmeye yetti. Aşiretler tam bir seferberlik ve cihad ruhuyla hareket ederek Suveyda’ya yürüyünce, işlerin Dürziler açısından vahameti bir anda ortaya çıktı. Bir gün önce İsrail’in yardımıyla şehirden çıkardıkları hükümet birliklerini aşiretlere karşı imdada çağırdı Dürzi lider.
Akidat, Şemar, Anze, Bekkara, el Cebur, Hadidin, Neim, Mevali, Favaira, Beni Halid, Beni Said, Ageydat, Sehhane ve Şerabin aşiretlerinden temsilciler yanlarındaki silahlı adamlarıyla birlikte İsrail dostu Dürzi ayrılıkçılara karşı seferberlik ruhuyla yola çıktlar. Yayınladıkları bildiri bütün işgalcilere ve hainlere ders bütün dünyaya da bu ülkedeki durumun bir aynası gibiydi:
“Bizler, Suriye çölünün evlatlarıyız… Süveyda vilayetinde Hicri milislerin bedevi aşiretlerine karşı işlediği cinayetleri, katliamları ve masum insanları yerinden etme politikalarını derin bir endişeyle takip ediyoruz.
Ahlaki ve insani sorumluluğumuz gereği, aşağıdaki hususları kamuoyuna duyuruyoruz:
1️. Suriye hükümetini, bölge dışından gelen ve bedevi kardeşlerini savunmak için hareket eden savaşçıların faaliyetlerine müdahale etmemeye veya engel olmamaya çağırıyoruz. Bu savaşçılar, mazlumları, kadınları, çocukları ve yaşlıları koruma haklarını meşru bir şekilde kullanmaktadır.
2️. Bu savaşçılara karşı alınacak herhangi bir önlem, suç işleyenlerden yana açık bir tavır anlamına gelecek ve bu durumun arkasındaki herkes, katliamların devam etmesinden ahlaki ve tarihi sorumluluk taşıyacaktır.
3️. Suriye aşiretleri olarak, mücadele eden evlatlarımızın arkasında tek yürek olduğumuzu bildiririz. Onlara yönelik herhangi bir saldırı, aşiretlerimizin kararlı ve sert bir şekilde birleşik tepkisiyle karşılanacaktır.
4️. Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve halkının birliğine inanıyoruz ancak halkımızın onuru ve güvenliği kırmızı çizgilerimizdir. Bu sınırlar, hiçbir gerekçeyle aşılamaz.”
Süveyda ili giriş kapısından bir aşiret savaşçısının, ayrılıkçı Hikmet el Hicri ve ona bağlı gruplara şöyle seslendiği kaydedildi: “Suriye’nin aşiretleri böyledir; sinirlendi mi, volkan gibi patlar... Biz İran’a, Rusya’ya ve tüm ayrılıkçı gruplara karşı durduk.”
Aslında bir anda herkesin gözüne görünen hakikat, Suriye’de şu anki durumda Sünni çoğunluğu karşısına alarak, hele onlara karşı bir ihanet içinde olarak burada artık tutunamayacağıdır. İsrail istediği kadar buradaki Sünni varlığını kendisine tehdit olarak görsün, bu bölgenin demografyasıyla gireceği bütün savaşları kaybetmek durumunda olacaktır. Şara hükümetinin çekilmesinden sonra kendiliğinden devreye giren Arap aşiretlerinin birilerine sürpriz görünen bu güçlü varlığı ise bugünkü Şara hükümetinin dayandığı güçlü sosyolojik, demografik ve siyasi dayanağın boyutlarını göstermesi açısından çok önemli olmuştur. Şara’yı artık sadece Şara’dan ibaret, ağaç kovuğundan çıkmış bir devrimci olarak göremez kimse. Arkasında koca bir toplum var: aşiretleriyle, devrimcileriyle, esnafıyla, bütün halkıyla ve tabii ki özgürlük ruhuyla.
Dürzilerin dün itibariyle Arap aşiretleri karşısında düştükleri durum, bundan sonra İsrail’e güvenerek bölge halklarına ihanetle bir varlık sergileyebileceklerini hesaplayanlar için de iyi bir ders olmuştur.


