Ne yapıyoruz yağmur duası mı festival mi? Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Erol Erdoğan / Sosyolog, İlahiyatçı
Amaç belirlemek ve niyet etmek işlerin ilk adımıdır. Başta belirlenen amaç ve yapılan niyet, süreç boyunca maksadın korunmasını ve gayeden uzaklaşılmamasını sağlar. Amellerin değerlendirilmesinde Allah’ın, niyeti dikkate aldığı ve müminin niyetinin yapacağı işten hayırlı olduğu kabul edilir. Öyle ki, samimi niyetle bir işe hazırlanmış fakat o işe başlayamamış veya tamamlayamamış kişiye niyeti vesilesiyle sevap yazılabilir.
ALLAH’A TESLİMİYETİN BİR İFADESİ
Müslümanlar yağmur duasına da belli bir amaçla ve niyetle çıkarlar. Onlar için yağmur duası, sıradan bir etkinlik değildir. Yağmur duası belki de Âdem Aleyhisselamdan beri var olan bir yakarıştır. Hazreti Peygamber'in çocukken dedesi Abdülmuttalib ile birlikte yağmur duasına çıktığı, peygamber olduktan sonra da yağmur duası yaptığı kaynaklarımızda yer almaktadır. Cuma hutbesi sırasında bir kişinin ayağa kalkıp kuraklıktan şikâyet ederek yağmur için dua istemesi üzerine Resûlullah’ın dua ettiği ve minberden inmeden veya camiden çıkmadan yağmurun başladığı Buharî ve Müslim’de geçmektedir. Yine peygamberimizin başka bir defasında ashabıyla yağmur duası için şehir dışına çıktığı ve kıbleye dönerek dua ettiği bilinmektedir. Hatta bir defasında evlere zarar verecek boyutta yağış olunca Peygamberimizin “Allah’ım! Çevremize yağdır, üzerimize değil” şeklinde duasını yenilediği de hadis kaynaklarında yer almaktadır.
Yağmur duası tövbeyle başlayan ve yağmur yakarışı ile biten bir ibadettir. İslam tarihi boyunca Müslüman topluluklar, yağmur duasını folklorik ve kültürel unsurlarla zenginleştirmişlerdir. Kurban kesmek, keşkek veya etli pilav türü yemekler ikram etmek bunların başında gelir. Zamanla çocuklara has yağmur duaları da oluşmuştur. Sözgelimi bizim Boyabat ve çevresinin geleneği olan Gode oyunu özünde yağmur duasının çocuksu şeklidir. Tekerlemesi de dua cümlelerinden oluşmaktadır. Yağmur duası Osmanlı’da da yaygındır. Mahallelerde veya köylerde yapılan dualara zaman zaman padişahlar da katılmıştır. O zamanlarda da dua öncesi oruç tutulur, tövbe edilir, halka yardım ve sadaka verilirdi. Özetle söylemek gerekirse yağmur duası, Allah’a teslimiyetin, kulluğun ve tövbenin topluca ifadesiydi. Ancak niyet veya amaç değişince ya da karışınca işin adı, şekli, muhtevası ve sonuçları da değişmeye başlar. Son yıllarda ülkemizde düzenlenen bazı yağmur dualarında bahsettiğim örneklikte sorunların oluştuğunu gözlemlemeye başladım.
ŞEHİRDEN KÖYE GELEN “ETKİNLİK”
Eskiden “yağmur duası” denirken, bugün bu programlara “etkinlik”, “şenlik”, “festival” gibi isimler veriliyor. Değişim sadece isimle sınırlı değil; içerik, ruh ve maksat da farklılaşıyor. Kürsüler kuruluyor, mikrofonlarda konuşuluyor, ses sistemleri yankılanıyor. Köy meydanlarında ya da yaylalarda kurulan çadırlarda yemek sıraları uzuyor, halk oyunları gösterileri yapılıyor, sunucular “şenlik programı” anons ediyor. Yağmur duası belki bir köşede hâlâ yapılıyor ama merkeze dua değil, organizasyon oturmuş durumda. Böyle yapıldığında yağmur duası ibadet, tövbe, yakarış olmaktan çıkıyor; çoğu zaman bir sosyal buluşma, gösteri ve eğlenceye dönüşüyor. Haliyle, dualar yaratıcıya değil, gözlere hitap ediyor, böyle olunca rahmet inmiyor.
Bu dönüşümün arkasında sosyolojik bir hareketlilik de var. Son yıllarda köylere emeklilik sonrası veya farklı sebeplerle şehirlerden dönüş yapan ya da köylerde yaşamaya başlayan yeni nüfusun kültürel alışkanlıklarını ve sosyal beklentilerini köy hayatına taşımaya başladığı dikkat çekici şekilde arttı. İyi niyetle köylerine canlılık getirmek isteyen bu yeni köy sakinleri, farkında olmadan şehirdeki “etkinlik kültürünü” köye uyarlıyor. Yağmur duası gibi derin bir ibadet de bu yeni tarzla iç içe geçince, dua sessizliğinin yerini anonslar, yakarışın yerini konuşmalar ve sosyal medya paylaşımları alıyor. Şehirde alışılan görsel ve sosyal tatminler, samimi duaların önüne geçiyor.
Bu değişim, sadece biçimsel bir dönüşüm değil; dua anlayışımızı, ibadet bilincimizi ve ilahî rahmetle bağ kurma biçimimizi de etkiliyor. Eskiden yağmur duası için oruç tutulur, sadaka verilirdi. İnsanlar kırık dökük kalpleriyle toprağa kapanır, ağlaya ağlaya dua ederdi. Şimdi ise kalabalıklar toplansa da ağlayan göz, sarsılan kalp, içten yakarış nadir görülüyor. İçtenlikten uzak, sadece törensel düzeyde kalan dualar, ne yazık ki göğe ulaşmayarak havada kalıyor.
SAHNEYE DEĞİL SECDEYE BUYURUN
Gerçekten yağmur istiyorsak, niyetimizi düzeltmeliyiz. Gösterişten, kibirden, dünyevî hesaplardan uzaklaşmalıyız. Yağmur duası “sahne” ile değil, “secde” ile yapılır. Gökten rahmet inmesi için önce kalplerimizin yere inmesi gerekir. Yağmur duası basit bir gelenek, gösterişli bir protokol buluşması, şova açık köyler arası rekabet değildir, yağmurun sahibine yakarıştır. Onun içini boşaltarak şenliğe dönüştürmek, hem dua ruhunu zayıflatır hem de toplumun rahmetle bağını koparır. Elbette insanlar bir araya gelsin, yemekler paylaşılsın, komşuluklar pekişsin ama bu etkinliklerin merkezi dua olsun, niyaz olsun, tövbe olsun.
Biz yağmur duasını sadece bir ‘etkinlik’ olarak yapmaya devam edersek, korkarım ki ilahi rahmet de bizi sadece ‘seyirlik’ olarak görmeye devam edecek.
Rabbim, bereketli yağmurlarınla bizi her zaman nimetlendir. Âmin.


