OVP sadra şifa faiz indirimi öngörüyor mu? Yusuf Dinç
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Orta Vadeli Program (OVP) ilanı son yıllarda gerçekten heyecan verici oluyor. Nedeni üzerine düşündüm. Zor oldu ama buldum; Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn Cevdet Yılmaz sayesinde.
Sunumda Sn Yılmaz’ın eski Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) karakteri tüm canlılığıyla diriliyor.
Eski DPT’lilerin çoğu gibi. O ekip hiç yaşlanmayan, başarabileceklerinin ve başarmayacaklarının sınırını bilen, iyi bir liderlikle kapasitelerinin üzerine çıkabileceğini deneyimlemiş bir ekip.
OVP günü işte kimisini tanıdığım o ekipten biri olarak karşıma çıkıyor Sn Yılmaz.
Acaba diyorum yeniden mi düşünsek planlama teşkilatlanmasını? Sn Yılmaz OVP’ye kesinlikle ruh kazandırdı. Ve bu ruhu kurumsallaştırmayı düşünmeliyiz. Böylece program araçlarının kullanımını ve hedef gerçekleşmesini de takip edebiliriz.
OVP’nin genel karakterini ikna edici buldum. Kalkınma ve büyüme hedeflerini iyi yansıttığını da düşündüm. Ama ekonomi yönetiminin uyguladığı programla uyumu bakımından bir sorun var. O da cari açık…
Böyle bir programın cari açık değil, cari fazla öngörmesi gerekir.
Genellikle para politikasının sıktığı dezenflasyon programlarının bir realizasyonla ekonomiyi cari dengede fazla durumuna geçirmesi gerekir.
Ekonomi yönetiminin ani bir soğutma (sudden stop) niyeti olmadığını biliyoruz. Ancak ithal ikameci adımlarla kolaylıkla kapatılacak bir fark var ve ithal ikameci yatırımlara dair OVP’de güçlü bir vurgu var. Yalnız bu kısım çok değişmiş. İthal bağımlılığının azaltılması anlamında eskisi gibi mal tarafına odaklanılmıyor. Enerji bağımsızlığı esas alınmış. Çerçeveletip asılacak bir bölüm olmuş.
Bu çarpıcı bir dönüşüm ve ayakları yere basıyor. Hakikaten basıyor. Çünkü enerjide hayallerimizin ötesine geçebildiğimizi daha önce gördük.
Diğer taraftan finans hesabında uygulanan dezenflasyon programına göre cari fazla sağlayacak kadar pozitif döviz akışı gerekir. Kur-faiz ikilisi bunun için yönetiliyor zaten. Artık Türkiye olarak imkânsız üçlü (impossible trinity) denkleminin dışına çıkıyoruz. Çin gibi… Kur-faiz ve başarılabilirse enflasyon bundan sonra eş anlı yönetilecek…
Finans hesabında Türkiye için doğrudan yatırımlarla portföy yatırımlarına odaklanmak gerekir.
Maalesef geçen OVP sunumlarında doğrudan yatırımlara yapılan vurgu son toplantıda korunmadı. Metin bu anlamda yapısal reform vurgusuyla güçlendirildiği halde… Çin ile ne durumdayız bu anlamda merak ediyorum?
Rekabetçi bir vergi ortamı kurulmamasıdır biraz da bizi kendi vurgumuzdan uzaklaştıran.
Gene de Türkiye’nin doğrudan yatırım cezbetme potansiyeli yüksek. Gerçi dezenflasyonla mücadele programının doğrudan yatırımları değil de portföy yatırımlarını esas aldığı muhakkak.
Bu tür programlar özelleştirme yoksa doğrudan yatırım cezbetmekte yetersizdir.
Fakat cari açık beklentisinin sürmesi faize duyarlı portföy yatırımı beklentileriyle uyumsuz. Hala portföy yatırımları bir vaat olarak görülüyorken hem de…
Mal tarafına odaklanıp “dezenflasyon programının ihracat kaybına neden olacağı bilindiğinden cari açık öngörülmüştür,” gibi bir iddia gelecekse; işsizlik beklentisinin böyle bir iddiayı karşılamayacak kadar makul öngörüldüğünü hatırlatırım.
Üstelik 2011 yılından 2020 yılına kadar cari açık sürekli azaltılıp pozitife geçilmişti. Yani OVP Türkiye’nin cari açık yolundaki trendini desteklemiyor.
O zamanda hedefler anlamında denklem biraz karmaşıklaşıyor. Cari fazla durumunun aşırı iyimserlik olarak değerlendirilmesi de mümkün. Fakat trend izlenirse cari fazla beklentisinde bir aşırılık olmadığı görülebilir.
Konuyu neden öne getirdiğime geleyim; OVP’nin cari açık tahminleri üzerinden faiz beklentisine dair söylenebilecekleri ele almak için.
Teorik olarak cari açık öngörüsü OVP boyunca pozitif reel faiz ortamının devam edeceğini gösterir. Belki öylesi makul ve doğrudur. Fakat pozitif reel faizde had belirleme sorunumuz var. Had belirleme sorunun kaynağı faizin enflasyonu değil, kuru hedef almasından. İmkânsız üçlü teorisinden uzaklaştığımızı da yeniden hatırlatayım. Piyasanın buna henüz ikna olmadığını da yeri gelmişken söyleyeyim.
Bu şartlarda cari açık-had belirleme sorunuyla birleşince sadra şifa faiz indirimi beklemek zorlaşıyor.
Açıkçası ben piyasanın mevzuu çözeceğini ve tüm dünya komünal-kapitalizme sürüklenirken bu anlamda meseleyi büyütmeyeceğini düşünüyorum. Eğer tercih küresel yönelimden yanaysa ekonomi yönetimi meseleyi kendisi büyüten bir politika karakteri yükleniyor fazladan.
Herkesin yaşanan paradigma değişimini anlaması için artık ince matematik dönemi. Para politikasının kabalıklarını törpülemek lazım. Sn Yılmaz’ın geçmiş tecrübesiyle dönüşen paradgimanın getirdiği ekopolitik uyumu görebilmek lazım. DPT vurgum da bundan…


