Suriye, üzerindeki ölü toprağını atıyor Yasin Aktay
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Suriye’de altmış yıl sürmüş olan işgal ve istibdadın devrilmesinden sonra hayat hızla normalleşiyor demeyeceğiz, çünkü bu altmış yıllık süre içinde hiçbir şey normal değildi, olması gerektiği gibi değildi. Dahası İslam dünyasının incisi Şam, tarihte oynaması gereken rolü oynamaktan, sergilemesi beklenen gelişmeleri kaydetmekten çok uzaktaydı.
Osmanlı döneminde Şam’da ikamet etmenin bir bedeli varmış ve bu bedel bir özel vergiyle ifa edilirmiş.
Şam gerçekten her bir köşesinde ayrı bir tarihi derinlik barındıran, şehir içinde gezerken tarihin sokaklarında geziyormuş hissi veren bir yer. Kaç sahabi, kaç büyük İslam âliminin hatıraları, etkileri, ruhları geziniyor bu şehirde? Hatta daha eskilerden Roma’ya kadar uzanan tarihiyle Şam son 60 yılında ülke yönetmek ile bir suç örgütü yönetmek arasındaki farkı ayırt etmeyen bir şebekenin elinde tutsaktı. Şimdi üzerindeki ölü toprağını hızla atıyor.
GERİ DÖNENLER NEREYE YERLEŞECEK?
Şimdi Şam gerçekten normale dönüyorsa, belki altmış hatta yüz yıl önce sahip olduğu kendi doğal rotasına girmeye hazırlanıyordur. Tabii ki burada işlerin kolay olmadığını hemen görüyoruz. Suriye’nin genelinde tahrip edilmiş şehirler, taş üstünde taş kalmamış evler Suriye dışında bulunan milyonlarca insanının dönüşünü bekliyor.
Şu anda aslında Suriye’nin en acil sorunu bu. Birçok ülkede 14 yıldır yaşamak zorunda kalmış olanları döndüklerinde bekleyen sadece harabeleri var.
Bu harabelerin enkazının kaldırılıp yerine yeni evlerin yapılması gerekiyor. Suriyeli göçmenlere, özellikle Suriye’nin Kuzeyinde seferber olmuş uluslararası yardımların şimdi daha kapsamlı bir konut seferberliği çerçevesinde yeniden harekete geçmesi gerekiyor.
Esasen böyle bir konut seferberliği Suriye’nin ihtiyaç duyduğu ekonomik canlanma için çok güçlü bir motor görevini de yerine getirebilir.
GERİ DÖNÜŞLERİN ETKİSİ VE CANLANAN EKONOMİ
Şimdi ülkeye geri dönmesi beklenen Suriyelilerin ilk dalgasının ekonomiye ilk etkisi konut fiyatlarını fahiş fiyatlara yükseltmiş olması.
Geri dönenler konut sorunu çözülmeden nereye yerleşecek? Kaçınılmaz olarak yurtdışında biriktirdikleri paraları getirip ilk etapta konuta yatırım yapacaklar. Ama bu durumun konut piyasasında oluşturacağı enflasyon şimdi geri dönenlere karşı yeni bir antipati dalgasının yükselmesi riskini barındırıyor. Canlarını kurtarmak için ülkeden kaçmak zorunda kalanların, gittikleri yerde karşılaştıkları yabancı düşmanlığı yetmiyor gibi şimdi döndükleri yerde bizzat kendi vatandaşları nezdinde de bir tepkiye maruz kalmaları ihtimali var.
Devrimden sonra 9 ay içinde Suriye’de daha önceki dönemlerde hiç görülmemiş bir ekonomik hareketlilik hemen göze çarpıyor. Suriye caddeleri gündüz saatlerinde çok ciddi bir trafik sorunu yaşıyor. Yakın mesafelere bile araçla gitmek çok uzun zaman alıyor.
Bu, devrimden hemen sonra Suriye’ye hızlı bir şekilde giriş yapmış her kalitede çok sayıda araçtan kaynaklanıyor.
Trafik yoğunluğunun yanında pazarlardaki, çarşılardaki yoğun kalabalıklar da çok ciddi bir ekonomik hareketliliğin göstergesi. Çıkış kapısı Emevî Camii’ne açılan Hamidiye Çarşısı’nda ilerlemek bile çok zor.
EMEVİ CAMİİ VE BÜTÜN CAMİLER ŞİMDİ HAYATIN MERKEZİNDE
Tarihi olarak Sünniliğin sembol mekanlarından biri olan Emevî Camii, Esad zamanında Şiilerin Hüseynî ayinlerinin merkezi haline getirilmiş ve tarihi kimliğine adeta bir pranga vurulmuştu. O dönemde cami cami olmaktan çıkmış, insanların da kolayca ziyaret edemediği mahcur bir yer haline gelmişti.
