Sana bir hikâye anlatayım yeğen Mehmet Şeker
Yenisafak sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuruda bulunuyor.
Kısa fakat güzel bir hikâye bu. Evveliyatı çok uzun olsa da anlatması bir dakika sürmez. İleride sen de yeğenlerine anlatırsın.
Türkiye’nin vergi rekortmenleri açıklandı. İlk sırada Selçuk Bayraktar var. İkinci sırada Haluk Bayraktar.
Üçüncünün ismi gizli. Açıklanmasını istemeyen biri. Tahminde bulunmak serbest. O da Ezel Bayraktar olsa gerek.
ALAVERE DALAVERE UKRAYNALI CEPHEYE
Tramp istediği kadar MAGA desin, alnacında MAGA yazan şapka taksın… İsterse yatağa da o şapkayla girsin…
Daha önce eski başkanlardan Regan’ın kullandığı “Make America Great Again” sloganı halka hoş gelebilir ama Amerika’yı tekrar büyük yapar mı?
Rusya ve Çin karşısında duyulan endişeleri giderir mi?
Çin sessiz ve derinden gitmeyi tercih ediyor. Gireceği her savaşı kazanabilecek güce erişinceye kadar dünyada savaş olsun da istemiyor.
Rusya ise öyle değil. Putin, nereden ufak bir tıkırtı gelirse kulaklarını dikip oraya yönelen yırtıcılar gibi davranmayı tercih ediyor uzun zamandır.
Niyeti açık. Slogan kullanmadan ülkesini büyütme derdinde. Çarlık Rusya’sı veya Sovyetler Birliği gibi.
*
Bu defa komünistlik etmeden SSCB’yi hedeflediği çok açık. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un toplantıya SSCB tişörtüyle gelişini başka neyle izah edebiliriz? Adamlar açık. Gizli kapaklı iş çevirdiklerini kimse iddia edemez.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsızlığını kazanan ülkelere bakışı, başka ülkelerin bakışından çok farklı. Elini üstlerinde tutma arzusunda. Yaramazlık yapan olursa da silahla müdahale ediyor. Ukrayna dünyanın gözü önünde işgal edildiyse başka sebep aranmaz.
*
Ülkemizde “Deli” lakabıyla bilinen ancak Rusların “Büyük” sıfatıyla andığı Çar I. Petro, Stalin ve Lenin ile yarışıyor.
Putin, birkaç yıl iktidarda kalan Lenin’i geçti. Stalin 29 sene yönetimdeydi. Putin birkaç sene içinde onu geçebilir ama Petro’nun iktidar süresi çok uzun. Yanlış hesaplamadıysam 43 sene. Yakalaması bile zor görünüyor.
*
İşte Tramp’ın karşısındaki adam böyle biri. Her anıldığında KGB ajanlığına vurgu yapılır da bu yöndeki iştiyakına pek dikkat çekilmez.
Tramp sonunda muradına erdi. Putin son dakikada görüşmeyi kabul ettiğini açıkladı ve Alaska’da buluştular.
“Putin beni arayacak. Yakında Putin’le konuşacağız. Mutlaka buluşmamız gerekiyor. Hep görüşüyoruz…” gibi sayıklamalar bir yerden sonra neticeye kavuştu.
“Tamam, geliyorum” dedi ve Tramp onu Alaska’da kırmızı halıyla karşıladı.
İki uçak yan yana durmuşlardı. Önce Tramp indi. Kırmızı halının üstünde yalpalayarak yürüdü. Bir sağ yaptı, bir sol. İki metreye yakın eni olan halı üstünde düz bir çizgide ilerleyemedi. Ya heyecandan, ya yaşının etkisinden, yahut rüzgârdan.
Az sonra Putin kendi uçağının merdiven başında göründü ve keklik gibi sekerek indi basamakları. Halıda yürürken Tramp alkışlamaya başladı. Bir ara durdu, sonra yine alkışladı.
Daha önce hiçbir ülke liderinin, görüşmeye gelen bir mevkidaşını karşılarken alkışladığını, el çırptığını görmemiştik.
*
İki büyük ülke liderinin -isterseniz “kodaman emperyalistlerin” diyelim- Ukrayna hakkındaki görüşmeleri beklenenden kısa sürdü.
Barış çıkmadı. Ateşkes de çıkmadı. İşgalden vazgeçme çıkmadı.
İçeride “Bari saat kaç oldu, onu söyle” deme noktasına gelen biri olmalı.
*
Tramp seçim propagandası boyunca her konuşmasında Ukrayna savaşını bir gün içinde bitireceğini söylemişti. Altı aydan fazla zaman geçti, yedinci ay bitecek ama savaş durmadı.
“Savaşı bir gün içinde bitireceğim dedim ama hangi gün içinde olduğunu söylemedim” diyecek neredeyse.
İki emperyal lider Ukrayna hakkında konuşuyor ama orada Ukrayna lideri yok. Ukraynalı başka biri de yok.
Eski usul kız alıp verme gibi. Kız babası ile oğlan babası aralarında konuşuyor, mutabık kalıyor, söz kesiyorlar. Düğünün şartlarını ve tarihini karara bağlıyorlar ama kıza ve oğlana fikir soran yok. Tam anlamıyla buna benzer bir durum yaşandı Alaska’daki ABD askerî üssünde.
*
Görüşmeden, beklenen -fakat pek de umulmayan- kararlar çıkmadı ama biri Ukrayna topraklarının altındakileri (nadir toprak elementlerini) diğeri ise toprağın üstünü aldı, sınırlarına katmak üzere.
Rusya’ya uygulanan yaptırımlar kaldırıldı.
Rusya’nın büyük firmaları parayla değil ama “bartır” yöntemiyle ticarete başladılar.
“Bartır” dedikleri “takas” yöntemi. Yani parasız değiş-tokuş… Eski deyimle “trampa usulü”.
Eh, Tramp’a da bu yakışırdı hani.
*
Bir anlamda şöyle diyebiliriz: Alavere dalavere, Ukraynalı yine cepheye!
Zaten ABD’nin bu isimli bir eyaleti bile var: Delavere.
Onlar belli olmasın diye, dabılyu dedikleri “çift v” kullanıyor ve Delawere yazıyorlar ama bizden kaçmaz! Hemen yakaladık gördüğünüz gibi.
*
Kim bilir, savaş ne gün biter, Ukrayna’ya barış ne zaman gelir… Ya işgal edilen topraklar?


