Stratejik vizyon: Terörsüz Türkiye ile müreffeh bir gelecek Düşünce Günlüğü Haberleri
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Faruk Önalan / Yazar
Türkiye, PKK terör örgütünün kendini feshetme ve silah bırakma kararını açıklamasıyla tarihi bir eşikten geçmektedir. “Terörsüz Türkiye” vizyonu, yalnızca iç güvenliği sağlamlaştırmakla kalmayıp, bölgesel istikrarı güçlendiren ve küresel barış gündemine katkı sunan bir devlet politikası olarak öne çıkmaktadır.
“Terörsüz Türkiye” hedefi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yüksek siyasi iradesi ve Devlet Bahçeli’nin tarihsel çağrısıyla şekillenmiştir. Erdoğan, PKK’nın silah bırakmasını bir devlet politikası olarak tanımlayarak, bu sürecin yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda ulusal birlik, bölgesel barış ve toplumsal refah hedefleriyle bütünleştiğini ortaya koymuştur. Hem iç cephede toplumsal dayanışmayı güçlendirmek için önemli bir adım atılmış hem de dış politikada Ankara proaktif bir aktör olarak konumlanmıştır. Bahçeli’nin “kalıcı ve gerçekçi bir güvenlik ortamı” vurgusu, milli çıkarların korunması ve iç cephenin tahkim edilmesi gerektiğini açıkça göstermiştir. Cumhur İttifakı’nın bu ortak vizyonu, farklı toplumsal kesimlerden gelen desteği birleştirerek süreci sağlam bir zemine oturtmuştur. Bu birlik, Türkiye’nin yalnızca terörle mücadelede değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel meselelerde lider bir güç olduğunu kanıtlamaktadır. Her Türk vatandaşına dokunacak bu süreç, güvenlik kaygılarının azalmasıyla ekonomik fırsatların artmasından sosyal barışın güçlenmesine kadar geniş bir yelpazede olumlu etkiler yaratacaktır.
TÜRK GÜVENLİK GÜÇLERİ BAŞKA YOL BIRAKMADI
PKK’nın fesih kararına giden yolda, Türkiye’nin güvenlik güçlerinin sahadaki başarısı kilit rol oynamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri, sınır ötesi operasyonlarla, özellikle Kuzey Irak ve Suriye’de, PKK ve uzantılarının lojistik ve operasyonel kapasitesini ciddi şekilde zayıflatmıştır. Artık dünya çapında istihbari bir güç haline dönüşen MİT, örgütün lider kadrolarını hedef alan nokta atışı operasyonlarla, PKK’nın hareket kabiliyetini büyük ölçüde kısıtlamıştır. Yerli savunma sanayisinin geliştirdiği Bayraktar TB2, ANKA gibi insansız hava araçları, zırhlı araçlar ve hassas mühimmatlar, Türkiye’yi bu alanda küresel bir güç haline getirmiştir. Bu teknolojik ve operasyonel üstünlük, PKK’yı silah bırakma noktasına getiren baskının somut bir göstergesidir. Türkiye’nin caydırıcılığı, yalnızca örgüt üzerinde değil, bölgesel aktörler üzerinde de etkili olmuş, Ankara’nın güvenlik politikalarını şekillendirme kapasitesini artırmıştır. Bu başarılar, vatandaşların günlük yaşamına doğrudan yansıyarak, güvenli bir ülkede yaşama hissini güçlendirecek ve ekonomik yatırımların önünü açacaktır.
KÜRESEL KONJÖNKTÜRÜN ETKİSİ
PKK’nın Suriye kolu YPG, örgütün en tartışmalı uzantılarından biri olarak öne çıkmaktadır. Ancak hem Şam yönetiminin hem de Ankara’nın federatif bir yapıya izin vermeme konusundaki net duruşu, YPG’nin hareket alanını ciddi şekilde daraltmıştır. Şam, Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruma önceliğiyle, YPG’nin özerk bir yapı kurma girişimlerine karşı çıkarken, Türkiye, ulusal güvenliğine tehdit oluşturan bu oluşumu tolere etmeyeceğini defalarca vurgulamıştır. Bu ortak duruş, YPG’nin bölgesel destek arayışlarını zayıflatmış ve PKK’nın genel fesih kararını destekleyen ekstra bir baskı unsuru oluşturmuştur. Türkiye’nin Suriye’deki operasyonları, YPG’nin kontrol ettiği bölgelerde güvenlik koridorları oluşturarak hem sınır güvenliğini sağlamış hem de örgütün lojistik ağlarını çökertmiştir. Bu durum, Türkiye’nin yalnızca kendi topraklarında değil, komşu ülkelerde de güvenlik politikalarını etkin bir şekilde uygulayabildiğini göstermektedir. Başta ABD Başkanı Donald Trump’ın da dile getirdiği üzere, ortaya çıkan bu durum Türkiye’nin diplomatik ve askeri gücünün bir yansıması olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca Trump, -Suudi Arabistan ziyareti esnasında- yaptığı açıklamada Erdoğan ile görüştükten sonra Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması kararı aldığını bildirmiştir. Diğer yandan Dışişleri Bakanı Marco Rubio da Suriyeli mevkidaşı Esad Şeybani ile Türkiye’de görüşeceklerini duyurmuştur.