Şimdi ise Hz. Yahya’nın makamının bulunduğu yerden itibaren genellikle çocuklarıyla birlikte gelen kadınlara ayrılmış olarak tam bir sosyalleşme ve şenlik alanı gibi.
Epey zamandır terkedilmiş olan bazı vaizlerin namaz öncesi veya sonrası kürsü vaazları da tekrar canlandırılmış. Sadece Emevî Camii’nde değil, bütün camilerde. Makamında ziyaret ettiğimiz
Suriye Başmüftüsü Usame el-Rufai
mescitleri bir İslam toplumunda sahip olmaları gereken bütün işlevleriyle birlikte ihya etme kampanyası yürüttüklerini anlattı. Özellikle mescitlerdeki vaazlara çok önem veriliyor. Bir ikindi namazı sonrası denk geldiğimiz
Nureddin
Zengi
Camii’ndeki
böyle bir vaazı dinleyen kalabalıkların çokluğu, Suriye toplumunda İslam’ın sosyalleşme ve kültürel derinlik kanallarının ne kadar güçlü olduğunun işareti.
Cuma namazını kıldığımız bir başka cami hutbesinin sonunda bir gün sonra düzenlenecek bir mevlidin haberini verirken, hani söz açılmışken, geçmişte bir mevlidi okumanın bile ne kadar zor olduğundan bahis açarak yaşanan devrimin nimeti için şükretmeye ve dua etmeye çağırdı. Ona göre geçmişte bir mevlit okuyabilmek için bile iki hafta öncesinden güvenlik makamlarına müracaat etmiş olmak gerekiyordu. Müracaatta bu mevlidin kimin adına, neden okunacağı ve bunun masraflarını kimin karşılayacağının hesabı bütün ayrıntılarıyla soruluyordu.
MUHABERAT KORKUSU OLMADAN YAŞAMANIN TADI
Bugün Suriye’de 9 aydır insanlar geçmişte hiç yaşamadıkları bir özgürlük havasını teneffüs ediyorlar. Bunun nasıl büyük bir nimet olduğunun farkındalar. Muhaberat tarafından takip edilmiyor olduklarına, bugün bir yerlerde sohbet esnasında kullanmış oldukları ve belki de farkında olmadıkları herhangi bir ifadelerinden, bir eylemlerinden dolayı ihbar edilerek ansızın merkeze alınma korkusu yaşamadan geçen 9 ay.
Mallarına ve mülklerine el konulabileceği endişesi taşımadan ticaretlerini rahatça yapabilmek de büyük bir nimet. Baas rejiminde mal mülk edinmek, ticarette başarılı olmak da ciddi bir risk taşırdı diye anlatıyor birçoğu. Bir anda rejimin askerleri veya Muhaberat’ında çalışan birilerinin doğal çökme hedefi haline gelirsiniz.
ESAD HİÇBİR AZINLIĞA, NUSAYRİLERE BİLE SAYGILI DEĞİLDİ
Baas rejimi belli bir azınlığa daha çok güvenip ona dayandı ve bütün pis işlerinde onları kullandıysa da günün sonunda onlara da bir faydası olmamış aslında. Çünkü rejim paylaşma üzerine kurulu bir yönetim anlayışına sahip değildi.
Devlet aygıtını olabildiğince basit ve günübirlik kazançlarını temin etmenin bir aracı olarak kullanan bir mafya çetesi gibiydi.
Halkına ne güvenlik ne huzur ne de herhangi bir hizmet sunma derdi olmayan bir yönetim. Bu rejim daha çok güvendiği için sahil bölgelerinden
Şam’a getirtip yerleştirdiği Nusayrileri en kötü gecekondu şartlarında yaşatmış.
Hem bütün zulümlerin suç ortağı yapmış hem de karşılığını hiçbir şekilde vermemiş. Belki arada o taifeden palazlanmış belli bir tabaka çıkmış ama Nusayri halkının tamamının bundan nasiplendiğini söylemek yanlış olur.
Suriye’nin yeni rejiminden bir beklenti de aslında kanlı bir devr-i sabık düzeni yaratıp eski rejimin insanlarına veya diğer bütün azınlıklara karşı Baas rejiminin tarzını uygulaması.
Aksine yeni rejim şaşırtacak derecede böyle bir uygulamadan alabildiğine uzak. Bugün “azınlık hakları” diye tutturanları aslında utandırması gereken sahneler var, ama bugünlük bu kadar, sonra devam ederiz.