PKK’nın fesih kararı küresel konjonktürdeki değişimlerden de etkilenmiştir. ABD’de Trump’ın yeniden başkan seçilmesi, Suriye’deki YPG’ye verilen desteğin azalabileceği beklentisini doğurmuş, bu da Türkiye’nin diplomatik manevra alanını genişletmiştir. PKK’nın fesih kararı açıklamasında da bu durum “3. dünya savaşı kapsamında Orta Doğu’da yaşanan güncel gelişmeler” vurgusu ile yapılmıştır.
BAĞIMSIZ DIŞ POLİTİKANIN GÜÇLÜ YANSIMALARI
Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumların etkisizleştiği ve geleneksel diplomasinin zayıfladığı bir dönemde, Türkiye kendi barış gündemini oluşturarak fark yaratmıştır. Erdoğan’ın, kriz bölgelerinde barış iradesini ayakta tutma çabası, Türkiye’yi yalnızca bölgesel değil, küresel bir çözüm merkezi haline getirme potansiyeli taşımaktadır. Türkiye’nin Irak ve Suriye’deki operasyonları, hem güvenlik tehditlerini bertaraf etmiş hem de bu ülkelerle ekonomik ve siyasi iş birliğini güçlendirme fırsatı sunmuştur. Bu, Türkiye’nin bağımsız ve proaktif dış politikasının bir yansımasıdır. “Terörsüz Türkiye” vizyonu, vatandaşların küresel arenada daha güçlü bir Türkiye’ye duyduğu güveni artırarak, ulusal morali yükseltecektir.
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
PKK’nın silah bırakma ve fesih sürecinin, Birleşmiş Milletler'in Silahsızlanma, Demobilizasyon ve Yeniden Entegrasyon (DDR) programı çerçevesinde ilerlemesi muhtemeldir. Müzakere, planlama, kayıt, silah teslimi, ayrıştırma, koruma ve denetleme aşamalarını içeren bu süreç, -kararlaştırıldığı takdirde- Türkiye’nin titiz yönetimiyle hayata geçirilecektir. PKK’nın tüm uzantılarını, özellikle YPG’yi kapsayan bir çözüm hedefleyen Türkiye, sürecin her aşamasında şeffaflık ve kararlılık vurgusu yapmaktadır. Bu aşamada Türkiye’nin bölgedeki yüksek istihbari kabiliyeti unutulmamalıdır. Gerek MİT gerekse güvenlik birimleri gelinen üçüncü aşamayı (Birinci aşama Öcalan’ın örgüte fesih çağrısı, ikinci aşama örgütün kendini feshettiğini deklare etmesi) sıkı bir şekilde takip edecektir. Öte yandan örgütün yaklaşık iki yüz elli sözde üst düzey yetkilisin de üçüncü bir ülkeye (Irak, Suriye, İran ya da İsrail hariç) gitmesinin sağlanması ileride bölgeyi kaosa sokacak yeni gelişmelerin ya da süreci akamete uğratacak hareketliliğin önüne geçecektir. Zira örgütün gerek Avrupa kanadı gerekse Cemil Bayık gibi bazı sözde üst düzey örgüt liderlerinin silah bırakmaya sıcak bakmadığı sır değildir. Öte yandan Ankara, olası sabotajları engellemek için yoğun güvenlik tedbirlerini göz ardı etmeyecektir.
“SOKAKTA SAVAŞMAYAN” VATANDAŞIN NE İŞİNE YARAYACAK?
Bu süreç, yalnızca iç barışa katkı sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda diğer çatışma bölgelerine model olabilecek bir başarı hikâyesi yaratacaktır. Vatandaşlar, sürecin sonunda daha güvenli bir ülkede yaşamanın yanı sıra, sosyal uyumun artmasıyla toplumsal bağların güçlendiğini hissedecektir.
PKK’nın fesih kararı, Türkiye ve bölge için çok boyutlu fırsatlar sunmaktadır. İçeride, terör tehdidinin ortadan kalkması, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde ekonomik kalkınmayı hızlandıracaktır. Terör nedeniyle özel sektörün yeterince ilgi göstermediği bölgeler, altyapı projeleri, tarım ve turizmle canlanabilir. Sınır ötesinde de benzer durumlar söz konusudur. Örneğin, Kuzey Irak’taki PKK varlığı nedeniyle boşalan köyler yeniden hareketlenecektir. Duhok gibi bölgeler, güvenlik ortamının iyileşmesiyle turizm ve ticaret merkezi haline gelebilir, bu da Türkiye-Irak ekonomik iş birliğini güçlendirecektir.
Bölgesel düzeyde, örgütün tasfiyesiyle, Suriye ve Irak’la daha yapıcı bir diyalog ortamı oluşabilir. Küresel düzeyde ise, Erdoğan’ın barış vizyonu, Türkiye’yi Orta Doğu’dan Afrika’ya uzanan çatışma bölgelerinde bir arabulucu olarak konumlandıracaktır. Zira birçok çatışma bölgesinde Türkiye’nin arabuluculuğu aranmaktadır. Bu süreç, her Türk vatandaşına dolaylı ya da dolaysız olarak olumlu yansıyacaktır: Güvenli bir yaşam ortamı, ekonomik fırsatların artması, bölgesel yatırımların canlanması ve uluslararası alanda güçlü bir Türkiye imajı, vatandaşların refahını ve ulusal gururunu artıracaktır. Terörün gölgesinden kurtulan bir Türkiye, her bireyin günlük yaşamında daha fazla fırsat ve huzur anlamına gelecektir.
DÜNYA MEDYASI HABERİ NASIL GÖRDÜ?
Dünyanın önde gelen medya kuruluşları da dikkat çekici değerlendirmelerde bulunmuştur. Reuters, Erdoğan’ın uzun süredir devam eden baskısı ve stratejik manevralarıyla, PKK’yı silah bırakmaya zorladığını ifade ederken; bunu da “Türkiye’nin bölgesel liderliğini güçlendiren bir zafer” olarak değerlendirmiş; Financial Times da Erdoğan’ın, PKK’nın feshiyle sadece bir iç sorunu çözmekle kalmadığını, aynı zamanda Türkiye’yi Orta Doğu’da daha etkili bir aktör haline getirdiğini vurgulamıştır. Diğer ana akım medyada yer alan bazı söylemler de önem arz etmektedir: El Cezire “Erdoğan’ın stratejik liderliği, PKK’nın silah bırakmasını sağlayarak Türkiye’nin bölgesel liderlik iddiasını güçlendirdi.” değerlendirmesinde bulunmuş, France 24 ise “Erdoğan’ın liderliği, Türkiye’yi sadece PKK tehdidinden kurtarmakla kalmadı, aynı zamanda bölgesel bir süper güç olarak konumlandırdı.” ifadelerine yer vermiştir. The Wall Street Journal da konuyu “Erdoğan’ın liderliği, PKK’nın sonunu getirerek Türkiye’yi bölgesel bir güç merkezi haline getirdi” sözleriyle özetlemiştir.
MUHTEMEL SINAMALAR
Sürecin başarısı, bir dizi zorluğun aşılmasına bağlıdır. PKK’nın fesih kararının YPG dâhil tüm uzantılar tarafından uygulanıp uygulanmadığı güvenlik birimlerince yakından takip edilecektir. YPG’nin Suriye’deki bağımsız hareket etme eğilimi, Şam ve Ankara’nın ortak duruşuna rağmen süreci karmaşıklaştırabilir. Zira nisan ayı sonunda Kamışlı’da gerçekleştirilen toplantıdan çıkan ademi merkeziyetçi yönetim ya da federatif bir yapı talebi Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara tarafından net bir şekilde reddedilmiştir. Bu talepler doğrultusunda Suriye’nin kuzeyinden bir heyetin yakın zamanda Şam’a bir ziyaret gerçekleştirmesi kuvvetle muhtemeldir.
DEZENFORMASYONA MAHAL VERİLMEMELİ
İç politikada, bazı kesimlerin süreci “taviz” olarak algılaması ve bunu algı operasyonu olarak yürütmesi ihtimaline karşı toplum doğru bilgilerle bilinçlendirilmeli, dezenformasyon faaliyetlerine mahal verilmemesi önemlidir. Bölgesel aktörlerin tutumları, diplomatik çabalara bağlı olarak şekillenecektir. Türkiye, bu zorlukları, güvenlik, diplomasi ve toplumsal uyum alanlarındaki güçlü pozisyonuyla yönetebilecek kapasiteye sahiptir.
TARİHİ FIRSAT
“Terörsüz Türkiye” vizyonu, Türkiye’nin yalnızca PKK’yı etkisiz hale getirme başarısı değil, aynı zamanda ulusal birliğini, bölgesel liderliğini ve küresel etkisini pekiştirme projesidir. Erdoğan ve Bahçeli’nin liderliğinde, güvenlik güçlerinin sahadaki üstünlüğü, savunma sanayiinin atılımları ve diplomasideki proaktif duruş, Türkiye’yi bu süreçte tartışmasız bir lider konumuna taşımıştır. Şam ve Ankara’nın federatif yapılara izin vermeme duruşu, YPG’nin hareket alanını daraltarak süreci desteklemiştir. “Terörsüz Türkiye” stratejisi, her vatandaşa güvenlik, ekonomik fırsatlar ve toplumsal barış olarak geri dönecektir. Bu tarihi fırsat, Türkiye’nin 21. yüzyıldaki lider konumunu perçinlerken, vatandaşlarına daha huzurlu, müreffeh ve güçlü bir gelecek sunmaktadır. Türkiye, bu süreci başarıyla yöneterek hem kendi halkına hem de dünyaya barış ve istikrarın mümkün olduğunu gösterecektir.


